Görmez: 'Hepimizin ataları dalaletteydi'
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Hepimizin ataları dalaletteydi. Muhammed Mustafa geldi hidayet buldu. Hepimiz medeniyet fakiriydik, ilim fakiriydik. Muhammed Mustafa geldi Allah bizi onunla zenginleştirdi. Bize merhamet verdi, bize adalet verdi" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen "Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet" temalı Kutlu Doğum programı, İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, sanat camiasından Orhan Gencebay ve eşi Sevim Emre ile çok sayıda davetli katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve açılış konuşmalarının ardından kürsüye davet edilen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Kutlu doğumunu idrak ettiğimiz Muhammed Mustafa’yı (sav) saygı ile yad ediyorum. Selatü selam, her türlü ihtiram ona ve ashabına olsun. Yüreklerinde Muhammed Mustafa sevgisiyle salonumuzu dolduran aziz kardeşlerim. Sevgili peygamberimizin ideal genç neşeyi ve huzuru Rabbine ibadette arar dediği aziz gençler. Sevgili peygamberimizin ‘gözümün nuru, kalbimin süruru’ diye hitap ettiği sevgili çocuklar, hanımefendiler beyefendiler; Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Mutlu doğum iklimine hoş geldiniz” diyerek sözlerine başladı.
Görmez, “İnsanlık 14 asır önce ölmüştü, insanlığa hayat vermeye gelmişti sevgililer sevgilisi. İnsanlık esfelisafiline düşmüştü. Allah resulünü gönderdi, insanlığı yüceltti. Bugün onun kutlu doğum ikliminde insanlığı yeniden diriltmek için, insanlığı yeniden yaşatmak için, insanlığı yeniden yüceltmek için onun kainata getirdiği rahmete ihtiyacımız var. O rahmetin acılar içinde kıvranan alemi İslam’a barış ve huzur getirmesini, bütün insanlığa adalet getirmesini yüce Rabbimden niyaz ediyorum” diye konuştu.
"TEVHİDİN ÜÇ MERHALESİ VAR"
Görmez, “Bu sene tevhid ve vahdet dedik. Resulü Ekrem’in ve bütün peygamberlerin yeryüzüne getirdiği o büyük inanç ilkesi tevhid ve vahdet. Tevhidin üç merhalesi var. Birinci merhalesi dünyadaki bütün müminleri kardeş kılan o muhteşem sözün ilk cümlesi; La İlahe İllallah. Allah’tan başka ilah yok. Ancak bu sadece mücerret bir inançtan ibaret değil, sadece Allah’ın şanını yüceltmek için ifade ettiğimiz bir cümle değil. Bu Allah ile misakımız, Allah ile anlaşmamızı ifade eden, Allah’a biadımızı ifade eden muhteşem cümle. La İlahe İllallah demek kul ve köle olanlara kul ve köle olmaz demektir, Rabbimden başka güç ve kudret tanımıyorum demektir. Bu sözü mazlum söylediği zaman manası başkadır, zalim söylediği zaman manası başkadır, alim söylediği zaman manası başkadır, idareci, yönetici söylediği zaman manası başkadır. Mazlum ’La İlahe İllallah’ dediğinde Allah’tan başka sığınak tanımıyorum, zalimin zulmün varsa mazlumun Allah’ı var demek istiyor. Mümine yakışmaz zulmetmek ama nefsine zulmeden zalim ’La İlahe İllallah’ dediği zaman ondan başka kudret yok, o bir gün beni de hesaba çekecek demektir. Alim ’La İlahe İllallah’ dediği zaman mutlak bilgi, doğru bilgi ona aittir, bilginin kaynağı odur. Ben sadece bana verdiği akıl nimeti miktarınca biliyorum demektir. İdareci ve yönetici ’La İlahe İllallah’ dediği zaman Endülüs sultanlarının kapıya nakşettiği Allah’tan başka galip olmaz güç ve kudretin mutlak sahibi Allah’tır demiş olur” şeklinde konuştu.
"GENÇ BİR ZİHİN İÇİN TEVHİD PRENSİP DEMEKTİR"
Bugün İslam coğrafyasında barış, eman, güven, birlik olmadığını belirten Görmez, “Tevhidin ikinci merhalesi bizi kardeş kılan, bizi ümmet kılan ikinci cümledir. Muhammed’ün Resullulah. Buradan zaman zaman inanç ve düşüncelerimizi ifsat eden bazı sözlere göndermede bulunarak ifade etmek isterim. Muhammed’ün Resullulah olmadan ’La İlahe İllallah’ olmaz. Zira Muhammed’ün Resullulah demek Allah bizi yarattı ve bizi başıboş bırakmadı demektir. Allah sadece yaratırken müdahale olmadı, hayatım boyunca adaleti, ahlakı, fazileti, hakkı ve hakikati bulayım diye de benim hayatıma peygamberler aracılığıyla müdahale etti demektir. Tevhidin üçüncü merhalesi vahdettir. İnsanlığın vahdeti. Bütün insanlığı Adem ile Havva’nın çocukları olarak kabul eden insanlığın birliği, tevhidin üçüncü merhalesi kainatın birliği, kainatın tevhidi, kainatın teslimiyeti, kainatın secdesidir. Yeryüzünde Allah’ı tespih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Bizi insanlar namazımızla, orucumuzla, haccımızla, ibadetlerimizle, dualarımızla sadece kainatın teşbihine, teslimiyetine, ibadetine katılmış oluruz. İşte bu insanlığın, kainatın, toplumun vahdeti demektir. Vahdet. Vahdet medeniyeti dünyayı doğu-batı diye ayırmaz. Vahdet medeniyeti, insanlığı ırkına, rengine, diline göre tasnif etmez. Vahdet medeniyeti insanların parasına, şöhretine, makamına göre tasnif etmez. Bütün insanlar Allah’ın eşit kullarıdır. Kadınlar, erkeklerle bütün insanlar Allah’ın yeryüzündeki halifeleridir. İşte bugün İslam dünyasının kaybettiği tevhidin bu üçüncü merhalesi. Tevhid bize selam getirir, eman getirir, vahdet getirir. Ama bugün İslam coğrafyasında selam yok, barış yok, eman yok, güven yok, vahdet yok, birlik yok. Çünkü biz tevhidin bu üçüncü merhalesini ihmal ettik. Sevgili gençler, genç bir gönül için tevhid aşk demektir. Varlığını ona borçlu olduğu her yerde onun izini gördüğü, onun yardımıyla zorlukların üstesinden geleceğine inandığı yüce yaratıcının aşkıdır tevhid. Bu sevginin, bu muhabbetin tadı hayata bağlar her genci. Genç bir zihin için tevhid prensip demektir. Yarını çizerken kim olacağına ve niçin yaşayacağına karar verirken yol haritasıdır tevhid. Bu öylesine temel bir prensiptir ki dünyasına ve ukbasına dair bütün planları, bütün hayalleri tevhit etrafında şekillenir Müslüman gencin. Genç bir yürek için tevhid cesaret demektir. Haksızlığa asla razı olmayan, mazlumdan ve haklıdan yana tavır alan ideal yüklü yürek tevhid ile güçlenir. Vahdet medeniyeti, tevhid medeniyeti insanları renklerine, ırklarına tasnif etmez” dedi.
"HEPİMİZ İLİM FAKİRİYDİK"
Başkan Görmez, “Hepimizin ataları dalaletteydi. Muhammed Mustafa geldi hidayet buldu. Hepimiz medeniyet fakiriydik, ilim fakiriydik. Muhammed Mustafa geldi Allah bizi onunla zenginleştirdi. Bize merhamet verdi, bize adalet verdi. Ve hepimiz köleleştirilmiş bir hayat yaşıyorduk Allah bizi onunla özgürlüğümüze kavuşturdu ve sonra millet olarak da bize onun rahmet mesajını yedi kıtaya taşıma şerefini bahşetti. Bundan daha büyük bir şeref olabilir mi?” diyerek sözlerini noktaladı.
MURAT SOLAK
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.