Efendimiz, Gül ve Su...

Efendimiz, Gül ve Su...
Su, hep hakkın yanında olagelmiştir. Firavunların gücüne yardımcı olmamıştır hiçbir zaman. Suda, Muhammed Aleyhisselamın nûru gizlidir.Fuzûli o muhteşem ...



Su, hep hakkın yanında olagelmiştir. Firavunların gücüne yardımcı olmamıştır hiçbir zaman. Suda, Muhammed Aleyhisselamın nûru gizlidir.

Fuzûli o muhteşem  ??Su Kasidesi?nde?? şöyle der:

Ravza-i kûyuna her  dem durmayıp eyler güzâr
Âşık olmuş gâliba ol serv-i hoş reftâre su

(Su durmadan sevgilinin ravzasına (mezarına doğru)  akıp gidiyor. İzzet a  su da o sevgiliye âşık olmuş.)?

Dest bûsî arzusuyla ger ölürsem a dustlar
Kûze eylen toprağum sunun ânunla yâre su

(Ey dostlar, o sevgilinin  elini öpme arzusuyla ölürsem eğer, mezar toprağımdan bir testi yapın onunla sevgiliye su verin ki hiç olmazsa mezar toprağım o sevgilinin ellerine ve dudağına değsin.)

Hâk-i pâyîne yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taştan taşa urub gezer âvâre su

(Su, ömrü boyunca  sürekli başını taştan taşa vurarak o sevgilini ayağına yetişmek için avare dolaşır.)

Umduğum oldur ki rûz-i haşr mahzun olmazam
Çeşme-i vaslın vire ben teşne-i didâre su

(Umudum şurdur ki; kıyamet gününde yüzünü görmekten mahrum olmayayım. Ve buna susamış olduğum için vuslat çeşmen susuzluğumu gidersin.)

Ona kavuşmak, bağrı yanık birinin kana kana su içmesi gibidir. O, ?çoban çeşme?sidir. Güzelliğe, insanlığa susamış insanların gerçek güzellikleri şahsında görebileceği yegane insandır O (Sallalahu aleyhi vessellem)

Su, Efendimiz Aleyhisselam?a âşıktır şiirde. Su, mermeri deler ancak mütevazidir. Su, hayattır. Su, insanın hayatının devamı için ne kadar lâzımsa. Efendimiz  Aleyhisselam da o kadar lâzımdır, mesajı vardır şiirde.

Şiirdeki su Dicle?dir. Onun yönü kıbleye doğru akar. Yani Güllerin Efendisinin ayaklarının dibine doğru akar. Hem de çılgın bir âşık gibi başını taşlardan taşlara vurarak kıvrıla kıvrıla akar. İnsan da öyle olmalıdır, mesajı verir şair.

Mevlana?nın Mesnevi?sinde geçer:

Dicle?nin kıyısında yüksek bir duvar vardır. Duvarın üstünde de susamış, dertli bir âşık vardır. Duvarın yüksekliği âşığın suya ulaşmasına engeldir. Duvardan bir kerpiç koparıp atıverir suya âşık. Suyun sesini duyup mest olur böylece. Suya kavuşamasa da sesini duyabilmiştir hiç olmasa. Ve suyun sesini yeniden yeniden duyabilmek için kerpiçleri duvardan kopararak ha gayret atar suya.

O ses, mahbuba kurtuluşu müjdeleyen bir ses gibidir. Bir hayırseverin yoksulu çağırış sesi gibi, güzel yüzlü Yusuf?un Yakub?un burnuna vuran kokusu gibi, Gül Muhammed?in (sallalahu aleyhi vessellem) isyankar ruhlara sedası gibi.

Âşık suya her kerpiç attığında biraz daha alçalır duvar. Böylece âşık biraz daha yaklaşır suya. Her yakınlaşmada suya biraz daha meftun olur.  Su ki yeryüzünü yeşillendirdiği gibi bedenleri ve de ruhları da yeşertir. Şehvetle kirlenen bir bedeni temizlediği gibi su, şehvetler gerilen bir ruhu da yola getirir dualı bir su.

Faruk  Nafiz suyun sesini anlamaya çalışır:

Ey suyun sesinden anlayan bağlar
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi

Ne söylemez ki su gönüllerimize.  Hayatın kendisidir zira  su. Gönül çeşmesinden süzülen bir damla göz suyu hiçbir silahın hararetinin eritemediği nice katı yürekleri eritir.

Su, hep hakkın yanında olagelmiştir. Firavunların gücüne yardımcı olmamıştır hiçbir zaman. Hep peygamberlerin mucizelerine eşlik etmiştir. Efendimiz Aleyhisselamın parmaklarından süzülen hayat olmuş kimi zaman, kimi zaman firavunu helak eden bir güç, kimi zaman İbrahim Aleyhisselamın  atıldığı ateşi söndüren bir mucize, kimi zaman Eyyub Aleyhisselamın derdine şifa olmuştur. Sonra Yusuf Aleyhisselam?ı kuyudan kurtaran suya olan özlem değil midir? Hep iyilerin yanında olmuş su. Hep iyilerin özlemi olmuştur bu yüzden. Hacer Annemizi Sefa ve Merve tepeleri arasında koşturup duran suyun hasreti değil miydi?

Bu güzelliğinden dolayı hep dualar okunur olmuş suya. Aziz kılınmış, aziz insanların nazarında. ??Su gibi aziz ol!?? demiş sevdiklerine insanlar bu yüzden. Ve su gerçekten azizdir.

Çünkü...

Suda, Muhammed Aleyhisselamın nûru gizlidir. Nârı, nûr söndürürmüş ancak.  Hani demiş ya âlemlerin Nûru; ??Cennete giden mümin, cehennemin önünden geçerken, ??Cehennem korkusundan mümine yalvarır; padişahım der, tez geç benden; çünkü ışığın ateşimin hararetini neredeyse yok edecek.??

Güneşin hararetidir yıldızları gökyüzünde tesirsiz kılan. Cehennemin alevlerinin en fazla çekindiği, Âlemlere Rahmet Olarak Gönderilen Efendimiz Aleyhisselamın nûrudur.

İşte dünyada ateşin sudan çekinmesi bundandır. Çünkü azgın alevlerin boynunu kırar su.  Oysa kendi özü de ateştir suyun. Suyun nârının şahsında  nûr olduğu en müstesna varlık Rahmet Peygamberi Efendimiz Aleyhisselam?dır.

Bundandır, suyun rahmet yönünün ağır basması ve âb-ı hayat olması. Bundandır gülün en fazla hasret olduğu varlığın su olması. Bundandır suyun; ??başını taştan taşa vurarak Gül?ün ayağının dibine doğru akmaya?? çalışması. Bundandır O Sevgililer Sevgilisinin  teninden süzülen  ter makamındaki suların Gül kokması. Bundandır Fuzûlinin su hasreti. İşte bundan dolayı bahçivan gül bahçesini bin defa sulasa da Onun gibi bir Gül açmaz bahçede. Zira dünya bahçesinin en güzel Gül?ü, İki Cihan Serveri Efendimiz Aleyhisselam?dır. İşte bundandır suyun Gül?e gülün de suya olan derin hasreti. İşte bundandır temiz ruhların bu denli suya meftun olup Gül?ü sevmesi.


Arif Akpınar - Haber 7
arifhanakpinar@hotmail.com


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.