Çağımızın Hastalığı Diyabet
Son günlerde dünyada giderek ciddi bir sağlık sorunu olarak artış gösteren “Diyabet”, Türkiye’de de tehlikeli bir hastalık olmaya devam ediyor. Diyabeti “Çağımızın Hastalığı” olarak nitelendiren; Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü ve Diyabet Hemşireliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Nermin Olgun, diyabet hakkında önemli açıklamalar yaptı.
Diyabetin tanımıyla ilgili olarak; vücudun pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumun da gelişen ve ömür boyu süren bir hastalık olduğunu söyleyen HKÜ Öğretim Görevlisi Nermin Olgun, diyabetli kişinin yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glikozu kullanamayacağını ve kan şekerinin yükseleceğini söyledi.
Diyabet Türkiye’de Her Geçen Yıl Artış Gösteriyor!
Diyabet tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini söyleyen Nermin Olgun açıklamalına şöyle devam etti: “Uluslararası Diyabet Federasyonunun tahminine göre dünyada 400 milyon kişinin diyabetli olduğu, her yıl 5 milyon kişinin diyabet nedeniyle yaşamını yitirdiği ve çoğunluğu komplikasyonların (Hastanın ya da doktorun elinde olmadan gelişen, istenmeyen gelişmeler) tedavisi için yılda 550 milyar doların diyabet için harcandığı tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise 7 milyondan fazla erişkinin diyabet hastası olduğu, bir o kadar kişinin de diyabet gelişimi açısından risk grubunda olduğu tahmin edilmektedir. Kısaca Türkiye' de erişkin her üç kişiden bir tanesinde diyabet hastalığı veya diyabet gelişimi açısından risk vardır. Ayrıca 20.000 dolayında çocuğun diyabetli olduğu bilinmektedir. Diyabet, erişkinlerde daha sık olmak üzere her yaşta görülebilen ve yol açtığı komplikasyonlar nedeniyle çok önemli bir hastalıktır” dedi.
Kimlerde Diyabet Riski Vardır?
HKÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nermin Olgun, diyabet riski olan kişileri şu maddelerle sınıflandırdı:
- Şişman olan, sık acıkan ve hızlı kilo alanlar,
- Sağlıksız beslenenlerde, hareketsiz yaşayanlar,
- Gebelik diyabeti tanısı almış ya da 4 kg’nin üstünde bebek doğurmuş olan kadınlar,
- Birinci derece akrabalarında diyabet bulunan kişiler,
- Kan yağları yüksek olanlar,
- Daha önceden gizli diyabet tanısı almış olanlar,
- Uyku-apne sendromu olan kişiler,
- Erken yaşta kalp-damar hastalığı başlamış olan kişiler.
Diyabet Belirtileri ve Korunma Yolları Nelerdir?
Diyabetin belirtileri ile ilgili tespitlerini belirten Nermin Olgun, diyabet olan veya olabilecek kişilerin; sık idrara çıkma, açlık hissi, çok su içme, cilt yaralarında geç iyileşme, ağız kuruluğu, sık sık enfeksiyon geçirme, kuru cilt, ellerde ve ayaklarda uyuşma gibi belirtilerin tip 2 diyabette zamanla meydana gelebildiğini belirtti.
Diyabetten korunma yollarıyla da ilgili açıklamalar yapan Olgun: “Düzenli egzersiz (Egzersiz yemekten 1-1.5 saat sonra her gün en az 30 dakika olacak şekilde planlanmalı), düzenli beslenme (3 ana öğün: sabah, öğle, akşam; 3 ara öğün: kuşluk, ikindi, gece şeklinde 6 öğün şeklinde planlanması diyabet kontrolünü iyileştirir), hiçbir sorun olmasa bile yılda bir kan yağları kontrolü yapılmalıdır. Bunlarla birlikte diyabet ilaçlarla tedavi yönetimi en iyi bilinen ve geniş tedavi seçenekleri olan hastalıklardan biridir. Ancak bu tedavi seçeneklerinin doğru uygulanabilmesi için diyabetlinin doğru bilgi ve becerilerle donatılması, hastalığın yönetiminin kendisinde olduğuna inandırılması gerekir.
Diyabetli birey, tedavi ve kontrollerin nerede, ne sıklıkta kimler tarafından yapılacağı? Evde, okulda, işte tedavi ve bakımını nasıl sürdüreceği ile ilgili bilgi ve becerili olmalıdır. Evde kendi kendine kan şekeri ölçümü diyabetlinin sigortasıdır. Yapılan bir ölçümle hipoglisemi tespit edilebilir ve hayat kurtarıcı önlemler alınabilir, planlı ölçümlerle ilaç tedavisi, beslenme ve günlük faaliyetlere karar verilebilir. Diyabetli birey, insülin uygulamalarını bir hemşire gibi becerili bir şekilde uygulamalıdır. Yine, ayaklarımız sağlıklı iken ve gün içinde bizi bir yerden bir yere taşırken önemsenmezken, diyabette ayaklarda oluşan küçük bir sıyrık veya su toplaması, aylarca sürecek yatağa bağımlılık, yüksek maliyetli tedaviler hatta ne yazık ki ayağın kesilme suretiyle kaybı (ampütasyon) anlamına dahi gelmektedir. Oysa ayak bakımının nasıl olması ve bu konuda alınabilecek basit önlemler hem diyabetli hem toplum için büyük kazançtır” dedi.
Nermin Olgun son olarak; “Hareketsiz yaşam ve dengesiz, düzensiz beslenme, birçok sağlık sorunlarını da beraberinde getirir. Dengeli, düzenli beslenme ve düzenli egzersizler sizleri diyabet başta olmak üzere birçok sağlık sorunundan korur” diyerek önemli tavsiyede bulundu.
adanapost.com
|
|
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.