Çocuklarda şiddet eğilimi
Tarih: 06 haziran 2011
Yer: Sakarya
12 yaşındaki okul arkadaşının bıçakladığı 10 yaşındaki ilköğretim öğrencisi öldü.
Tarih : 06.03.2012
Yer : Çorum
Çorum Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, birinci sınıf öğrencisi O.K. (16), sınıf arkadaşı M.Ç. (15) ile tartıştı. Müdür Odasında arkadaşını bıçakladı.
Tarih: 26-09-2012
Yer : İzmir
İzmir'de 8. sınıf öğrencisi H.K (14), geç gelmesi nedeniyle tartıştığı fen bilgisi öğretmeni S.D.'ı (40) derste bıçakladı.
Tarih: 09 Temmuz 2013
Yer : Adana
Adana da 13 yaşındaki bir çocuk, tartıştığı okul arkadaşını bıçaklayarak öldürdü.
Bunlar son yıllarda sıkça duymaya başladığımız ilköğrenim ve lise düzeyinde 07-18 yaşarası işlenen yaralama ve cinayet haberlerinin sadece bir kaçı.
9 Ekim tarihinde yine burada yazdığım ?Pardonsuz bir adalet? başlıklı yazımda son on yılda Avrupa ülkelerinde genlerde suç işleme oranının düşüş göstermesine rağmen Türkiye?de üç kat arttığından bahsetmiştim.
TBMM Çocuk şiddetleri Araştırma komisyonu, Barolar ve Çocuk Vakfı?nın ortaklaşa çalışması sonucu Türkiye?nin İl İl çocuk suçları sıralaması çıkarıldı. Listenin ilk sırasında İzmir var. Aydın 5?inci,Çanakkale 9?uncu, Uşak 10?uncu ilk onda dört Ege ili var. Rapora göre 3.386.717 öğrencinin 199,816?sı ateşli silah taşıyor.
Evde, okulda, futbol sahalarında yaşanan şiddet olaylarının son yıllarda eğitim-öğretim kurumlarında yaşanıyor olması çok vahim ve düşündürücüdür. Üzerlerinde bıçak, çakı gibi kesici aletler taşıyan öğrenciler, artık herhangi bir nedenle tartıştıkları arkadaşlarını hiç tereddüt etmeden yaralıyor, hatta ölümlerine dahi neden olabiliyorlar.
Peki çocukları şiddete yönelten ve onları suç işlemeye iten nedenler nelerdir?
Uzmanların araştırmalarına göre;
?Gençlerin aşklarını saplantı haline getirmeleri ve bunun için kaba kuvvete başvurmaları, geleceklerini güvence altına alacak bir aile ve eğitim olanaklarından yoksun olmalarının bir sonucu, Şiddetin öğrenilmesinde, aile içinde yaşanan şiddetin, çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi önemli rol oynuyor. Gelir dağılımındaki dengesizlikler, özellikle varoşlarda gençlerin boş zamanlarını değerlendirecek olanakların ve aktivitelerin olmayışı, okul içinde de spor, eğitim ve sanatla ilgili etkinliklerin yapılmayışı şiddete neden olan faktörlerin başında geliyor? diyorlar
Toplumsal bir kurum olan aile fizyolojik olduğu kadar ekonomik ve toplumsal yönleriyle de kişiyi, ruhsal gelişimi, oluşumu ve davranışları açısından biçimlendirip yönlendirir. Aile özellikle okul öncesi dönemde çocuğun yetişmesinde etkin bir toplumsallaştırma kurumudur.
Çocukları suça iten nedenlere bakmadan önce çocukların büyüdükleri aile yapısı, yetiştikleri okul gibi bireyin ilk sosyalleştiği çevrelere bakılması önem taşımakta, çünkü bireyin yetiştiği ortam toplum içerisindeki davranışlarını doğrudan etkilemektedir. "Örneğin, aile içinde şiddetle karşılaşan bir çocuğun şiddet gösterme eğilimi daha yüksektir, yapılan birçok araştırma da bunu destekler niteliktedir. Aynı şekilde ailesinde suç işleyen veya suça eğilimli aile bireyleri de olması çocuğun bu kişileri örnek almasına sebep olabilir. O yüzden sağlıklı bir çevrede yetişemeyen birey suç işlemeye daha eğilimlidir." (1)
Çocuklar, hangi kurallara neden uyulacağını yeterince algılayamazlar, çünkü henüz a-sosyal'dirler, toplumsallaşma süreci tamamlanmamıştır. Çoğunlukla yetişkinler, onlara uyulacak kuralları nedenleriyle anlatmazlar. Aslında kurallar da onların doğal dürtüleriyle çelişmektedir. Ergenlik dönemindeyse, suça yönelten etkenler, hızlı bir bedensel ve ruhsal değişimden, kalıtsal nedenlerden, zekâ potansiyelinin sınırlılığından kaynaklanacağı gibi, çocukluk evresine dek uzanan yanlış eğitim ve yetersiz sevgi kökenli de olabilir. Değişen değer yargıları, ahlak ve sanayileşme, göçler, ekonomik bunalımlar gibi sosyo-ekonomik kaynaklı nedenler de ergeni suça iten etkenler arasında sayılabilir.(2)
Bu konuda aileler ve devlete düşen görev nedenleri ortadan kaldırmaktır. Sosyologlar, öncelikle suça sebep olan etkenlerin iyice araştırılıp belirlenmesi ve bunları önleyici önlemler alınması gerektiğini, ailelere ve okullara bu noktada çok büyük görevler düştüğünü, Ailelerin çocuklarını büyütürken daha ilgili olması gerektiğini ve çocukların ?ailelerini? örnek aldığının unutulmamsı gerektiğinin altını çiziyorlar. Aileler tarafından söylenen yanlış bir sözün veya yapılan yanlış bir davranışın çocuk tarafından öğrenildiğini ve daha sonra da taklit edilebildiğinin sıkça görüldüğü ifade ediliyor.
İlk olarak ailede başlayan ve psiko-sosyal gelişim dengesi kurulamayan bireyin suç işlemeye daha eğilimli olduğu, çocukların psiko-sosyal dengesinin ancak ailede başlayan ve okulda da devam eden iyi bir eğitim ile sağlanabildiği unutulmamalıdır.
Çocuklarımızı daha fazla sosyalleştirmek, çeşitli aktiviteler ile ikili ilişkilerini geliştirmelerini sağlamak da çocukları suça iten unsurlardan alı koyacaktır. Bu bağlamda Denizli emniyet müdürlüğünün ?Hayata pas ver? ve Balıkesir emniyet müdürlüğünün ?Umut yıldızı? gibi 10-18 yaş arası gençlere yönelik sportif etkinlik projeleri takdire şayandır.
Çocuklarımız neslimizin devamı, geleceğimizin teminatıdır. Onları en iyi şekilde yetirmek kendilerine ailelerine ve topluma faydalı birer birey olarak yetiştirmek öncelikle ailelerin eğitimcilerin ve devletin görevidir. Daha güçlü daha sağlıklı yarınlar için çocuklarımıza sahip çıkalım. Sevgi ile kalın.
İbrahim Halil SİPAHİ
12.10.2013/adanapost.com
Kaynak:
(1)-(2) Sosyolog Ayça Kurnaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.