Görmez'den 'dindarlık' açıklaması
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'den dindarlık açıklamsı.Dindarlık ahlak ve bilgi sayesinde sağlam zemine oturur.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, sosyologların, sosyal bilimcilerin, siyaset ve devlet organlarının yaptırdıkları anket ve araştırmaların, yöneltilen soruların, anketlere katılan deneklerin cevapları üzerinden yapılan dindarlık tespit ve tahlilleri ile çıkarılan sonuçların, aslında pek çok soru işaretini de beraberinde getirdiğini belirtti.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Diyanet'in aylık dergisi için bir başyazı kaleme aldı. Yazısında son yıllarda gerek küresel ölçekte, gerekse ülkeler bazında toplumların dindarlık düzeylerini ölçmek için araştırmalar yapıldığını belirten Görmez, sosyologların, sosyal bilimcilerin, siyaset ve devlet organlarının yaptırdıkları anket ve araştırmaların, yöneltilen soruların, anketlere katılan deneklerin cevapları üzerinden yapılan dindarlık tespit ve tahlilleri ile çıkarılan sonuçların, aslında pek çok soru işaretini de beraberinde getirdiğini ifade etti. Her şeyden önce din ile dindarlığın birbirinden ayrı değerlendirilmesi yanında din ve dindarlık olgusunu birbirinden ayırt edecek kriterlerin bilinmesi gerektiğini söyleyen Görmez, din ile onun insan hayatındaki yerini anlamak olan dindarlığın farklı hususlar olduğunu ifade etti.
Dinin, insanın Allah'la, hemcinsleriyle ve varlıkla ilişkilerini düzenleyen ilahi kaynaklı öğretiler/değerler manzumesi olduğuna dikkati çeken Görmez, dindarlığın ise bu öğretilerin insan tarafından anlaşılan ve insan eliyle bireysel ve toplumsal hayata taşınan yönü olduğunu belirtti. Dinin, 'mahza hakikat' olduğunu kaydeden Görmez, "Dindarlık ise bu hakikatin beşer aynasında yansımasıdır. Dinin beşer bir peygamber vasıtasıyla vahyedilmesi ve peygamberler tarafından yaşanan bir hayata dönüşmesi, aslında din ile dindarlık arasında uçurumun olmaması içindir. Aksi halde dinin öğretilerine uygun olmayan dindarlık biçimleri ortaya çıkardı. Dindarlığın içinde insanın zihinsel, duygusal ve kültürel katkıları söz konusudur. Psikolojik ve sosyolojik etkenlerle beraber yanlış anlama, eksik uygulama, metodoloji yoksunluğu gibi bilimsel problemler ilave edildiğinde din ile dindarlık arasındaki uçurum daha da derinleşmektedir. Bu itibarla dindarlığın boyutlarının iyi bilinmesi icap eder" dedi.
"GERÇEK DİNDAR, SAYGINLIK KAZANMAK İÇİN HİÇBİR ZAMAN DİNİN AKİDELERİNE SAHTE BAĞLILIK GÖSTERMEZ"
"Bu bağlamda dini yaşamak şeklinde tezahür eden dindarlığın hakiki boyutu, deruni dindarlık ile; dini kullanmak şeklinde görünen zahiri boyutu ise şekilci, gösterişçi dindarlıkla ifade edilir? diyen Görmez, yazısında şunları kaydetti:
?Deruni dindarlıkta kişinin hareketlerine kalbindeki iman yön verirken şekilci, gösterişçi dindarlıkta dış beklentiler yön verir. Dış beklentiler sadece maddi çıkar ve menfaat değil; aynı zamanda güvenlik, teselli, sosyalite sağlama, ilgi çekme, statü ve masumiyet elde etme gibi benliğe ilişkin hususlar da olabilir. Deruni dindar, Allah'a yöneldiğinde benliğinden vazgeçerken diğeri hiçbir zaman benliğinden vazgeçmez. Kısacası kalbini ve ruhunu inancına veren, inancını kalbine ve ruhuna yerleştiren gerçek dindar, saygınlık kazanmak için hiçbir zaman dinin akidelerine sahte bağlılık göstermez."
"DİNDARLIK SADECE GÖZLE GÖREBİLDİĞİMİZ İBADETLER, MERASİMLER VE İBADETHANELERDEN İBARET DEĞİLDİR"
Dinin toplumsal boyutunu namaz kılma, oruç tutma oranları ve cami sayısı gibi unsurlarla ölçmeye çalışmanın doğru olmadığı gibi mümkün de olmayacağına dikkati çeken Görmez, "Çünkü din ile toplum arasındaki ilişkiler bu şekilde tespit edilemez. Dindarlık sadece gözle görebildiğimiz ibadetler, merasimler ve ibadethanelerden ibaret değildir. Dini hayatın, dindarlığın görülen ve görülmeyen yüzü vardır. Camiler, mabetler, simgeler, semboller, kıyafetler, dinin görünen, şekli ve maddi boyutlarıdır. Dinin maddi tezahürleri cami içinde namaz kılanların sayısıdır. Kılınan namazın huşu içinde edası ve insanları her türlü fuhşiyat ve münkerden uzak tutmasına gelince Allah katında asıl dindarlık, bu son kısım ile değerlendirilmektedir. Dindarlığın pek çok boyutunu anket ve araştırmalarla tespit etmek mümkün değildir. Dindarlığın asli/manevi boyutu, dinin, inancın ve dindarlığın özü ve en önemli yönüdür" ifadelerine yer verdi.
"MANEVİYAT, NE KADAR BİLİMSEL OLURSA OLSUN HİÇBİR ANKETLE, HİÇBİR ARAŞTIRMA İLE tespit EDİLEMEZ"
Dinin olmazsa olmaz ilkesinin, bütün ibadetlerin temeli ve her türlü söz ve davranışın özü ve ruhu, ihlas, içtenlik ve samimiyet olduğunu söyleyen Görmez, ihlas ve samimiyetin, Allah'ın sevgisine ve rızasına nail olmayı her şeyin fevkinde tutmak olduğunu dile getirdi. Görmez, "Nitekim Sevgili Peygamberimiz (sas) bir hadislerinde 'Din, samimiyettir' buyurmuş; Allah'a, peygambere, Kur'an'a, meşru kamu düzenine ve bütün Müslümanlara karşı samimi olmayı dinin tanımı olarak belirlemiştir. İhlas ve samimiyetin terazisi sadece Allah'ın elindedir. İnsanların kalbini yararak görme yetkisi hiç kimseye verilmemiştir. Ancak sıklıkla rastlandığı gibi bilgi, amel ve ahlak olmadan 'Kalbim temizdir' söylemi ile samimiyet iddiası, kuru bir ifadeden öteye geçmez. Dindarlıkta en önemli unsur, maneviyatın derin bir şekilde hissedilmesi ve gündelik hayatta tutum ve davranış haline dönüştürülmesidir" dedi.
Dindarlığın bilgi boyutunun da yüzeysel araştırmalarla tespit edilemeyeceğine işaret eden Görmez, dindarlığın bilgi boyutunun, insanın akıl yürütmesi, sorgulaması, yorumlaması ve anlamlandırması gibi bilişsel süreçleri de içine aldığını söyledi. İhlaslı ve samimi dindarlığın süreklilik kazanmasının, sergilenen her tutum ve davranışın sahih bilgiye dayanmasıyla mümkün olacağını belirten Görmez, dindarlığın nitelikli olmasının, bütün esaslarıyla icra edilmesi, takva temelinde gerçekleştirilmesi ve güzelleşmesi ancak bilgiyle sağlanabileceğini dile getirdi. Görmez, bilinçli olarak gerçekleştirilmeyen veya eksik ya da yanlış bilgiye dayanan bir dindarlığın, İslam'ın kabul ettiği bir dindarlık biçimi olmadığını söyleyerek, İslam'ın, ancak dinin bilinçli ve güzel bir biçimde yaşanmasını istediğini söyledi.
Görmez, gerçek anlamda dindarlık için bilginin yanında bilgiyi doğru kullanma, farkındalık, estetik, incelik ve yüceliğin de gerekli olduğunu anlatarak, bilişsel düzeyde varlığı ve var oluşu anlamlandıramayan, insanın anlam arayışına cevap veremeyen bir dindarlığın sinede yük olduğunu ifade etti. Böyle bir dindarlığın insanın potansiyellerini de engellediğine dikkati çeken Görmez, İslam'da insanın neye inandığını, ne yaptığını, yaptığı ibadetin ne anlama geldiğini bilmesinin esas olduğunu ifade etti. Bilmeyen insan dininin, dindarlığını yanlışlarla makul kılabilmekte, çirkinleştirebilmekte, hatta inancın temel kaide ve prensiplerinin dışına çıkabildiğini belirten Görmez, cehaletin pek çok kötülüğün nedeni olduğu düşünülürse bilinçsizce sergilenen dindarlığın dinin doğru algılanmasının önünde de bir engel olduğunun görüleceğini bildirdi.
"DİNDARLIĞIN DUYGU BOYUTU ARAŞTIRMALARLA TESPİT EDİLEMEZ"
Görmez, "Araştırmalarla tespit edilemeyecek bir boyut da dindarlığın duygu boyutudur. Bu boyut, bağlanma, dayanma, güvenme, sığınma, sevme, ümitlenme gibi duygusal süreçleri içerir. Duyguları yönlendiren dindarlık olduğu gibi dindarlığa yön veren duygular da vardır. İbadet hayatı ile zenginleşmeden, dinin şifalı ellerinde gönül terbiyesinden geçmeden ve duygular terbiye edilmeden gerçek anlamda dindarlık mümkün değildir" dedi.
"DİNDARLIKTA ASLOLAN BİLGİ İLE BERABER BAĞLILIK VE TESLİMİYETTİR"
Dindarlığın duygusal boyutlarının sadece bağlanma ve teslim olmakla sınırlı olmadığını söyleyen Görmez, şunları kaydetti:
"Allah'ı ve peygamberi sevmek, ibadetlerde ihlas, niyette samimiyet, fedakarlık, korku ve ümit gibi dinin temelini oluşturan duygular dindarlığın tamamlayıcısıdır. Nitekim bu duygular insanların dini hayatında o kadar etkilidir ki insan normal olarak hangi duyguları daha fazla beslemiş ve geliştirmişse din de o duygunun belirtileriyle canlanır. Eğer bir insan duygu dünyasında ilahi sevgiyi geliştirmişse sevecen, sevimli dindar; içtenliği ve samimiyeti geliştirmişse samimi dindar; fedakarlığı geliştirmişse fedakar dindar; ümidi içinde yeşertmişse ümitvar dindar; korkuyu geliştirmişse korkak dindar; saldırganlığı geliştirmişse saldırgan dindar; kin ve nefreti geliştirmişse kindar dindar olur. Duygusal düzeyde duygularımıza zarafet ve letafet kazandırmayan bir iman, soğuk, kuru, etkisiz, güçsüz ve donuk bir dindarlık meydana getirir. Kuru, duygusuz, korkusuz, ümitsiz, merhametsiz, kibirli, kaba dindarlık gösterisi ise Allah nezdinde hiçbir değer ifade etmez."
"DİNDARLIK BİLGİ VE AHLAK SAYESİNDE SAĞLAM BİR ZEMİNE OTURUR"
Dindarlığın ahlaki boyutunun, iman esaslarının ve ibadetlerin insanda gerçekleştirmek istediği nihai gaye olduğunu anlatan Görmez, "Bu da ancak bilgiye dayalı ahlak eksenli bir dindarlık anlayışıyla mümkün olur. Dindarlık bilgi ve ahlaka dayanarak sağlam bir zemine oturur. Dindar toplum, düşünce ve davranışlarında din, iman ve ahlakı bir bütün olarak yaşayan toplumdur. Gerçek dindarlık, sadık iman ve ihlaslı bir ibadetle birlikte anne-babaya iyilikle muamele etmek; akraba, yoksul ve kimsesizlere yardımda bulunmak; yakın ve uzak komşuyu gözetmek; cana kıymamak, zinaya yaklaşmamak, içki içmemek, hayasızlık yapmamak; yetimlerin mallarına dokunmamak, verilen sözde durmak, ölçü ve tartıda hile yapmamak, rüşvet alıp vermemek, kul ve kamu hakkına riayet etmek, diğer canlılara, tabiata ve çevreye zarar vermemek gibi dinin bireysel ve toplumsal hayatta görünen emir ve yasaklarına uyma konusunda ortaya çıkar. Gerek küresel ölçekte gerekse ülkeler bazında son yıllarda yapılan dindarlık araştırmalarında yöneltilen sorulara bakıldığında dindarlığın ahlaki boyutunun da göz önünde bulundurulmadığı görülecektir" dedi.
"SANAL, GÖRSEL VE GÖSTERİŞÇİ DİNDARLIK GERÇEK DİNDARLIK DEĞİLDİR"
Görmez, yazısında şunlara yer verdi:
"Sonuç olarak dindarlık, Yaratıcıya, kendimize, bütün insanlara ve bütün evrene karşı dürüst, adil, ahlaklı ve samimi olmaktır. Dindarlığın en temel ilkesi içtenlik ve samimiyettir. Sanal, görsel ve gösterişçi dindarlık gerçek dindarlık değildir. Dindarlık, Yaratıcıya saygılı, mahlukata şefkatli ve merhametli olmaktır. Dindarlık, tevazudur, muhabbettir; kibir ve husumet değildir. Dindarlık, başkasını aşağı, hor, hakir görmek değildir. Dindarlık dini darlık, bağnazlık, ötekini tanımamak hiç değildir. Dindarlık, herkesin iman, hikmet ve hakikat denizinden avuçlayıp içebildiğidir. Ummanın kendisi değildir. Dinin bizatihi kendisi hiç değildir. Henüz bütün bunları toplumlarda tespit edecek bir araştırma yöntemi gelişmemiştir."
İHA , Bugün
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.