Edebiyat dergilerini yaşatmak zorundayız...

Edebiyat dergilerini yaşatmak zorundayız...
?Edebiyat, 1960'lara kadar gazeteleri besleyen temel kaynaklardan biriydi.Ciddi edebiyat sayfaları hazırlanır, romanlar tefrika edilir, çoğu edebiyatçı olan...



?

Edebiyat, 1960'lara kadar gazeteleri besleyen temel kaynaklardan biriydi.

Ciddi edebiyat sayfaları hazırlanır, romanlar tefrika edilir, çoğu edebiyatçı olan köşe yazarları her vesileyle edebiyattan söz ederlerdi.

Günümüzde gazeteler edebiyatı neredeyse bütünüyle sayfalarının dışına itmiştir. Birer kültür-sanat sayfası bulundurmak veya bir kitap dergisi çıkarmak ihtiyacı hisseden gazetelerde bile edebiyatın yeterince yer bulduğu söylenemez. Herhangi bir edebiyat eserinden büyük gazetelerde söz edilebilmesi için eserin veya yazarının herhangi bir şekilde bir skandala bulaşması gerekir. Mesela karısını döven veya intihalde bulunan bir romancının gazetelerde yer bulma şansı, iyi bir roman yazarının şansından tartışılmaz bir biçimde daha yüksektir. Bir yazar, bunlara benzer haberle gazetelerde yer bulmayı başarırsa, kitaplarının satış şansının artacağından emin olabilirsiniz.

Edebiyat dergilerine gelince: Bir zamanlar edebi ekollerin doğmasına yol açan, sadece kültür hayatını değil, siyaseti bile etkileyen edebiyat dergilerinin çağı çoktan geçmiş bulunuyor. Her şeye rağmen ayakta durmaya çalışan edebiyat dergilerini birkaç fedakâr insanın sürüklediğini, en köklü dergilerin bile her an kepenklerini kapatabileceğini söylersem, mübalağa ettiğimi zannetmeyiniz. Edebiyat dergilerini yönetenlerin, derginin hemen her işiyle uğraşmak zorunda oldukları için editörlük vazifesini istenen ölçüde yerine getiremedikleri, yani edebiyatla uğraşmak isteyen gençlerle yeterince ilgilenip onları yönlendiremedikleri bir gerçektir.

Bir zamanlar edebiyat dergileri bünyelerinde bir araya getirdikleri şair ve yazarlarla ortak bir dil ve duyuş geliştirirken, idarehanelerini de mübtedilerin, yani edebiyatla yeni yeni ilgilenmeye başlamış meraklıların yetiştikleri bir çeşit mektep veya dergâha dönüştürürlerdi. Dergi idarehanelerinin ne kadar feyizli mekânlar olduğunu buralarda yetişerek şair ve yazar kimliği kazanmış kişilerin hatıratlarından okuyoruz. İdarehaneye hiç uğramamış bile olsa, bir dergide imzasıyla görünen birçok edebiyat adamının takip ettiği yolu o dergi şekillendirmiştir.

Bizde bu mânâda mektep sayılabilecek ilk dergi Servet-i Fünun'dur. Bu dergiyi kendisinden öncekilerden farklı kılan, edebiyat tarihimizde ilk defa bir "dönem" ve bir "ekol" niteliği kazanmasını sağlayan ortak bir dil ve duyuş tarzı ortaya koymuş, ortak hareket etmeyi başarmış olmasıdır. Tevfik Fikret, Cenab Şahabeddin, Halid Ziya Uşaklıgil, Mehmed Rauf, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayb gibi çeşitli dallarda çok başarılı temsilcilere sahip olan ve "sanat için sanat" anlayışında birbirine sımsıkı kenetlenen Servet-i Fünuncular, ne kadar eleştirirsek eleştirelim, edebiyat tarihimizin en güçlü, en etkili edebi topluluklarından biridir. Fecr-i Ati ekolünün de doğduğu kaynak olduğu düşünülecek olursa, Servet-i Fünun'un edebiyat tarihimizdeki özel yeri daha iyi anlaşılır. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati'ye tepki olarak doğan Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfeddin, Ziya Gökalp, Ali Canib Yöntem gibi önemli isimlerin başlattıkları "Yeni Lisan" hareketi ve bu hareketin tabii bir sonucu olarak doğan ve etkileri günümüze kadar uzanan büyük değişim ve dönüşüm de göz kamaştırıcıdır. Mütareke devrinde Yahya Kemal'in etrafında bir araya gelen genç edebiyatçı neslinin toplanabilecekleri bir yerleri olmadığı için İkbal Kıraathanesi'ni idarehane gibi kullanarak çıkardıkları Dergâh dergisi etrafında oluşan dil ve duyuş tarzının da bir yer altı nehri gibi akarak edebiyatımızı hâlâ beslediğini unutmamak gerekir.

Cumhuriyet devrinde belli bir anlayışa ve duyarlığa sahip bir edebi topluluğun bir araya geldiği dergi Meş'ale'dir. 1930'ların etkili, edebiyatımıza yeni şair ve yazarlar kazandıran dergileri arasında, Yaşar Nabi'nin çıkardığı Varlık, Peyami Safa'nın çıkardığı Kültür Haftası ve Necip Fazıl'ın Ankara'da çıkardığı Ağaç (daha sonra Büyük Doğu) dergilerini mutlaka kaydetmek gerekir. 1940'ların sonunda on beş günde bir yayımlanan Yaprak, 1950'lerde özellikle Garip hareketine karşı çıkarak bir edebiyat çevresi oluşturan ve biraz da Attila İlhan'ın ismiyle özdeşleşen Mavi, haftalık gazete formatında çıksa da aslında bir sanat ve edebiyat dergisi olan Pazar Postası, yine aynı yıllarda çıkan Yeditepe, Şiir Sanatı, Yenilik, İstanbul, Hisar ve Türk Edebiyatı da edebiyat dünyamızda etkili olmuş dergilerdir. Ve tabii Sezai Karakoç'un Diriliş'i, Nuri Pakdil'in Edebiyat'ı, daha sonra Mavera...

Bu dergilerle eş zamanlı yayımlanan ve kendilerine has edebi çevreler oluşturarak önemli şair ve yazarlar yetiştiren başka dergiler de vardır. Dergilerin çokluğu, sanat, edebiyat ve düşünce hayatındaki canlılığa işarettir. Günümüzde de, dergiler, her ne kadar yaşama savaşı verseler de hâlâ edebiyatı besleyen, sanat, edebiyat ve düşünce hayatımızı onlarsız düşünemeyeceğimiz, yeni nesilleri içten içe ve derinden derine besleyen ve şekillendiren vahalardır.

Bu vahalar canlı tutulmalıdır.

 

Beşir Ayvazoğlu - Zaman

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.