Diriliş Görüş ve Hareketinin Kalesi

Diriliş Görüş ve Hareketinin Kalesi
 Düşünce, hayat içinde sağlığına kavuşur, gelişip serpilir; diğer düşüncelerle karşılaşıp çarpışmakla yaşama sınavını verir, yaşama...

 

Düşünce, hayat içinde sağlığına kavuşur, gelişip serpilir; diğer düşüncelerle karşılaşıp çarpışmakla yaşama sınavını verir, yaşama gücünü ve direncini kazanmış olur. Deney içinde gerçekliğini sınar.

 

                                                                     "Müslüman, İslâmi öylesine canlı ve diri yaşa ki,

seni öldürmeye gelen sende dirilsin!."  

 Sezai Karakoç

 

Dirîliş'in zaman zaman yayınım durdurup, mola vermesini Sezai Karakoç "kimi zaman kendi iç alemine çekilmek, orada yenilenmek, tazelenmek ve genç, dinç bir enerji halinde, düşünceler ve davranışlar, alanına geri dönmek" olarak niteler. Ona göre "Dirilişin her yeni çıkışı kendi iç hicretinden geri dönmektir.

1933 yılında Diyarbakır'ın Ergani kasabasında dünyaya gelen Sezai Karakoç, orta öğrenimim Maraş ve Gaziantepte tamamlayarak 1950'de çok genç yaşta Büyük Doğu'ya üstadın yanma gelir. On üç yıl onun yanında bulunur. Sonraları da Büyük Doğu'nun her çıkışında Sezai Karakoç üzerine düşen görevi yerine getirecektir. Hatta öyle ki, kendi yayınladığı Dirilişlerini bile üstadın Büyük Doğu'yu çıkarmadığı, tatil ettiği zamanlarda yayınlayacaktır.

Dirilişlerin ilki Nisan 1960'da yayınlanır. Derginin yazı ailesi sonraları kendi sahalarının ünlülerinden olan kimselerden meydana gelmektedir. Mehmet Şevket Eygi, Erol Güngör, Nuri Pakdil, Mehmet Çavuşoğlu, Cevat Ülger, İhsan Babalı, Sait Çekmegil, Ziya Nur,Nevzat Yalçıntaş, Kadir Mısıroğlu bunlardan bazılarıdır. Derginin ilk sayısında Sezai Karakoç'un Diriliş imzasıyla "Samanyolunda Veba" adlı manidar bir yazışı yayınlanır. Ayrıca Prof. Dr. Muhammed Hamidullah'ın "Peygamberimizin Hayatında Estetiğin Yeri, 20. Yüzyılın önemli tarih sosyologlarından Prof. Sorokin'den, Erol Güngör'ün çevirdiği çağımızın Buhranları, Mehmet Şevket Eygi'nin Malik Bin Nebi'den çevirdiği Batıdan iktibas ve yine Sezai Karakoç'tan Cezayir Müslümanlarının İslamî mücadelesini anlattığı Bir Milletin Basu Badelmevti yazısı ile Eski Kirazın Gereği ve Çocukluğumuz adlı iki şiiri yayınlanır.

İkinci sayı da aynı türden yazılarla çıkar. Sonra Mayıs sayısı ve 1960 ihtilaliyle dergi yayınım durdurur. İhtilalin ne getireceği belli olmayan havasında Sezai Karakoç'ta pek çokları gibi bir suskunluk dönemine girer.

1966'da Nisan ayında aylık olarak tekrar çıkacak olan Diriliş, sonraki yıllarda da genel çizgi olarak insanların metafizik bir ortamda düşünmesini sağlamaya çalışacaktır. 1966 Dirilişlerinde Seyyid Kutup, Ebul ala el-Mevdudî ve Meryem Cemile gibi çağdaş İslam yazarları da yer alır. Dergi büyük boy olarak çıkar. 1967 Martına kadar 12 sayı çıkan Dirilişler yayınını, 1969'da tekrar çıkacağı zamana kadar yine keser.

Diriliş, mücadele hayatına atıldığı 1960'dan 1983'e kadar sırat-ı müstakim çizgisinden hiç sapma yapmadan arı, duru bir ruh ve cevherin insanlara taşıyıcılığı görevini üstlendi.

Derginin zaman zaman yayınını durdurup, mola vermesini Sezai Karakoç "Kimi zaman kendi iç alemine çekilmek, orada yenilenmek, tazelenmek ve genç, dinç bir enerji halinde, düşünceler ve davranışlar alanına geri dönmek" olarak niteler. Ona göre "Diriliş'in her yeni çıkışı kendi iç hicretinden geri dönmektir."

Yine yeni bir çıkışında Diriliş gönüldaşlarına halini arz ediyor : "Diriliş, bir yılı aşkın bir aradan sonra, tekrar, yayın alanına giriyor. Böylece, bir kere daha, bir ölüm kalım savaşında varlığını ispat ediyor. Bu düşüş kalkış dünyasında bir kez daha ayağa kalkıyor. Seslendiği toplum, çağırdığı insanlık, teşrih ve şifa masasına yatırmağa çalıştığı çağ gibi, kimi zaman ölüm sularına erip tarihe karışacak gibi olduktan sonra, umutsuzlukların en kabarık anında esen ilahi bir lütuf rüzgarı, onun, yeniden görünüşler aleminde zuhuruna imkan bağışlıyor.

1969'da çıkan Dirilişlerde batılı varoluşçu filozoflardan ve mistik yazarlardan çeviriler ağırlıktadır ve dergi ilk yıllardaki gibi küçük boy yayınlanır. Yine 12. sayının sonunda yayınına nokta koyar. 1970'de büyük boy 4 sayı çıkar.

1974'de Eylül ayında tekrar aylık olarak 18 sayı çıkar. Bu devrede tasavvuf! konular ve Osmanlı Tarihi üzerine ağırlıklı yazılar ve metinler de yer alır. 1976'da bir yenilik olarak haftada iki gün (Pazartesi-Perşembe günlüğü) günlük gazete olarak çıkar. Aslında gazetenin kitleleri yönlendiren fonksiyonunu çok iyi kavrayan Karakoç, bu çıkışıyla müslümanların nabzını yoklamaktadır. Böylece gelinen 1979'da yine aylık olarak çıkar ve derginin jeneriğine siyaset, fikir, edebiyat dergisi ifadesinin yanına inanç dergisi sözü de ilave edilir. Bu haliyle 1980 Ekimi'ne ulaşan dergi, üç yıllık bir aradan sonra, 7 Ocak 1983'de bir cuma günü günlük olarak yayınlanmaya başlar.

Tek yaprak ve o günün gazete fiyatıyla çıkan Dirilişle, Sezai Karakoç günlük gazete ihtiyacım müslümanlara hissettirmek ve yükü omuzlayacak başka insanlar bulmak ihtiyacında ve arzusundadır. Ancak gazetecilikte kendisi de çok başarılı olamayacak ve bazı konularda elindeki ile yetinmeyi tek çare olarak gören müslümanları harekete geçiremeyecektir.

Sezai Karakoç'un "Allah'ın izniyle Plevne müdafası gibi 5.5 ay dayandık dediği günlük Dirilişler 16 Haziran 1983'de yayınını durdurur.

Diriliş bir dergiden çok, fikir akımı olarak bir mektep olarak hizmet etti. Pek çok İslam münevverinin yetişmesi için bir ocak olan Diriliş, mücadele hayatına atıldığı 1960'dan 1983'e kadar sırat-ı müstakim çizgisinden hiç sapma yapmadan an, duru bir ruh ve cevherin insanlara taşıyıcılığı görevini üstlendi.

Sezai Karakoç, dergisinde heyecanlı söyleyişlere değil, kalıcı, yol gösterici ve insanları düşünce alanına çıkarıcı söyleyişlere yer verdi.

"Müslüman İslami öylesine canlı ve diri yasa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin" diyerek insanlarımızı İslam'ın güzellik iklimine çağıran ve Diriliş akımının "Bir sütun Dağını delen Ferhat gibi katı realite granitim kira kira hedefine doğru ilerlediğini" söyleyen Karakoç, dergisinde heyecanlı söyleyişlere değil, kalıcı, yol gösterici ve insanları düşünce alanına çıkarıcı söyleyişlere yer verdi.

KARAKOÇ, insanlara hakikati ulaştırırken, "araçların hakkım vermekle birlikte, hiç birine takıhp kalınmamasını öğütler. Kişiler kim olurlarsa olsunlar, aciz ve fani varlıklardır. Onları putlaştırmamalı, birer hizmet eri olarak düşünülmelidir" der ve insanlara gurur gelmesin, acizliklerini unutmasınlar diye "Allah'ın ölümü yarattığını söyler.

Diriliş'in 1966 yılından, kapandığı güne kadar Divan Şiirine özel bir önem verilmiştir. Diriliş, Divan Edebiyatımızı bizi geçmişe bağlayan kökler olarak görür.

Dirilişte bugüne kadar yazan başlıca şair ve yazarlar Sezai Karakoç (Zülküf Canyüce, Mehmet Yasin, Mehmet C. Güneş, Sait Yeni, M. B.Y, Hasan Çınaryerli, T.S., M.V.) Erol Güngör, Rasim Özdenören, Mehmet Çavuşoğlu, Erdem Beyazıt, Nuri Pakdil, Abdullah özlemiz Hacıtahiroğlu, Ziya Nur, Kamu Öztürk, Ahmet Yücel, İsmail Kıllıoğlu, Durali Yılmaz, Alaeddin Özdenören, Mustafa Çobankara, Ahmet Kot, Kamil Eşfak Berki, Tahir Yücel, Muzaffer Budak, Ahmet Yücel.

İnsanlara sunulacak yeni bir medeniyetin sakahğını yapmaya talip eden Diriliş'in yeniden iç dünyasından hicret etmesi diliyoruz. 
 

DİRİLİŞ, GÜNLÜK OLARAK ÇIKARKEN

Diriliş, bu günden itibaren, günlük gazete olmuş bulunuyor.

Bu ihtiyaç ani bir kararın sonucu olmayıp, Diriliş'in 1960'da başlayan ve bugüne kadar birçok safhadan geçen gelişiminin zaruri bir açılımından doğmuştur. Düşüncenin ve duygunun dışlaşması, damarlarda dolaşan kanın yüze vurması, yaza eren ağacın yalnız kök ve dallardan ibaret kalmayıp bütün donanımına, yaprak, çiçek ve yemişlerine kavuşması gibi bir oluş.

Çağımızda, tekniğin ilerleyişi, haberleşme vasıtalarının artışı, insanların ve toplumların sorunları üzerine olan görüş ve düşüncelerin de hızla üretilip geliştirilmesi zorunluluğunu getirmiştir. Artık bir dünya görüşü, her tarafa ulaşma ve oralarda diğer dünya görüşleriyle karşılaşma, alışverişte bulunma ve hesaplaşma durumundadır. Yani daha açık bir dille söylemek gerekirse, televizyon, radyo ve günlük gazetelerde kitlenin karşısına çıkmak borcunda. Bu çağın, düşünceler için varoluş şartı, görünme olmuştur.

Bununla, ortalıkta görünmeyen, meydana çıkmayan düşünce yoktur, yokluğa mahkumdur demek istemiyoruz. Bu, düşüncenin özüyle ilgili bir noktadır. Ancak, demek istiyoruz ki,ne kadar tek kişiyi ve onun iç hayatını hedef alırsa alsın, çağımızda her düşünce, kendisi meydana çıkmasa bile, meydanı, meydanda olanları, meydanda olup bitenleri hesaba katmak ne kadar inzivada olursa olsun, hesaba katılacağını bilmek ve unutmamak zorundadır.

Diriliş'in düşünce planında ne olduğunu ve ne olmadığını, şüphesiz, söyleyecek biz değiliz. Ancak her düşünce akımı, bir yandan da gelişimini izlemek ve değerlendirmek gereğini duyacaktır. Böyle olmazsa bütünlenmesini sağlayamaz, ayakta duramaz ve söner.

Düşünce, hayat içinde sağlığına kavuşur, gelişip serpilir; diğer düşüncelerle karşılaşıp çarpışmakla yaşama sınavını verir, yaşama gücünü ve direncini kazanmış olur. Deney içinde gerçekliğini sınar.

1960'dan bugüne kadar, Diriliş düşüncesi de, aylık dergi ve kitaplarla, daha çok teorik planda, iç birikimini yapmış, fakat aktüel olandan da büsbütün kopuk ve uzak durmamıştır. Zaman zaman, günlük gazetelerde, sütunlarda görünmüş, bir dönem de aylık organını haftada iki kez çıkma gibi günlüğe yaklaşan bir niteliğe erdirmiştir.

Ancak, bugünkü, çıkış, aktüel plana inişin süreklilik kazanması anlamına gelmektedir. Ayrıntılarda, bütünü gözden kaçırmadan, kendi gerçeğini doğrulamak anlamına.

Diriliş, günlük olarak çıkmak ve kaçınılmaz olarak politik hayatı gözlemlemek, bu alanda değerlendirmeler yapmak hali içinde de, eski amacından ayrılmış bulunmayacak, onu hayat ve toplum içinde, zaman karşısında pekiştirmiş olacaktır.

 SELİM İÇLİ

Ulu Kanal

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.