Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

"Artık Hamalar olmasın" diyebilmek..



Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir görüşmelerinde, İran Dışişleri Bakanı'na şöyle söylüyor:

"Bizim Başbakanımız kalktı, Bahreyn olayları vesilesiyle "Yeni Kerbelalar yaşamak istemiyoruz" diye seslendi. Bir İranlı lider de çıksın, "Artık Yeni Hamalar olmasın' diye seslensin."
Bakıyorum Şii önderlerden peş peşe açıklamalar geliyor: İran yetkilileri, Lübnan'ın Şii inanç önderi Nasrallah ve Türkiye'deki Caferiler'in önderi Selahattin Özgündüz, Esed yönetiminden yana tavır sergiliyorlar.
Ben Selahattin Özgündüz'ün vakur çizgisini önemserim. Ama Suriye'deki yönetimin hep birlikte koruma altına alınmasını yadırgıyorum.
Ortaya çıkan görüntü, maalesef bir "mezhebi kollama" niteliğine bürünüyor.
Bölgede Amerikan-İsrail operasyonlarına dikkat çekmek ayrı, bunu biz de yapıyoruz ama buradan yola çıkıp Suriye'deki cinayetleri görmezden geldiğinizde işler değişiyor. Bunlar tam da, bölgeyi Sünni-Şii ekseninde parçalayarak biçimlendirmeyi arzulayan uluslararası güç odaklarına, "İşte bakın, Suriye'deki kıyımın arkasında nasıl İran duruyor" şeklinde malzeme sunmuş oluyor.
Salı günkü yazım "Türkiye-İran farkı" çerçevesindeydi, yine bu konuyu işlemiştim.
Bilmem bu değerlendirmelerin İran'da bir özeleştiri çığırı açılmasına faydası olur mu?
Ben en azından Türkiye'nin bu fay hattının derinleşmemesi için çaba gösterdiğini düşünüyorum.

İran için özeleştiri zarureti


İran bence her şeyi yeniden değerlendirmeli:

1979'da gerçekleştirdiği ve adını "İslam devrimi" koyduğu hadise, İslam dünyasında bir karşılık bulmadı değil. Bir hareketlenme sağladı ama zaman içinde bu ilgi zayıfladı hatta şimdilerde bitti. Artık "İran devrimi", İslam dünyasında fark edilir bir karşılık üretmiyor.
Bunda İran'ın işi "Şii" yoğunluklu sürdürmesi başlıca sebep.
Şiiliğin İran "ulusal hesapları"nın bir parçası niteliğinde gelişmesi ikinci sebep.
Ve "İslam devrimi" hadisesinin içeride, kadroların birbirini tasfiye ettiği bir iktidar mücadelesinin uzantısı haline gelmesi diğer sebep.
İran'a karşı, diğer İslam ülkelerinde, sadece yönetimler planında değil, halklar planında da bir rezerv var.
İran bunu emperyalistlere dikkat çekerek telafi edemiyor. Evet, Müslüman halklar, Amerika-İsrail cephesinin, İran'a yönelik bir müdahalede bulunmasını onaylamıyor ama bundan öte İran'a yönelik bir sempati halesi de oluşmuyor.
Bunlar dikkate alınmalı.

Mezhep fayını derinleştirmek


"Ümmet"
planında bir sevgi odağı değil İran.
Türkiye'nin İran'a yönelik korumacılığı bile, İslam dünyasındaki kimi sorgulamaları göğüsleme boyutuyla bir fedakârlık niteliğine bürünüyor.
Suriye'de on yıllardır yaşanan bir azınlık zulmü var. Ne diyor bu zulüm karşısında İran? Hiçbir şey. Hatta Esed rejimi İran'ın yol arkadaşı gibi görünüyor.
Türkiye, bütün bir coğrafyanın, aşağı yukarı bir asırdır yaşadığı mazlumiyetin giderilmesi için çaba gösteriyor ve bunda, özel bir rejim, mezhep etkinliği hesabı yok. Var gözüken etkinlik, her ülkeye çemberi yırtma iradesi verecek, dolayısıyla her ülkeyi güçlendirecek bir nitelik arz ediyor.
Suudi Arabistan veya Mısır'ın, tüm coğrafyaya yönelik iddiası zaten söz konusu olamaz.
İran, bir dönem "İslam devrimi" ile hegemonik bir hesap yaptı, o yürümedi çünkü "mezhep" öne çıktı, şimdilerde "İslam devrimi" ihracı da bırakıldı, tamamen mezhep kartı oynanıyor. Bu yürür mü, eh biraz ama "parçalayıcı" nitelikle... Mezhebi fay hattını derinleştirme tehlikesiyle... Bence çok yanlış bir rol bu.
Keşke İran yetkilileri Davutoğlu'nu anlayabilse...


Ahmet TAŞGETİREN

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi