Ahmet Taşgetiren
Bu tabutlar nasıl kalkar!
Acaba sayıları 24 mü?
Yoksa 34 mü?
Nasıl kalkar bunca şehit cenazesi?
Sıra sıra dizilir mi? Anne, baba, bacı, kardeş, evlat... Yumulur mu tabutların üzerine? Gözyaşları ne olur, sel mi, fırtına mı, bora mı?
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı nerede dururlar, ne yaparlar?
Dün Güroymak, bugün Çukurca-Yüksekova, ya yarın?
Kanlar yerde kalır mı kalmaz mı?
Sınır ötesi harekât olur mu olmaz mı, Kandil orada daha kaç yıl durur, daha kaç yıl Hakkâri'nin bilmem kaç kilometre ötesinde terör kampları faaliyet gösterir, Çukurca'ya, Yüksekova'ya, Şemdinli'ye daha kaç koldan saldırılabilir ve daha kaç yıl şehit cenazesi kaldırılır bu memleketten?
Daha kaç yıl bebeklerin yüreklerini kurşunlar, pusular, kundaklamalar susturur?
Tehdit daha ne kadar yaklaşmalı yerleşim yerlerinin bağrına?
İçimden gelen çığlık şu:
Artık kimse konuşmamalı. Ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne Genelkurmay Başkanı...
-Artık konuşmuyoruz desin herkes ve iş yapsın.
İş: Can güvenliği.
Askerin can güvenliği, vatandaşın can güvenliği, Türk'ün, Kürt'ün can güvenliği...
24 şehitten daha ötede ne olabilir ki?
Bir ilçedeki askeri birliğe baskından ve bunca can kaybından daha ötede ne olabilir ki?
Bu baskının ve bunca şehidin psikolojik yansıması nedir, anlayabiliyor mu devletimiz?
Yazı yazmak zor, konuşmak zor.
Ortada bir cinayet örgütü var. 1984 Eruh baskınından bugüne 27 yıl geçmiş. 27 yıl sonra biz, yeniden yerleşim alanına yönelik baskını ve bunca şehidi görüyoruz. Bu 27 yılın içine on binlerce can kaybı giriyor.
Bu süre içinde bu cinayet örgütünü bitirebilmeliydik. Bunu başaracak bir devlet aklı olmalıydı.
Oysa bugün, cinayet örgütünün KCK yapılanmasıyla ülkenin kılcal damarlarına nüfuz ettiği, toplumsallaştığı değerlendirmeleri yapılıyor.
Yazık.
AK Parti iktidarı 9 yılı geride bıraktı.
Bu 9 yıl içinde sorunun çözümü noktasında samimi çabalar içine girildi.
Ama gelinen noktada önümüzde Güroymak artı Çukurca artı Yüksekova olmak üzere 5 artı 3 artı 24 can var...
Yaralıların akıbetinin ne olacağı ise meçhul.
Cumhurbaşkanı Gül "Karşılığını misliyle alacaklar" dedi. Başbakan Kazakistan, Dışişleri Bakanı Sırbistan gezilerini iptal etti. Milli Savunma ve İçişleri Bakanları alarmda, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları alarmda, devletin tüm istihbarat birimleri alarmda, yani devlet bütünüyle alarmda... Hava operasyonları başladı, komandolar, askeri birlikler sınırı geçti gibi haberler geliyor.
Şu anda, eminim ki, tüm ülke yutkunuyor, içinde fırtınalar esiyor insanların.
Hemen söylemek isterim ki, olay "Kürt sorunu"nu falan çoktan aştı.
En kötü olan ne biliyor musunuz, "Kürt sorunu"nun, bu cinayet süreci ile iç içe geçmesi...
Şimdi nereye koyacaksınız iki güne sığan 32 can kaybını? Nereye?
Kürt sorununun neresine düşer bu cinayetler?
İnsanlar, terörün bitirilmesini istiyorlar.
"Bu defa bitsin!"
Beklenti bu.
Değilse, "operasyonlar", sadece "zevahirin kurtarılması-dağ taş bombalanıyor" şeklinde algılanıyor. Kandil'e mi çıkacaksınız, Kato'ya mı, Gabar'a mı, yoksa Hakkâri'nin dibindeki Kavaklı'ya mı, bu defa bitsin. "Kürt sorunu"nun yakasından düşsün bu terör belası.
"Söz bitti" diyorduk ya, lütfen kimse konuşmasın tabutlar başında, Kandil'deki cinayet şefleri "Ateşi kesin" deyinceye kadar yürüsün yürüyecek olanlar...
Bu, vahşi bir meydan okumadır Türkiye'ye... Türkiye'nin damarına basılmıştır.
Türkiye, bu vahşi meydan okumaya boyun eğmeyeceğini göstermelidir, eminim gösterecektir.
....
PJAK bitti. ETA bitti.
PKK-KCK nasıl yaşar!
Ahmet TAŞGETİREN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.