Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun: Hakikati ortadan kaldırma girişimlerine karşı var gücümüzle mücadele etmeliyiz
Ankara
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Ne yazık ki bütün dünyada bir yandan hakikati gizlemeye çalışanlar, diğer taraftan da hakikat söz konusu olduğunda susanlar var. Biz ne olursa olsun hakikatin yanında yer almalı, hakikati ortadan kaldırma girişimlerine karşı var gücümüzle mücadele etmeliyiz." dedi.
Altun, bir otelde düzenlenen TRT Farsça Dijital Haber Platformu'nun tanıtım programında yaptığı konuşmada, bugün yayın hayatına başlayan haber platformunun yolunun açık olmasını, ülkeye, millete ve insanlığa hayır getirmesini diledi.
Sadi Şirazi'nin "Konuşulacak yerde susmak, insan ruhuna eziyettir. Susarsak bu insana, insanın ruhuna zulümdür." sözünü anımsatan Altun, bugün hakikati gür bir sedayla haykırma, bunu her platformda ortaya koyma vakti olduğunu vurguladı.
Altun, "Ne yazık ki bütün dünyada bir yandan hakikati gizlemeye çalışanlar, diğer taraftan da hakikat söz konusu olduğunda susanlar var. Biz ne olursa olsun hakikatin yanında yer almalı, hakikati ortadan kaldırma girişimlerine karşı var gücümüzle mücadele etmeliyiz. Hakikati söylememek, Sadi Şirazi'nin dediği gibi gerçekten ruha zulümdür, ruhu karartır, insana ve insanlığa zulümdür. En büyük zulüm, hakikati söylememek değil, hakikat karşısında susmak değil, bir de hakikati gizlemek için özel bir gayret sarf etmektir. Ne yazık ki bugün dünyadaki bazı güç merkezleri, hakikati gizlemek, çarpıtmak için var güçleriyle çalışıyorlar." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye'nin hakikat mücadelesine dikkati çeken Altun, TRT Farsça Dijital Haber Platformu'nun da hakikate bağlılığın, hakikat mücadelesinin eseri olduğunu vurguladı.
TRT'nin dijital platformlarının bugün itibarıyla milyonlarca takipçisinin bulunduğunu, TRT Fransızca, TRT Balkan, TRT İspanyolca, TRT Afrika'nın 2024'te 11 milyar gösterime ulaştığını söyleyen Altun, bu başarıda emeği geçen herkesi tebrik etti.
"Dünyanın iki kadim halkı arasında bir etkileşim kanalı inşa etmek hayati bir unsurdur"
TRT'nin son dönemde yayıncılık alanında bir çekim merkezine dönüştüğünü, Türkiye'nin bölgesel ve küresel rolüne uygun şekilde günden güne büyüdüğünü ve daha iddialı bir şekilde varlık gösterdiğini anlatan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"TRT Farsça'nın kurulması ülkemiz, bölgemiz ve de insanlık için önemli. Farsça gibi zengin bir dilde yapılacak bir yayından bahsediyoruz. Bu zengin kültür ikliminde var olmak, yayın yapmak, içerik üretmek kuşkusuz dünya kültürüne, insanlığa bir hizmettir. Bölgenin, dünyanın iki kadim halkı arasında doğrudan bir etkileşim, iletişim kanalı inşa etmek son derece hayati bir unsurdur. Bu etkileşim, tarih boyunca var olmuş bir etkileşimdir. Modern dönemle birlikte her ne kadar bu etkileşimin ruhunu bozmaya yönelik girişimler olsa da bu iki kadim halk arasındaki etkileşimin varlığı güçlü bir şekilde devam etmiştir. Sadece Mevlana Celalettin Rumi'nin Divan-ı Kebir'i bile bu etkileşimin ne kadar güçlü olduğunu bizlere gösterir."
Altun, programa katılan müzisyen Sedat Anar'ın "Sokakname" isimli hatıratında, iki kadim kültür arasındaki etkileşimi anlattığına dikkati çekti.
"TRT Farsça'nın bölgesel istikrarı güçlendirmek gibi bir hedefi de var"
TRT Farsça'nın da bu canlı kültürel ortamın üzerinde kurulduğunu ve bu yönüyle tarihsel bir misyon üstlendiğini belirten Altun, şöyle devam etti:
"TRT Farsi, her şeyden önce, Farsça konuşulan coğrafyalara bir bilgi akışı sağlamak üzere yola çıkıyor. Bununla birlikte bölge ülkeleri arasındaki kültürel bağları perçinlemek, daha da geliştirmek amacını taşıyor. TRT Farsça'nın bölgesel istikrarı güçlendirmek gibi bir hedefi de var, sahici diyalog kanalları inşa etmenin somut örneklerinden bir tanesi. TRT Farsça konuşulan coğrafyalarda güvenilir bir medya kaynağı olmak için ortaya çıkıyor. Bir referans noktası olmak için kurumsallaşıyor.
Tabii bütün bunlarla beraber, burada bir başka amacımız daha var. Batılı merkezlerin dünya üzerindeki enformasyon tekelini ve dezenformasyon potansiyelini kırmak. Bugün insanlığın karşı karşıya kaldığı bir tehdittir bu. Batılı haber merkezlerinin bütün dünyada insanlığı maruz bıraktığı bir enformasyon tekeli ve diğer taraftan da bir dezenformasyon potansiyeli var. Bu tekeli, potansiyeli, bu tehlikeyi ortadan kaldırmamız ve bunun için mücadele etmemiz gerekiyor. Biz bu mücadelenin insanlığa hizmet olduğunu düşünüyoruz. Batılı medya kuruluşları ve onların arkasındaki güç odakları, küresel adaletsizliği pekiştirmek için bütün dünyada bir hakikat krizini ortaya çıkartıyorlar, bu krizi derinleştiriyor."
İranlı yazar Celal Al-i Ahmet'in "Garbzedegi" ismiyle Türkçeye "Batılılaşma hastalığı" diye çevrilen kitabına değinen Altun, Ahmet'in bu kitapta iki kadim kültürün nasıl birbirleriyle konuşamadıklarından bahsettiğini söyledi.
Altun, "Celal Al-i Ahmet, nasıl batılı ülkeler aracılığıyla konuştuklarından, örneğin bir İranlı ile bir Afganlının durumundan bahseder. Dinde, dilde, milliyette birleştiğimiz bir Afganlı 'birbirimiz hakkında bir şey bilmiyoruz' diye şikayet eder ve Batıcı tahakkümün yarattığı bilgi tekelinden dem vurur. Gerçekten bu bilgi tekeli, ne yazık ki bugün de modern dünyanın sorunu. Biz bütün mücadelemizi, Türkiye'de iletişim alanında ortaya koyduğumuz performansı, her şeyden önce bu tekeli kırmaya yönelik ortaya koyduğumuz performans olarak da görüyoruz." diye konuştu.
"Batı dışı dünyaya umut satmaktan başka bir şey ortaya koyamadıklarını görüyoruz"
Merhum sosyolog Erol Güngör'ün bu konudaki tespitine de işaret eden Altun, Güngör'ün bölgedeki gelişmeleri değerlendirirken yapılması gereken ilk işi "Batıların ve onlara aldanmış bazı yerli aydınların, kafalara uzun zamandır zerk ettikleri, yerleştirdikleri peşin hükümleri ve batıl fikirleri tamamen ortadan kaldırmak." olarak nitelendirdiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Gerçekten peşin hükümlerden ve batıl fikirlerden, biz bugün de bütün insanlık olarak mustaribiz. Batılı merkezlerde üretilen stereotipler, peşin hükümler ne yazık ki yine Batılı medya kaynaklarıyla, Batı dışı dünyada da aktarılmakta ve Batı dışı dünyada, Batı dışındaki kültürler arasında birbirlerine yönelik olumsuz imgeler, imajlar olarak dolaşıma sokulmaktadır. Modern dünyaya, savaşların, sömürgelerin tarihine, akan kana, yaşanan acılara baktığımızda esas itibariyle Batılıların da, Batıcıların da insanlığa verebildikleri hiçbir şeyin olmadığını, Batı dışı dünyaya umut satmaktan başka bir şey ortaya koyamadıklarını görüyoruz."
Fahrettin Altun, bu büyük stratejik mücadelede ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koymaya çalıştıklarını belirterek, Türkiye İletişim Modelinin bu çerçevede kurumsallaşmış bir model olduğunu kaydetti.
"İki kardeş ülke arasındaki ilişkileri derinleştirmeye, güçlendirmeye çabalıyoruz"
TRT'nin, Anadolu Ajansının ve Türk medyasının bu çerçevede önemli çalışmalara imza attığını vurgulayan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"TRT Farsça'nın bir diğer önemi de bölgenin iki kadim ülkesi, Türkiye ve İran ilişkilerine de özellikle katkı sağlayacak olmasıdır, bu katkıyı sağlamak için mücadele edecek olmasıdır. Halihazırda bu bölgenin iki kadim ülkesi arasındaki ekonomik ticari veriler, mevcut turizm göstergeleri, verileri, yine geliştirilen ortak kültür sanat projeleri, bütün bunlar bu kadim ilişkinin somut tezahürleri olarak karşımıza çıkıyor. Daha pek çok alanda bu somut tezahürlerden bahsedebiliriz.
2025, Türkiye-İran Kültürel İşbirliği Yılı ve TRT Farsi'nin tam da bu yıl arifesinde kuruluyor, yayın hayatına başlıyor olması da ayrıca manidar bir durumdur. Biz ikili ilişkilerimizdeki nitelikli işbirliği ve koordinasyonu, medya ve iletişim alanında da sürdürmek istiyoruz. Her ne kadar feodal iletişim şebekeleri, bu da Galton'un sözüdür, gayretlerimizi baltalamaya, manipüle etmeye gayret etseler de biz ne olursa olsun iki kardeş ülke arasındaki ilişkileri derinleştirmeye, güçlendirmeye çabalıyoruz. Herhangi bir şekilde bu feodal şebekelerin, iletişim şebekelerinin nifak sokma gayretlerine de prim vermiyoruz. Zira ortak tehditlerle yüzleşiyoruz. Bugün bölgemizde İsrail eliyle bütün Müslümanları, bütün İslam dünyasını, bütün insanlığı hedef alan bir işgal ve sömürü siyaseti var. Bu işgal ve sömürü siyasetine, bu ortak tehdide karşı, ortak bir mücadele vermek zorundayız."
"Asla terör propagandasına müsaade etmemeliyiz"
İletişim ve medya alanında stratejik işbirliklerinin ortaya konulması gerektiğini ve özellikle içerik üretiminde bazı risklerin göz önünde bulundurulmasının şart olduğunu vurgulayan Altun, "Her ne surette olursa olsun ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı dilden uzak durmalıyız. Dezenformasyona asla tevessül etmemeliyiz. Dezenformasyon üzerinden bu coğrafyanın toplumlarına, kültürlerine çok ciddi müdahaleler yapılmaya çalışıldığının bilincinde olmalıyız. Asla terör propagandasına müsaade etmemeliyiz. Bu üç tehlikeye karşı gerçekten bilinçli bir yayıncılık anlayışıyla yol almamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum." ifadesini kullandı.
TRT Farsça'nın çok ciddi gayretlerle ortaya çıktığını vurgulayan Altun, sözlerini şöyle tamamladı:
"TRT Farsça, halklarımız arasında bir barış köprüsü, diyalog köprüsü olsun, insanlığa hizmet etsin, insanlığın barışına, huzuruna, istikrarına, refahına hizmet etsin, doğru zamanlı haberlerinin yanında, kültürel zenginliklerimizi ve ortak insani değerlerimizi inşallah bütün dünyaya tanıtsın, sözü büyütsün, kelamı büyütsün, hakikati güçlü bir şekilde ortaya koysun."
Kaynak:AA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.