FETÖ’ye Batı Avrupa’dan ilk darbe
FETÖ’ye Batı Avrupa’dan ilk darbe
FETÖ firarisi Akın İpek'in iade davasının usule uygun bulunup görülmeye başlanmasını, FETÖ’nün Batı Avrupa'daki huzurlu hayatlarını ilelebet devam ettiremeyeceğinin ilk nişanesi olarak okumak mümkün.
İSTANBUL - Oğuz Güngörmez
Uluslararası medya ve kamuoyunun gözü, 30 Ağustos 2015 tarihinden itibaren Türkiye’den kaçarak İngiltere’ye yerleşen Koza İpek Holding’in sahibi ve Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) önemli finansörlerinden biri olan Hamdi Akın İpek’in yargılandığı davalara çevrilmiş vaziyette. Başladığı ilk dönemlerde davalar yazılı ve görsel medyada yeterli ilgiyi görmezken, gerek Türkiye’deki siyasetçilerin açıklamalarıyla konuyu zaman zaman gündeme taşımaları gerekse de İngiliz mahkemesinin davalarda vermiş olduğu dikkat çekici kararlar, yargı sürecinin büyük bir dikkatle ve ilgiyle takip edilmesine yol açtı. Bunların yanı sıra Türkiye’de yürütülen Koza İpek Holding çatı davasının iddianamesinin İngilizceye çevrilmesi de Akın İpek davalarına yönelik ilgiyi artırdı ve davalar uluslararası medyanın ilgi alanına girdi.
Örgütün gerçek yüzü: Koza Ltd. davası
Öncelikle halihazırda firari FETÖ’cü Akın İpek’in İngiltere’de devam eden iki farklı mahkeme sürecinin bulunduğunun ifade edilmesi gerekiyor. Bunlardan ilki, Akın İpek’in Londra'da kurduğu Koza Ltd. maden şirketiyle ilgili. Akın İpek’in sahibi olduğu Koza Altın şirketi 31 Mart 2014 tarihinde İngiltere’de 60 milyon pound değerindeki Koza Ltd. şirketini kurmuştu. Her ne kadar maden arama ve çıkarma faaliyetlerini İngiltere’de sürdürmek ve uluslararası platformda söz sahibi olmak gibi amaçlar taşındığı ifade edilse de, Akın İpek’in Türkiye’deki sermayesini İngiltere’ye kaçırma arayışı, bu şirketin kuruluşundaki temel amaçtı.
Türkiye’de yaşanan gelişmelerin ve FETÖ ile mücadelenin sertleşmesinin akabinde Akın İpek, 2 poundluk sermaye artırımı yaparak, hileli bir şekilde Koza Ltd. üzerinde imtiyazlı hisse senedi çıkardı ve şirketin sahibi Koza Altın İşletmeleri A.Ş. iken şirketin kontrolünü ele geçirdi. Fakat SPK tarafından yapılan incelemelerde usulsüzlük ortaya çıkarılarak dava süreci başlatıldı. Açılan davada mahkeme Aralık 2017’de Koza Ltd. Şirketi hakkında ihtiyati tedbir kararı verdi ve şirketin hiçbir fonunun hiçbir işleme konulamayacağına hükmetti.
Bunların yanı sıra İngiliz mahkemesi, ikili yatırım anlaşması kapsamında herhangi bir yatırımın söz konusu olmadığına, mevcut işlemin ulusal düzeyde doğmuş ihtilafa uluslararası nitelik kazandırmaya yönelik muvazaalı (hileli) bir işlem olduğuna hükmetti. Burada özellikle mahkemenin “ulusal düzeydeki ihtilaflara uluslararası nitelik kazandırmaya yönelik” ifadesi önemli. Zira başta Akın İpek olmak üzere firari tüm FETÖ’cüler, stratejik bir hamle olarak, Koza Ltd. davasının bazı usulsüzlüklerin ve hilelerin değil, Türkiye’de yaşanan siyasi olayların doğrudan bir neticesi olduğu algısına gerçeklik kazandırmak için büyük bir çaba sarf ediyor. Söz konusu strateji Akın İpek’in sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlardan da anlaşılıyor. İpek kişisel Twitter hesabından yaptığı açıklamada Koza Ltd. davasını şöyle izah ediyor: “Koza Altın benim inşa ettiğim ve sahibi olduğum bir gemidir. 2015 yılında korsanlar tarafından kaçırıldı. Korsanlar İngiltere’ye geldi ve geminin sahibi olduklarını iddia ediyorlar. Gemide gasp ettikleri paralar ile avukat tutup buradaki botumu da ele geçirmeye çalışıyorlar. Dava bu”. İpek bu ifadelerle, yaptığı usulsüzlükleri ve hileleri gizleyerek, Türkiye’yi mevcut davada tek suçlu konumuna yerleştirmeye çalışıyor.
Fakat söz konusu davada İngiliz mahkemesi Akın İpek aleyhine birçok kararın altına imza attı ve başta İpek olmak üzere FETÖ militanlarının komplo teorilerine ve uydurma suçlamalarına ehemmiyet vermediğini gösterdi. Örneğin İngiltere yüksek mahkemesinin Temmuz ayında Akın İpek’in Koza Ltd.’nin varlıklarını kişisel hukuki masrafları için kullanmasına izin vermemesi, bu olumsuz kararlardan biri. Londra’daki yüksek mahkemenin yargıcı Paul Morgan, şirketin İpek’in kişisel hukuki mücadelelerini finanse etmek zorunda olmadığına, İpek’in kendi hukuki masraflarını karşılayacak mali güce sahip olduğuna yönelik karar verdi. Medya organlarında ise mahkemenin böyle bir karar vermesinde, İpek’in şirkete ait milyonlarca doları saklamasının belgelerle ortaya çıkarılmasının etkili olduğu ifade ediliyor. 25 bin poundu geçen harcamalar için mahkemeye harcama başvurusu yapılması gerektiğine hükmeden mahkeme heyeti, İpek’in 3 milyon poundu harcamaya yönelik başvurusunu da 20 Aralık 2017 tarihinde reddetti.
Türkiye’ye iade davası
Koza Ltd.’deki usulsüzlükler ve hileler yüzünden İngiltere’de başı epey ağrıyan Akın İpek’in başını belki daha fazla ağrıtacak olan son gelişme, Türkiye’nin de sıklıkla talep ettiği ve gündeme getirdiği iade davasının görülmeye başlanması. Yargılama sürecinin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iade talebi üzerine başladığı ve İngiliz mahkemesinin konuyu 26 Haziran’da usulen incelemeye aldığı biliniyor. Elbette söz konusu incelemenin başlatılmasında Türkiye’nin girişimleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Londra ziyaretinde konuyu sıklıkla gündeme getirmesinin de etkili olduğu düşünülüyor. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan Londra’ya yaptığı ziyaret sırasında Chatham House’da bir konuşma yapmış ve “İngiltere dahil tüm ülkelerden bu örgüte dair adım atmalarını, sınırları içindeki örgüt mensuplarının ülkemize iadesini bekliyoruz” diyerek söz konusu iade sürecinin başlatılması gerektiğini beyan etmişti.
Her ne kadar başta Akın İpek olmak üzere İngiltere’deki firari FETÖ militanları iade davalarında suç ve delil olmadığını, birçok eksiklikler olduğunu iddia etseler de, Londra mahkemesi Ankara’nın iade talebini İngiliz kanunlarına uygun buldu ve Eylül ayında yapılacak 4 günlük duruşmayla Akın İpek’in Türkiye’ye iade edilip edilmeyeceğine karar verileceğini açıkladı. Bununla birlikte, Akın İpek her ne kadar mahkemeye gelerek 50 bin pound kefaretle serbest kalsa da, mahkeme İpek’in pasaportunu İngiliz makamlarına teslim etmesi, cep telefonunun 24 saat açık olması, iş seyahatleri dahil olmak üzere Londra’dan ayrılmaması ve evinden başka yerde geceyi geçirmemesi gibi, İpek’in kaçmamasına yönelik, kamuoyunda çok ses getiren birtakım tedbirler aldı. Mahkemenin açıkladığı bu tedbirlere uymaması durumunda Akın İpek’in tutuklanacağı ve tüm mal varlığına el konulacağı ifade ediliyor.
FETÖ’ye yakın medya kuruluşlarının, İpek’in Londra dışına çıkamamasını “Günü birlik dışarı çıkmasına izin verildi” şeklinde yorumlayarak haberin Türkiye’de yanlış aktarıldığını dile getirmesi ise izahtan vareste, gülünç bir durum olarak kayıtlara geçtiğiyle kaldı. Zira yaşadığı şehrin dışına çıkamaması ve geceyi kendi evi dışında başka yerde geçirememesi kararıyla birlikte İpek’in pasaportuna el konulması, Avrupa’daki firari FETÖ militanları arasında büyük bir korku uyandırırken, FETÖ ile yurtdışındaki mücadelesini yoğunlaştırmış Türkiye için ise önemli bir kazanım olarak görülüyor.
Firari Akın İpek için İngiltere’de çember daralıyor
Gerek Koza Ltd. davası süresince mahkemenin vermiş olduğu kararları gerekse iade davasının usule uygun bulunarak görülmeye başlanmasını, FETÖ’nün Batı Avrupa ülkelerindeki huzurlu hayatlarını ilelebet devam ettiremeyeceklerinin ilk nişanesi olarak okumak mümkün. İngiliz mahkemesinin özellikle İpek’in ciddi kaçma şüphesinin olduğunu kabul etmesi ve bunu engellemeye yönelik tedbir kararları alması, üst düzey FETÖ militanlarının güven içinde yaşayacaklarını düşünerek firar ettikleri ülkelerde de sahip oldukları algının değişmeye başladığını gözler önüne seriyor. Bu yönüyle de söz konusu kararın firari FETÖ militanları arasında ciddi bir endişe ve panik havası oluşturduğu sosyal medya hesaplarından anlaşılıyor.
Londra’da görülen Koza Ltd. davası her ne kadar küçük bir mahkeme salonunda cereyan ediyor olsa da, uluslararası topluma ve Avrupa ülkelerine vermiş olduğu mesaj son derece büyük. Öyle ki Koza Ltd. davasında ortaya çıkarılan usulsüzlüklerin ve hilelerin, FETÖ’nün gerçek yüzünün uluslararası topluma gösterilmesi konusundaki katkısı yadsınamayacak kadar önemli. Mahkeme özellikle, Avrupa’daki kimi kesimlerce eğitim faaliyetlerine yönelen ve barışçıl bir sivil toplum örgütü olarak görülen FETÖ’nün ve militanlarının, söz konusu çıkar ve para olduğunda, yasalara saygı göstermeyerek nasıl illegal yollara tevessül edebileceklerini de net bir şekilde gözler önüne seriyor. Zira İngiliz mahkeme heyetinin verdiği kararlar da Akın İpek’in İngiltere’de saygın bir iş adamı olarak değil, Türkiye ile her fırsatta hesaplaşmaya çalışan bir militan olarak görülmeye başlandığının işaretlerini veriyor. Zira davada birçok kez İpek aleyhine karar verildi ve şirket bünyesinde ortaya çıkarılan usulsüzlükler ve hileler İpek’e ve mensubu olduğu örgüte yönelik olumsuz kanaatlerin artmasına sebep oldu. Koza Ltd. davasıyla oluşmaya başlayan söz konusu olumsuz kanaatlerin ve algının iade davasını da etkilemesi ve şekillendirmesi kaçınılmaz. Eylül ayında görülecek 4 günlük duruşmalarla karara bağlanacak olan iade davasında, bu algı ve kanaatlerin İngiliz mahkemesinin Türkiye’nin tezlerine benzer bir tutum ortaya koymasına yol açması mümkün.
Gerek Koza Ltd. davasında İngiliz yüksek mahkemesinin vermiş olduğu kararları gerekse de Akın İpek’in iade davasının görüşülmeye başlanarak tedbirler getirilmesini, Batı Avrupa’da FETÖ’ye ilk darbenin vurulduğu şeklinde okumak da mümkün. Zira söz konusu kararlar 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında FETÖ’nün olduğunu kabul eden ve Türkiye’ye destek veren ilk Avrupa ülkesi olan İngiltere’nin, FETÖ militanları konusunda da Ankara’nın tezlerine sıcak bakmaya başladığı algısını doğuruyor. Londra hükümetinin, FETÖ’nün İngiltere’de yürüttüğü faaliyetlerin ayırdında olarak bunu engellemeye yönelik girişimlerde bulunması ve İngiliz mahkemelerinin Akın İpek gibi üst düzey militanları iade etmesi, hem Brexit sonrası stratejik bir noktaya uzanan Türkiye-İngiltere ilişkileri açısından büyük bir kazanım olacak hem de Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesinde Batı Avrupa’dan ilk somut destek elde edilecektir.
Bu süreçte Koza Ltd. davasındaki gelişmeler ve ortaya çıkarılan usulsüzlükler her fırsatta kamuoyunda kendisine yer bulmalı ve FETÖ militanlarının gerçek yüzünün, yalnızca davayı yakından takip eden İngiliz kamuoyunda değil, tüm Avrupa ülkelerinde görülmesi sağlanmalıdır.
[Oğuz Güngörmez SETA Avrupa Araştırmaları Direktörlüğü’nde araştırma asistanı olarak görev yapmaktadır]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.