Edebiyatsız bir hayatı seçmek...
Belki de yaşlılığımın başlangıcındayım.
Yaşlı ve yorgun kelimelerle yaptığım konuşmalar artık etrafımdakileri yeterince eğlendirmiyor.
'Had', edepsizlik olunca, haddimi bildirmek isteyenler de beni, edebiyat yapmakla suçluyor.
Günümüz insanının argoya gösterdiği tahammülü, asil ama biraz unutulmuş, yaşlı ve yorgun kelimelere göstermeyişi ne acınası bir durum.
Halbuki bu dilin, geçmişimizle geleceğimiz arasında gümrah bir ırmak gibi akmasına ne çok ihtiyacımız var.
Ne zaman yeterince mutlu olamayışımın nedenini düşünsem, bulduğum nedenlerin başında, hayatın beni besleyen damarlarından birisini, edebiyatı önemli ölçüde ihmal ettiğimi fark ederim:
Ben edebiyatı, edepli bir hayatı geleneğe dönüştürmek olarak gördüm, sevdim.
Hayatın inceliklerini, zarafetini, insan ilişkilerinin kıskanılacak bir muhteva kazanmasını ben edebiyat sayesinde gördüm, yaşadım, hissettim.
Edebiyatsız bir hayatı seçmek, ömrün lezzetlerine karşı tavır almak gibi.
İnsan, edebi öneren bir geleneğin dışında nasıl yaşar?
Edebi bir 'yaşam disiplinine' dönüştüren bu olgu, yokluğuyla ne tür felaketlerin eşiğine getirmez ki bizi?
Düşündükçe ürperiyorum.
Dönüp baktığımda, en kalıcı dostlarımın, beni kendine edebiyatla bağlayan dostlar olduğunu görüyorum.
Evet, bu nedenle her şeye rağmen, edebiyat yapıyorum.
Ahmet Yürekli
04.09.2011, Üsküdar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.