Erdoğan- iktidar fikir ayrılığının nedenleri,
10 Ağustos 2014’de Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte cumhurbaşkanlığından daha ziyade başbakan ve hükümet sözcüsü gibi her konunun içinde olan Erdoğan’ın MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın istifa ederek AK Partiden milletvekili adayı olması ile başlayan görüş ayrılıkları “çözüm süreci” üzerinden daha da derinleşmeye başladı.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın “izleme heyeti” ile ilgili karar verildiğini söylemesinin ardından yaptığı açıklamaya Erdoğan’ın "Ben açıkçası olumlu bulmuyorum" demesi 28 Şubat’ta ki Dolmabahçe açıklamasından üç hafta sonra “Dolmabahçe açıklamasını doğru bulmuyorum” demesinin ardından. Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sert eleştirileri, MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı adaylığı konusunda yaşanan görüş ayrılıkları da göz önüne alınınca. Erdoğan ve İktidar arasındaki görüş ayrılıklarının kamuoyu önünde sert söylemlerle dillendirilmesi akıllara Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan ile iktidar arasında çatlak olduğu gerçeğini açıkça ortaya koyuyor.
Son yaşanan olaylar ise akıllara Bülent Arınç bu eleştirileri hükümet sözcüsü olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun onayı ile hükümet adına mı? yaptığı. Yoksa? Arınç’ın Erdoğan’a bu kadar sert tonda konuşmasının seçimlerde üç dönem sınırlaması kapsamında olduğu için emekliye ayrılacak olmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı sorularını akıllara getiriyor.
Ortaya atılan bir iddia ise; Arınç’ın hükümet adına önceden hazırladığı metinlerle yaptığı bu açıklamalar için Başbakan Davutoğlu’nun onayını aldığı yönünde.
Davutoğlu Erdoğan’a söyleyemediklerini hükümet sözcüsü Bülent Arınç (Abisi) aracılığı ile mi? söyletiyor diye kulislerde ve sosyal medyada ise günün konusu.
Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra “çözüm sürecine sahip çıkacak ve dirayetle yönetecektir” diyerek başbakanlığa atadığı Davutoğlu da bu emanete sahip çıkarak başbakan olduğu gün ilk açıklaması “çözüm süreci”nin kararlıkla sürdürüleceği yönünde olmuştu. Başbakan Davutoğlu dediği gibi de süreci hızlandırmak için var gücü ile çalışmaya başlamıştı.
Başbakanlığı döneminde “Kürt sorunu bizim sorunumuz, ancak biz çözeriz” diyen ve İmralı görüşmelerini başlatan Erdoğan şimdi ise, “Sanki bu ülkede Kürt sorunundan başka bir mesele yok. Yatıyorlar- kalkıyorlar bunu konuşuyorlar. Bu bir ülkeyi bölmeye gayret etmektir, bu ayrımcılıktır” “Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır” diyor.
Buda akıllara Davutoğlu- Fidan ekibinin kararlılıkla yürüttüğü “çözüm süreci”ni bir Erdoğan projesi olmaktan çıkarıp “Hükümet projesi”ne dönüştürmelerinin olabileceği ve Erdoğan’ın bundan rahatsızlık duyduğudur.
İktidar ile Erdoğan arasında bir fikir ayrılığı da başkanlık konusunda. Davutoğlu ve Arınç’ın başkanlık konusunda her ne kadar açıklamalarında Erdoğan’ın başkanlık sistemini destekliyor gibi görünseler de. Her ikisi de hükümetin içinde aslında başkanlık sistemine karşı olanların başında geliyorlar.
Başkanlık için gittiği her yerde AK Partiye 400 milletvekili isteyen Erdoğan’ın “çözüm süreci”nin hızlı seyir etmesi ve gelinen nokta itibari ile bir yandan HDP’nin seçimlerde elini güçlendirmesi, diğer taraftan da Dolmabahçe’de açıklanan 10 maddelik İmralı deklarasyonunun hayata geçirilmesi halinde AKP oylarının MHP’ye kayma eğilimi ihtimali.
Çünkü yapılan her ankette AKP’nin oylarının düşüşe geçtiği gözleniyor. Bu nedenle Başkanlık hayallerinin suya düşeceği endişesine kapılan Erdoğan’ın, iktidara “çözüm süreci”ni rölantiye almaları baskısına neden oluyor. Bu da Erdoğan ile iktidar arasındaki çatlağı derinleştiriyor.
Öcalan’ın 21 Mart’ta Diyarbakır’da okunan mektubu ile hükümete biz gerekeni yaptık, silahlı mücadeleden siyasal mücadeleye geçiyoruz, bunun içinde kongreyi toplayacağız sizden de adım bekliyoruz mesajını vererek “çözüm süreci”nde topu hükümetin önüne attı.
Erdoğan’ın hiçbir açıklama yapmadığı Dolmabahçe açıklamasından üç hafta sonra bu açıklamayı doğru bulmadığını, ardından da Kürt sorunu hakkındaki açıklamaları “çözüm süreci” üzerinden Erdoğan ve İktidar arasında bir görüş ayrılığı bir çatlak olduğu izlenimi ortaya konulsa da. Aslında asıl sorun görüş ayrılığından daha ziyade Erdoğan’ın 7 Haziran seçiminde başkanlık için gereken oy’un alınamayacağı endişesi gibi görünüyor.
İbrahim Halil SİPAHİ
24.03.2015/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.