Erdoğan: Vize serbestisi sürecinde 72 kriterden 66'sını tamamladık
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Reform Eylem Grubu Toplantısı'na başkanlık etti.
Toplantının başlangıcında bir konuşma yapan Erdoğan, Avrupa Günü'nde yapılan Reform Eylem Grubu Toplantısı'nın başarılı ve verimli geçmesini dileyerek, "Avrupa Günü aynı zamanda Birliğin sıkıntılarını masaya yatırma, genel fotoğrafını çekme bakımından önemli bir imkandır. Bundan 69 yıl önce 9 Mayıs 1950 tarihinde Schuman Deklarasyonu'nun kabul edilmesiyle Avrupa Birliği projesinin temelleri atıldı." diye konuştu.
- Erdoğan: Vize serbestisi sürecinde 72 kriterden 66'sını tamamladık
- Çavuşoğlu'ndan S-400 açıklaması
- 'Türkiye'nin AB üyeliği, AB'nin siyasi gücünü arttıracak'
Bütünleşme fikrinin, savaş yorgunu Avrupa'nın tekrar barış, istikrar, ekonomik kalkınma ve refaha ulaşmasında oyun değiştirici bir rol üstlendiğini belirten Erdoğan, ekonomik iş birliğiyle başlayan bütünleşme sürecinin, üyeler arasında uyumu artırarak Avrupa Birliği'ni bir siyasi bütünleşme modeline dönüştürdüğüne dikkati çekti.
"60 sene önce nasıl kararlıysak bugün de aynı noktadayız"
Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kurucu değerlerini, ekonomik ve sosyal kalkınmayla harmanlayan AB'nin, dünyadaki pek çok ülke için ilham kaynağı olduğunu vurgulayan Erdoğan şöyle devam etti:
"Ülkemiz de kuruluşundan kısa süre sonra bir barış projesi olarak gördüğü Avrupa Birliğinde o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğunda yerini almak için gerekli adımları attı. Merhum Menderes'in 31 Temmuz 1959 tarihinde Türkiye adına yaptığı ortaklık başvurusuyla başlayan süreç, inişlerle çıkışlarla bugünlere kadar geldi. Tam 60 yıldır Avrupa Birliğine tam üye olmanın mücadelesini veriyoruz. 60 sene içinde maruz kaldığımız onca çifte standarda rağmen asla vazgeçmedik, yolumuzdan geri dönmedik. Stratejik hedefimiz olan tam üyeliğe ulaşmak için elimizden gelen her türlü çabayı gösterdik, gösteriyoruz. Ne süreçte karşılaştığımız haksızlıklar ne de ülkemize yönelik yıldırma taktikleri hamd olsun bizim tam üyelik kararlılığımızı etkilemedi. 60 sene önce nasıl kararlıysak bugün de aynı noktadayız. Türkiye'yi Avrupa ailesinin dışına atmaya çalışanlara inat, yolumuza ısrarlı bir şekilde devam ediyoruz. Avrupa Birliği kurumlarını, kendi hırsları, ön yargıları, küçük hesapları için istismar edenlere kesinlikle boyun eğmeyeceğiz."
"Süreci ilerletmelerini bekliyoruz"
"Şu gerçeğin artık herkes tarafından görüldüğüne inanıyorum; Avrupa Birliğinin Türkiye'ye olan ihtiyacı, Türkiye'nin Avrupa Birliğine olan ihtiyacından daha fazladır." ifadesini kullanan Erdoğan, " Ülkemiz olmadan Avrupa Birliğinin kurucu değerlerini dinamitleyen İslam düşmanlığı, kültürel ırkçılık, ayrımcılık ve göçmen karşıtlığı gibi varoluşsal tehditlerle başarılı bir şekilde mücadele etmesi mümkün değildir. AB'ni içine kapatarak dar bir kalıba sokma girişimleri ancak bizim gibi asırlardır farklı inanç ve kültürleri bünyesinde barış içinde yaşatan ülkelerin katılımıyla boşa çıkarılabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin tam üye olarak yer almadığı bir Avrupa Birliğinin, 'kurucu değerlerini temsil iddiasının' havada kalmaya mahkum olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Avrupalı muhataplarımızın da ideolojik önyargılarını bir tarafa bırakıp, meseleye adalet ve hakkaniyet çerçevesinde yaklaşmalarını ümit ediyoruz. Türkiye'ye yönelik ayrımcı ve dışlayıcı politikalara son vererek, uzun vadeli bir vizyonla, kazan kazan anlayışı içerisinde süreci ilerletmelerini bekliyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı olarak ilk kez başkanlık ettiği bu toplantıya büyük ehemmiyet verdiğini belirten Erdoğan, toplantıda AB ile ilişkilerin kapsamlı bir değerlendirmesini yaparak, gelecek döneme dair yol haritasının belirleneceğini bildirdi.
"Bizimle yeterli dayanışmayı sergilemediler"
Türkiye'nin son birkaç yıldır terörden sokak olaylarına, düzensiz göç akınından kanlı darbe teşebbüslerine kadar birbirinden daha travmatik hadiselerle yüzleşmek zorunda kaldığını anlatan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
"Son iki yılda önceliğimiz demokrasimize kasteden FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadele olmuştur. Bu tehdidi bertaraf etmek için 15 Temmuz darbe girişiminin ardından olağanüstü hal ilan ettik ve önemli tedbirler aldık. Ancak gerek Birlik üyesi ülkeler gerekse Birlik kurumları, ülkemiz ve milletimiz için hayati önemi haiz bu zor dönemde maalesef bizimle yeterli dayanışmayı sergilemediler. Ülkemizden kaçan FETÖ militanlarının himayesinden darbeci askerlerin korunmasına kadar demokrasiyle, hukukla, dostlukla asla bağdaşmayan adımlar attılar. Türkiye'nin terör örgütlerine karşı verdiği amansız mücadeleyi ya kavrayamadılar ya görmezden geldiler ya da eleştiri oklarının hedefi yaptılar. Pankartlarla şahsıma ölüm tehditlerinin yapıldığı, teröristlerin fotoğraflarının Avrupa Parlamentosu'nun duvarlarını süslediği utanç verici manzaralara şahit olduk. Zaten inişli çıkışlı bir seyir izleyen ilişkilerimiz Avrupa'nın bu samimiyetsiz tutumu sebebiyle daha ağır yaralar aldı."
'Ülkemizin demokrasi kalitesini yükseltecek politikalara ağırlık vereceğiz'
'Vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerinin geliştirmesi bizim için temel önceliktir
Buradaki konuşmasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişten sonra OHAL uygulamasını kaldırdıklarını anımsatan Erdoğan, AİHM tarafından da etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul edilen OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'nu kurduklarını hatırlattı.
Komisyona 3 Mayıs itibarıyla yapılan 126 bin başvurudan 70 bin 500 dosya ile ilgili kararın verildiğine, kalan 55 bin dosyanın incelemesinin de devam ettiğine dikkati çeken Erdoğan, "Önümüzdeki dönemde bir taraftan FETÖ ve PKK başta olmak üzere terörle mücadelemizi sürdürürken aynı zamanda ülkemizin demokrasi kalitesini yükseltecek politikalara ağırlık vereceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin karar alma ve uygulama süreçlerini hızlandırdığını, artık reformları daha hızlı ve etkin şekilde hayata geçirme imkanına sahip olduklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sayın bakanlarımızdan reform irademizi somut adımlara çevirecek ve birlikte ilişkilerimize ivme kazandıracak çalışmalar bekliyorum. Ekonomimizi atağa kaldıracak, uluslararası yatırımcılara daha fazla güven sağlayacak reformlara hız vermeliyiz. Biz Avrupa Birliği'ne uyum kapsamında her adımı vatandaşlarımızın iyiliği ve refahı için attık, bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz. Vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerinin geliştirmesi bizim için temel önceliktir. Daha öncelerde de belirttiğim üzere bu doğrultuda atılması gereken adımları gerekirse adına Kopenhag değil, Ankara kriterleri der ve yola devam ederiz."
Yargı reformu stratejisi
Ekonomiyi güçlendirmek için yapısal reformlara daha fazla ağırlık vermeleri gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, "Bunların en önemlisi yargı alanında atacağımız adımlar olacaktır. Bu süreçte hakim ve savcılarımızın eğitimlerinin en üst kalitede sunulması için Adalet Akademisi'ni yeni yapısıyla tekrar hizmete aldık. Yargı Reformu Stratejisi'ni kamuoyuyla paylaşıp buradaki reformları hızlıca hayata geçirirsek piyasalara da olumlu mesaj verir, yatırımlara ivme kazandıracak bir ortamı hazırlamış oluruz." dedi.
"Önümüzdeki süreçte Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde kazanımımız olacak alanlara odaklanmalıyız." ifadesini kullanan Erdoğan, bunların başında vatandaşlara vize serbestisinin sağlanması ve Gümrük Birliğinin güncellenmesinin geldiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Birlikle olan yarım asrı aşkın geçmişimiz göz önüne alındığında Avrupa Birliği'nin vize serbestisi sağladığı diğer ülkelerle kıyas dahi kabul edilemeyecek bir düzeyde bulunduğumuz açıktır. Vize serbestisi sürecinde 72 kriterden 66'sını tamamlamış durumdayız, kalan 6 kriterle ilgili atabileceğimiz adımları en kısa zamanda atarak Avrupa Birliği'nin vize serbestisinde ne kadar samimi olduğunu da göreceğiz. Ayrıca vize serbestisinin etkisini kapsamlı analiz etmemiz gerekiyor. Bunun, ticaretimize ve ekonomimize katkısı ve özellikle iş adamlarımızın işlerini kolaylaştıracak etkisi göz ardı edilemez."
Avrupa Birliği ile iş birliklerini özellikle göç alanında etkin olarak sürdürdüklerini dile getiren Erdoğan, "18 Mart mutabakatını iyi niyetli şekilde uygulamaya devam ediyoruz. Bu tavır Türkiye'nin ahde vefa ile hareket ettiğinin en önemli göstergesidir, Avrupa Birliği de bu yönde hareket etmelidir. Avrupa'nın, yük paylaşımı noktasında ülkemize verdiği sözleri tam olarak yerine getirmediği bir vakıadır. Suriye kaynaklı düzensiz göç yükünü tek başına sırtlamak zorunda kalıyoruz." dedi.
Türkiye'nin 3,6 milyondan fazlası Suriyeli olmak üzere 4 milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yaptığını belirten Erdoğan, "Ülkemize göç akınları artarak devam ederken dahi güvenlik güçlerimiz büyük bir özveriyle düzensiz göçle mücadelesini sürdürüyor. Hem doğu hem batı sınırlarımızın güvenliğini etkin bir şekilde korumaya devam ediyoruz. Bu durum sınır güvenliğini sadece Türkiye'nin değil, tüm Avrupa'nın güvenliği olarak ele aldığımızın işaretidir." diye konuştu.
"Türkiye olarak yol haritamız bellidir"
Diğer bir önemli konunun Gümrük Birliğinin güncellenmesi olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Gümrük Birliği'nin güncellenmesi sadece Türkiye'nin değil, Birliğin de yararınadır. Yapılan etki analizi çalışmaları bunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Menfaatlerimiz doğrultusunda Avrupa Birliği ile dış politika, ulaştırma, enerji, ekonomi, güvenlik, terörle mücadele alanlarında üst düzey diyaloğu sürdürmeli ve zirveleri düzenli hale getirmeliyiz. Türkiye'nin Helsinki'de resmen aday ilan edilişinin 20. yılında Helsinki ruhunu tekrar canlandıracak çalışmalara ağırlık vermeliyiz. Türkiye olarak yol haritamız ve pusulamız bellidir. Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakerelerinde ne baskılara boyun eğeceğiz ne de birilerinin bizi minder dışına atmasına müsaade edeceğiz."
Erdoğan, Türkiye'nin bekasına dair meselelerde gerekli hassasiyeti göstererek çalışmalarını sürdüreceklerini belirterek, "Avrupa Birliği üyeliği ancak her iki tarafın da kazançlı çıktığı bir denklemde anlamlıdır. Hiç kimse Türkiye'yi sonuçta kaybedeceği, zararlı çıkacağı bir denklemi kabul etmeye zorlayamaz. Böyle bir icbar karşısında tavrımız her zaman ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini gözetmek olacaktır. Bizim için hiçbir şey Türkiye'den, Türk milletinin istikbalinden, vatanımızın bekasından daha mühim, daha önemli değildir. Her birinizin çalışmalarınıza bu anlayışla yaklaşacağınıza inanıyorum." ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.