Bahçeli harcanmak mı isteniyor?
Emperyalizm, ülkelerin siyasi iradelerinde etkin rol oynamak, kontrol altında tutmak ve müdahil pozisyon almak için, devleti ayakta tutan her şeyi hedef alır. Çomak sokar gibi, bu ülkelerin ekonomisine el atar, sosyal, kültürel her değerine bilinçli bir şekilde saldırır, psikolojisini bozar, bu bütünlükten kopardığını kar görür. Bu ülkeler, üzerinde oynanan oyunlardan herhangi birini dikkatinden kaçırsa, bu onların felaketi olabilir.
Emperyalizm, Türkiye üzerinde güç denerken, manevi ve kültürel değerlerimizi es geçmeden, ama özellikle Milli birliğimizi hedef almakta ve sürekli Milliyetçiliğimiz üzerinden operasyonlar çekerek bir milli çatlak oluşturmaya çalışmaktadır.
Son 22 yılımız, bir ‘ittifak irade’ siyle geçti. Ak Parti, kurucu ortağı olan Refah ve Milliyetçi Hareket Partisi’ni, daha ilk seçimlerde, vekil isimleri açıklandığında bile kırmış, küstürmüştü. Seçim sonrası ortaya çıkan şaşırtıcı büyüklükteki irade, bileşenleri birlikteliğe ikna etmişti. İktidar bu gün, Refah cephesinde 2, Milliyetçi cephede 3 partiyle rekabet ederken, bir taraftan da kendi iç bölünmüşlüğünü göğüslemeye çalışmaktadır.
Siyasette, herkesin kendi asli renginden asla ödün vermediği bir ittifak olmaz. Ancak, seviye düşükse, bu bir milli yaradır.
15 Temmuz girişimi, ‘milli bütünlüğün’ kıymetini göstermiş, kesimleri birbirine biraz yaklaştırmıştır. Bu süreçte, Devlet Bahçeli de, örnek bir devlet adamlığı duruşu sergilemiştir.
Bahçeli, samimi bir insandır. Alparslan Türkeş’ten devraldığı “ülkücü gençliği” yatıştırarak, bir iç kavga ortamından çıkarmış, milli bekayı ilgilendiren her konuda tavrını çok net ortaya koymuştur. 15 Temmuzdan sonra da, müttefikliğini hiçbir koşula bağlamamıştır.
Emperyalizm, milliyetçileri üçe bölmüştür. MHP’den doğan Büyük Birlik Partisi, bir miktar taban tutsun diye, başında, değerli bir evladımız olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir süre barınmasına izin vermiş, Yazıcıoğlu, partiye maya çaldıktan sonra da, uğradığı suikastla baş gövdeden ayrılmıştır.
Milliyetçi Hareket’i bölmek için ikinci hamle, İyi Parti teşebbüsüdür. Orada da, güvenilir milliyetçiler ayartılarak bir vitrin yapılmıştır. Ancak bu gün, İyi Parti’nin vitrininde, kuruculardan neredeyse kimse kalmamış, baş yine gövdeyle ayrışmıştır.
Devlet Bahçeli’nin Öcalan çıkışı; gaf mıdır, samimiyetin galeyanı mıdır, maksadını aşan bir konuşma mıdır, yoksa, yüzeysel bakışla görülmeyen bir başka plan mıdır?
Erdoğan’a yakın siyasi gazetecilerin açıklayıcı iddialarına göre, istişare edilmiş bir çıkış olduğu söylenebilir. Ancak pozisyonu fırsat bilen Müsavat Dervişoğlu, meclisteki grup toplantısında, normalinden daha kalabalık ve daha iştiyaklı bir katılımcı kitlesine, afişler, alkışlar ve sloganlar eşliğinde adeta kükremiş, kürsünün altından çıkardığı ipi de ortalığa atarak, ölçüyü aşan bir konuşma ve tavır sergilemiştir.
Önemli hiçbir konuyu, üstünden birkaç gün geçmeden asla değerlendirmeyen Erdoğan’ın, Bahçeli’nin çıkışının hemen ardından açıklama yapması dikkatlerden kaçmamıştır. Atacağı ipi adeta elinin altında bulunduran Dervişoğlu’nun bu ani ve taşkın refleksi de düşündürücüdür. Belli ki, sonuçları hesaplanarak, sahibini bulmasın diye ip de oracıkta kayıp edilmiştir.
Tüm bunlar, temiz bir siyasi hayata sahip olan Devlet Bahçeli’yle ilgili, “Bahçeli harcanmak mı isteniyor?” düşüncesini akla getirmiyor değil.
Konuyla ilgili, ana muhalefet liderinin “el yükseltiyorum” diyerek, milli bir meseleyi kumar jargonuyla ifade etmesi de ayrı bir hezeyandır.
Siyasetin seviyesizliği, asıl, milletin asaletine gölge düşürünce kötüdür.
AHMET YÜREKLİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.