Cahit Zarifoğlu ve şiirleri

Cahit Zarifoğlu ve şiirleri
 Cahit Zarifoğlu?nun yıllardır toplu olarak Şiirler adıyla yayınlanan dört şiir kitabının yayınlandığını görünce, hem sevindim, hem de 45 yıl...

 

Cahit Zarifoğlu?nun yıllardır toplu olarak Şiirler adıyla yayınlanan dört şiir kitabının yayınlandığını görünce, hem sevindim, hem de 45 yıl önce sık sık görüştüğümüz günleri hatırladım. O günlerde Cahit Zarifoğlu ile Cumartesi günleri Eminönü?ndeki bir Vakıf hanında karşılaşıyor, bizim gibi edebiyatla uğraşan gençlerin onunla tanışıp görüşmesini isteyen Ahmet Semiz ağabeyin bürosunda konuşuyorduk. Çünkü o, İşaret Çocukları adlı ilk şiir kitabını oluşturan şiirleri daktilo ediyor, ben de onun olmadığı saatlerde daktilo öğreniyordum.

1967 yılında İstanbul?a gelmiş, üniversite okumaya çalışıyordum. Derslere devam ederken, bir yandan da lise yıllarında başladığımşiir ve yazı çalışmalarımı sürdürmeye, bunları dergi ve gazete edebiyat sayfalarında yayınlamaya çalışıyordum. Yazılar neyse de şiirlerimi daktilo etmek istiyordum, ama onun da sekreter olarak çalıştığı gazetede yazarken daktilom oldu.

Cahit Zarifoğlu?nun bir süre çalıştığı Bâbıâli?de Sabah gazetesinin kültür sanat servisinde sekreterlik yaptığı halde, o dönemde gazetenin düzenlediği Büyük Edebiyat Yarışması?nda jüri üyesi bile olmamıştı.Çünkü edebiyat sayfasını düzenleyen Hüseyin Rahmi Yananlı dışında onun şair olduğunu bilen yoktu. Özellikle de iş yerinde sanat konularının konuşulmasınıistemiyor, kendisini şair kimliğiyle tanıtacak sözlerimden rahatsız oluyordu. O yüzden de daha çok mesai saatlerinin sonuna doğru yanına gidiyor, dışarıda konuşuyorduk.

?TEPELEME BİR ŞAİR GİBİ?

1987 yılında genç yaşta ölümüyle, geride dört şiir kitabı, bir hikâye, bir günlük, bir roman ve dokuz çocuk romanı bırakanşairimizin dünyasını anlamanın en iyi yolu, bu bilgilerinin ışığında, şiirine yönelmektir. Çünkü Cahit Zarifoğlu, kendi ifadesiyle ?tepeleme bir şair gibi? yaşar ve yine öyle yazar. Ama ?içindeki şair? işini sürdürür. Ölümünden 13 yıl önce bir öğrenci dergisinde onunla yapılan konuşmada bunu şöyle belirtir: ?Hep şiir tezgahlayan bir mekanizma vardır içimde.? Anlaşılması güç şiirler yazdığıyolundaki eleştirileri de değerlendirdiği bu konuşmada, sanatçıyı bir yapıustası gibi gördüğünü belirtir. Yapılacak büyük binanın üst katlarına doğru çıkarken gösterdiği titizliği, aşağıdan gelenlere sıkıntı çıkarmamaya dikkat etmek şeklinde özetler. Kendisi o günlerdeki tavrını ?pratik, günübirlik endişelerden uzak? olarak nitelendirir ve bunu da ?temel görüşüm? diye ifade eder (Gelişme, s.6, 1974).

Mavera dergisi ile Akabe Yayınları?nın kuruluşundan sonra Cahit Zarifoğlu?nun dünya görüşünde değilse bile hayata karşıtavrında ciddî farklar olmuş, bu da ister istemez şiirine yansımıştır (1976). Bunda askerlik dönemi etkili olmuştur. Denebilirse, ?fildişi kulesi?ni yıkarak topluma yönelenşairlerden biri olmuştur. Önceleri uzak olduğu ?pratik endişeler? artık onu da ilgilendirir. Sürekli üretken bir tavra girer; ehl-i tarik babanın ehl-i tarik oğlu olarak eserler verir.

Afgan cihadını tanıtmak için yapılan faaliyetlerle birlikte, ?Hem sanatın hem de şeriatın kapısından geçen eser? diye ifade ettiği ve Mavera dergisinin sloganı haline getirdiği görüşüyle pek çok genci etkiler ve temel düşüncesi öncekilerden çok farklı nitelikte eserler ortaya koymaya başlar. Önceleri kendisini ?bir oluşumun öyküsü yönünden değeri olabilecek?görürken, daha sonraki şiirleri, Yaşamak adlı günlükleri, denemeleri ve çocuk hikâyeleri ile de İslâmî duyarlıklı çağdaş edebiyatımızda kendine özgü bir yer edinir.

Cahit Zarifoğlu?nun dört kitapta toplanan şiirleri ileİns ve Yaşamak?taki yazıları birlikte okunduğunda, primitif (ilkel) insandan günümüz aydınına kadar genişleyen, efsanelerden peygamber kıssalarına ve çağdaşinsanın bunalımına uzanan, kadınla erkeğin ilişkisindeki trajiğe çokça yer veren ve bütün bunları çarpıcı bir dille ortaya koyan, ?özgür? olduğu kadar da?özgün? bir duyarlığın ürünleri olduğu görülür. Bu duyarlığın ?süzgecinden geçen? olaylar, kişiler ve durumlar kendiliğinden bir şiir dünyasıoluştururlar. Şair bunların oluşumu üzerinde, prensip kararının sonucu sayılabilecek müdahalelerden çok, kültür ve yetişme tarzının, dolayısıyla karakterinin ve kişiliğinin yol açacağı yönlendirmeleri benimsemiş gibidir.

Cahit Zarifoğlu?nun seçkin okuyucu kalabalığıyla şiirine hayran görünen bir şair kalabalığına rağmen anlaşılması güç bir şiir dünyasına sahip olduğunu, hakkında çıkan yazıların azlığından da anlayabiliriz. Kimi zaman o, içinde bulunduğu dönemin öteki şairleri gibi kapalı, anlaşılmaz ve imaj kalabalığına boğulmuş olmakla suçlanmıştır. Halbuki onun şiirini baştan sona okumadan, aralarındaki bütünlük duygusunu yakalamadan, daha çok da şairin hayatındaki belirli safhalarla İkinci Yeni sonrasının yönelimlerini dikkate almadan anlamanın imkânı yoktur.

ŞİİR DÜNYASI VE ESERLERİ

Cahit Zarifoğlu?nun ilk şiirlerinde anlam boşlukları,belirsiz durumlar, insanın hayata bakışındaki saflık, entellektüalizmin sınırlarında dolaşan çeşitli imajlar ve hayat parçaları, destansı hikâyeler, tebessüme yatkın söyleyişler çokça görülür. Şair kişiliğinin ortaya çıktığı ilk döneminde, bir şiirin nerede başlayıp ötekinin nerede bittiği kimi zaman pek açık değildir. Aykırı seslerin, değişik ritmlerin, tek şiirde toplandığı çok olur. Kimi zaman sorumsuz gibi görünen söyleyişlerinde, şairin anlatmak istedikleri bazen gölgelenir, uzunca bir şiirden bizde kalan sadece tatlı bir tebessüm olur. Birbirini bütünleyerek bir dünyayı gerçekleştiren şiirlerin farkı, mısra yapısından çok varyasyonlarla geliştirilen temaların değişmesinden anlaşılabilir. İşaret Çocukları?nda hem yeni ve hem de eski şiirimizin sesini bulmak mümkündür. O yüzden Cahit Zarifoğlu?nun ilk kitabındaki kendine özgüşiir dünyasını tanımadan şiirine yaklaşmak güçtür. Sonraki kitaplarında yer alan şiirlerin oluşumu, hep bu ilk kitaptaki şiirlerin mantığıyladır, ama ilkşiirleri bir yere oturtmak için de son şiirlerine bakmak ve bunların bütünündeki kendine özgü yönleri kavramak gerekir.

Bu şiir dünyasının odaklandığı unsurları şöyle sıralayabiliriz:

İlkel ve o denli saf bir hayret, şaşırtıcı sürprizler, mucize atmosferi olaylar ve destanlar, kıssalar, aşk, acı ve ölüm... Buhran buşiirde önceleri yoğun biçimde kendisini duyururken sonraları tedirginliklerle birlikte aşılmıştır denebilir. Çağdaş insanın parçalanmış dünyası, Müslüman aydının sancılı şuuru pek tabii onda da yansımıştır. Hüzün de öyle. Fakat bunlar çok özel ve ona özgü biçimde söylenmiştir. Bu unsurların birinden diğerine geçiş, şaşırtıcı ustalık ve söz oyunlarıyla, adeta öze ilişkin bir yapı gereğiymişçesine gerçekleştirilir.

İşaret Çocukları (1967), İkinci Yeni ile iyice belirginleşen yabancılaşmanın baskın olduğu dönemde, uzaktan uzağa Rilke ve Sezai Karakoç?un da yardımıyla kişiliğini bulmuş ve kendini gerçekleştirmişbaşarılı bir şairi müjdeliyordu. Bu kitaptaki şiirler, Sezai Karakoç?un Hızırla Kırk Saat ve Sesler adlı şiir kitaplarıyla birlikte, Necip Fazıl?ın oluşturduğu modern şiir dilinin yenilenmesinde ve klasik şiir diliyle buluşmasında, yerli ve bizim diyebileceğimiz edebiyatın dinamiklerinden biri oldu. Necip Fazıl ile Sezai Karakoç?un ölçülü ve serbest vezinde oluşturdukları zengin şiir dünyasıkarşısında ezilmeden kendi şiir dilini ve söyleyiş farklılığını ortaya koyabilen Cahit Zarifoğlu, asıl bu yönüyle kendi nesli arasında öne çıkmışsayılmalıdır.

Yedi Güzel Adam (1973)?da toplanan beş uzun şiir, Cahit Zarifoğlu?nun şiiri kadar okuyucusu için de aydınlanma, derinleşme ve yerlileşme sayılabilir. Burada masaldan, fanteziden menakıb ve hatıraya kadar pek çok anlatımdan yararlanıldığı ve şiir dilini geliştirerek dünyasınızenginleştirdiğini görüyoruz.

Menziller (1977) ise, ilk iki şiir kitabının bileşkesini askerlik yaptığı Sarıkamış havasıyla tazelerken, ilk kitapta örnekleri görülen geleneksel şiir biçimine yönelik denemelerini de zenginleştirerek ortaya koymakta, şairin yeni ufuklara açılmasına imkân vermektedir. Bunda tasavvufî bir duyarlığın da ortaya çıktığı görülür.

Korku ve Yakarış (1985) ile Cahit Zarifoğlu?nun sonşiirleri, önceki kitabın yörüngesinde günümüz Müslümanlarının yaşadığı acıları,?sürekli dramatik? konumları ele alır ve daha dingin bir tavrı yansıtır. Hayatın, ölümün, yaşadığımız günlerin anlamı yeni bir tavırla, farklı bir duyarlılıkla, adeta ?Afganistan çağıltısı? ile yeniden sorgulanır. Böylece orijinal bir şiir dünyası, hem kendini, hem de çağını yansıtacak bir zenginliğe ulaşır. Son kitabın adındaki ?havf? ve?reca? kavramları, kitabın tümüne hakim bir duyarlığın kaynağı olarak buşiirleri besler. Bu kitabı, o yıl çıkan eserler arasında Suffe Armağanı?na değer bulmamızdan mutlu oldu.

İns (1974)?de toplanan hikâyeleriyle Yaşamak (1980) adlıkitabındaki yazılarında, Necip Fazıl?ın O ve Ben?indeki kimlik ile R. M. Rilke?nin Malte?sine benzer bir tavırla, şair zihninin serbestçe dolaştığınıgörürüz. Çocuk kitapları, denemeleri, mektupları ve Okuyucularla ilgili notlarını da kapsayan eserlerini külliyat halinde yayınlayan Beyan Yayınları?nıda kutlarım.

Mustafa Miyasoğlu

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.