Düşen sadece Halep değil
İSTANBUL - Mekrem Rebah
Suriye'nin Halep şehrinde yaşanmakta olan zulümlerle ilgili her ne okursanız, duyarsanız veya görürseniz ihtiyatlı olun, zira bunlar gerçeği yansıtmaktan tamamen uzak. Özel olarak Halep'in, genel olarak da Suriye'nin ölüm tarlaları insan idrakinin çok çok ötesinde; kelimelerin ifade edebileceğinin sınırlarının da... 1260 senesinde Hülagü'nun işgalci ordusu tarafından yakılıp yıkılan tarihi Halep şehri şimdilerde, Beşşar Esed ve onun patronlarının elinde neredeyse aynı korkunç kaderi yaşıyor.
Son birkaç ay içinde Esed rejimi, bölgesel ve uluslararası müttefiklerinin desteğini arkasına almış bir şekilde, şehrin teslim olmayan doğu bölümünü geri alabilmek için saldırı başlattı. Daha evvel yapılan saldırıları cesurca püskürten Suriyeli muhalifler, şimdi dış dünyadan ve Suriye'nin kuzeyi ile kendilerini hayata bağlayan hattan tamamen kopmuş durumda.
Muhaliflerin yenilgisi, ancak Rus hava kuvvetlerinin ve İran ile Esed yanlısı milislerin birleşik kuvvetlerinin hedef gözetmeksizin doğu Halep'i bombalayarak teslim olmaya mecbur bırakması neticesinde geldi. Ancak en büyük facia, Halep'in düşmesinden sonra gerçekleşti; şehrin sivil sakinlerini ve kuşatılmış savaşçıları tahliye etmeye yönelik olarak Birleşmiş Milletler'in (BM) arabuluculuğunda gerçekleştirilen mükerrer teşebbüslerin sabote edilmesi de dahil olmak üzere, işgal güçleri bir dehşet dalgasını halkın üstüne saldı.
Diğer korkunç eylemlerin arasında, ele geçirilen mahallelerin erkek sakinlerinin toplanarak infaz edilmesi ve birçok ailenin kaçırılması var. Bu ailelerin akıbetleri asla bilenemeyecek. Daha da mide bulandırıcı olan ve tüyler ürperten şey ise bu süregiden soykırımı sözde muzaffer tarafın kutluyor olması; bu 'ilahi zaferi' kutlamak için şölen havasında danslar ediyor ve âdetleri olarak tatlılar dağıtıyorlar.
Buradaki suç sadece Halep'in masum erkek ve kadınlarını öldüren kasapların ve manyakların değil; aynı zamanda bu katliamlar silsilesine gözlerini yuman dünyanın, bizim, her birimizin... Katliamlar Esed'in Guta'da kendi halkını gaz saldırısı düzenleyerek yok etmesiyle başladı. Batı dünyası ve onun en üst seviyedeki liderleri, ama en başta Barack Obama, bu durumun herhangi bir cezayla karşılaşmadan sürmesine izin verdi.
Uluslararası toplumun büyük bir omurgasızlık sergileyerek Suriye halkına sırtını dönmesinin, sadece toplumlarımızın ahlaki yapısı üzerinde büyük olumsuz etkisi olmakla kalmayacak, gelecekte ülkelerimizin başına gelebilecek zararlarda da büyük payı olacaktır. Bütün bu zararlar, belalar ise Halep'in sokaklarında işlenmekte olan cinayetlerle şöyle ya da böyle irtibatlı olacaktır.
Uluslararası toplumun başlıca saplantısı, kendisini, DEAŞ ve artık her ne olacaksa ondan sonra ortaya çıkacak örgütlerden gelebilecek terör saldırılarına karşı korumak. Sonuç olarak Batı, bu grupları ve ikinci kademede, bu grupların ortaya çıkış sebebi olarak gördüğü Suriye devrimini ortadan kaldırabilmek için Rusya'ya ve onun bölgedeki müttefiklerine sınırsız bir hareket özgürlüğü verdi. Ancak, olayların gerçekleşme sıralamasına ve şekline bakacak olursak Batı, Rus savaş makinesine yaptığı yatırımın eninde sonunda ters tepeceğini bilmeli.
Terör saldırıları düzenleyen hücreler ve 'yalnız kurtlar', böyle feci katliamların işlenmesine zemin hazırlayıp müsaade edenlere yönelik bir sonraki saldırılarını haklı ve meşru göstermek için çok yakında Halep'in düşmesini de ideolojik kurgularına ekleyeceklerdir. Batı'nın, Srebrenitsa katliamının bir benzerinin vuku bulması için onay vermesi, Suriye insanını Batı'dan iyice kopartacak ve özgürlük ve bağımsızlık yolunda tek yöntemlerinin daha da radikalleşmek olduğu fikrini kafalarında sabitleyecektir.
Doğu Halep'in sağ kalmış sakinlerinin, darmadağın olmuş şehirden tahliye edilme görüntüleri, doğru eylemi ortaya koymaktan kaçınmanın, suçu bizzat işlemekten hiçbir farkı olmadığı gerçeğine dair bir ders niteliğinde olmalı. Ayrıca şunu da daima hatırda tutmak faydalı olacaktır ki Suriye'nin her yerindeki kardeşleri gibi Haleplilerin de bir suçu var: Esed rejiminin baskıcı yönetimden uzak, onurlu bir hayat talebinde bulunmak.
En önemlisi de, dünyada bir yerlerde sivillere yönelik korkunç bir terör saldırısının yapıldığını herhangi birimiz işittiğinde bir saniye durup hemen kendimize soralım: Halep düştüğünde sen ne yapıyordun? Yaşananları durdurmak için ne yaptın?
Mütercim: Ömer Çolakoğlu
[Mekrem Rebah, Georgetown Üniversitesi'nde tarih eğitimi almakta, Ortadoğu, modern Lübnan tarihi, Lübnan Savaşı ve uzlaşma sürecini kapsayan araştırmalarda bulunmaktadır. “A Campus at War: Student Politics at the American University of Beirut, 1967-1975” isimli kitabın yazarıdır]
* “Görüş” başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.