Ahmet Taşgetiren
1 Mayıs-Akıl tutulması
Sol, bu tür "meydan okuma" iklimlerini sever.
Maalesef devlet de vur deyince öldürme alışkanlığındadır.
Sonunda olan İstanbul'a olur, memleket ikliminin zehirlenmesine olur.
1 Mayıs gerilimi, geçen iki yıllık huzur aralığından sonra, 2013'te yeniden eski hallerine döndü.
Taksim, gerilimin odağı. Sol hâlâ Taksim deyince 1977'i hatırlıyor ve Taksim'de buluşmanın önüne, risk, tehlike, güvenlik zaafı vs. ne çıkarsa onu devirip geçerek varlığını ispat etme gayretine giriyor.
"30 metrelik çukurlar var, güvenlik sağlanamaz" gerekçeleri, "İstanbul'da Kazlıçeşme, Kadıköy, istediğiniz meydan olsun orada toplanın, temsili bir heyetle Taksim'e çıkın, çelenginizi koyun" önerileri ellerinin tersiyle itiliyor ve "İlla orada" ısrarından vazgeçilmiyor.
Bu, üzüm yeme mi bağcı dövme mi?
Bu önerileri dikkate alan ve Taksim'de sembolik bir kutlama yapıp asıl programı Karabük'te gerçekleştiren Hak-İş devlete boyun eğmiş oluyor!
CHP'nin mantığı
Bu arada CHP'nin "Taksim'siz olmaz, oradan her gün bir buçuk milyon insan gelip geçiyor, bir şey olmuyor da 30-40 bin insan dolarsa mı bir şey olacak, iktidarınki bahane" söylemi tedavüle giriyor.
Oysa bir belediye otobüsünün içinden de günde binlerce insan geçer ama kapısından aynı anda on kişi geçse, birbirini ezer gibi bir küçük düşünce kırıntısına fırsat verilmiyor.
CHP, bir süredir yaşadığı lalü-ebkem görüntüsünü 1 Mayıs'la bozuyor. Meydanlarda en ateşli nutukları onlar atıyorlar.
Biber gazı ile mücadele görüntülerinde en çok onlar rol üstleniyorlar.
Dedim ya, devletimiz de, yolları kapatarak, metrobüsü, metroyu, vapuru, otobüsü devreden çıkararak, tüm şehri olağanüstü hal iklimine sokmayı başarıyor.
Bilmem hükümet "orantısız güç kullanma" söyleminin en çok gündeme geleceği böyle polis-gösterici gerilimlerine karşı, en azından, kendine savunma imkanı sunacak bir usul geliştiremez mi?
Sanki bu tuzak göz göre göre hazırlanıyor ve güvenlik birimleriyle el ele şehrin mülki amirleri ve hükümet bu tuzağa düşüyor.
Medyamız da sever böyle biber gazlı görüntüleri ekrana taşımayı. Kötü bir ortamdır o, doğru. Yorumcularımız, orantısız güç kullanımı değerlendirmeleri yapmaya bayılırlar. Eh, onların sözlerine zemin teşkil edecek görüntüler de az değildir.
Ama genelde, bu ortamda göstericilerin polise attığı taşların nereden bulunduğu sorgulanmaz.
Akıl tutulması
Bence, akıl tutulması hâlâ bizim sosyal ilişkilerimizi etkiliyor.
Üzüm yemeyi başaramıyoruz. Bağcı dövmek herkese çok daha zevkli geliyor.
İnsan, sendikacılarla Başbakan'ın görüşmesinden bir uzlaşma çıkmasını bekliyor.
Taksim'in yapılan kazı-inşaat çalışmaları sebebiyle on binlerce kişinin katılacağı bir toplantı için müsait olmadığı kanaati, medyada bile pek çok insan tarafından paylaşılıyor olmasına rağmen iş, iktidarla hesaplaşma mahiyetine bürünür bürünmez, her şeyin kimyası değişiyor.
Bakıyorum, hemen devreye "Doğu-Güneydoğu'da barış aranırken İstanbul'da terör estiriliyor" gibi bir söylem girivermiş. Yani barış sürecinde boğamadığınız iktidarı, Taksim darboğazında dize getirmek.
Oluyor mu bu?
-Bundan sonra Taksim'de kutlama olmayacak iddiası bir başka ateşleyici söylem olarak devrede tutuluyor. Velhasıl provokasyon hâlâ solun ana karakterlerinden biri olmaya devam ediyor.
AK Parti de bu görüntülerin ortaya çıkmasını engelleyememiş olmakla, henüz "devlet dili"ni sağlıklı hale getirememiş gözüküyor.
Ahmet TAŞGETİREN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.