Beyaz Saray ile Kongre arasında Yemen çatlağı

Beyaz Saray ile Kongre arasında Yemen çatlağı
Trump'ın, Suudi Arabistan'ın Yemen’deki savaşına yönelik askeri desteğini yenileme kararı şaşırtıcı olmasa da, Yemen konusunda Beyaz Saray'la Kongre arasında uzun süredir yaşanan anlaşmazlığı ön plana taşımış oldu.

Beyaz Saray ile Kongre arasında Yemen çatlağı

Trump'ın, Suudi Arabistan'ın Yemen’deki savaşına yönelik askeri desteğini yenileme kararı şaşırtıcı olmasa da, Yemen konusunda Beyaz Saray'la Kongre arasında uzun süredir yaşanan anlaşmazlığı ön plana taşımış oldu.

ABD Başkanı Donald Trump, ABD Kongresi'nin her iki meclisinden geçen ve ABD'nin Suudi Arabistan'a, Yemen'deki askeri müdahalesiyle ilgili yaptığı yardımın kesilmesini öngören tasarıyı 17 Nisan'da veto etti. Trump, kararını haklı gösterebilmek için tasarıyı, "anayasal otoritesini zayıflatmak için yapılmış gereksiz ve tehlikeli bir girişim" olarak nitelendirdi ve tasarının uygulamaya geçirilmesinin "Amerikan vatandaşlarının hayatını tehlikeye sokacağını" ifade etti.

ABD’nin Yemen’deki Suudi kuvvetlerine verdiği askeri desteği çekmesi, Riyad’ın Husilerin Stockholm Anlaşması’na yönelik ihlallerine karşı misillemede bulunma yeteneğini sınırlandıracağından, Washington’ın İran’ı çevreleme hedefinden de bariz bir şekilde ayrılan bir adım olacaktır.

Trump’ın, Suudi Arabistan’ın Yemen’deki savaşına yönelik askeri desteğini yenileme kararı şaşırtıcı olmasa da, Yemen konusunda Beyaz Saray'la Kongre arasında uzun süredir yaşanan anlaşmazlığı ön plana taşımış oldu. Bu anlaşmazlık ilk olarak, Yemen'de kullanılmak üzere Suudi Arabistan'a satılacak 1,15 milyar dolarlık silahın satışının durdurulmasıyla ilgili kanun tasarısına 27 senatörün lehte oy verdiği ve Yemen'deki sivil zayiatla ilgili Riyad'ın sorumlu tutulması konusunda Obama yönetimine çağrı yapıldığı 2016 Ekim'inde su yüzüne çıktı. Mart 2018'e gelindiğinde Yemen'deki Suudi liderliğindeki koalisyona yönelik ABD desteğine muhalefet eden senatör sayısı 44'e yükseldi. Ancak, Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyareti sırasında, Suudi Arabistan'ın ABD'den yaptığı silah alımlarını ve bunun ekonomilerine müspet etkilerini överek savaş karşıtı baskıya mukavemet gösterdi.

Suudi ordusu ABD teknolojisine bağımlı olmasına rağmen, bazı ABD yetkilileri, Suudi Arabistan'ın, ABD'nin Yemen'deki savaşa desteğini geri çekmesi durumunda, Rusya'nın amiral gemisi hükmündeki S-400 füze savunma sistemini satın alarak ve Moskova'dan sivil nükleer enerji temin ederek misillemede bulunacağından korkuyor.

Ekim 2018'de gerçekleşen Cemal Kaşıkçı cinayeti de Kongre'nin Suudi Arabistan'ın Yemen'deki askeri müdahalesine yönelik direncinin dozunu artırdı ve Güney Carolina Senatörü Lindsay Graham gibi üst düzey Cumhuriyetçileri Yemen'deki savaşa cephe alma konusunda cesaretlendirdi. Ayrıca, Kongre'nin bazı savaş karşıtı üyeleri, Trump'ın Yemen'deki Suudi davranışlarını müdafaa ediyor olmasını, Suudi Arabistan'ın Beyaz Saray'daki karar mekanizmaları üstündeki uygunsuz nüfuz gücüne bağladı. Bu iddialar, Trump'ın Yemen konusundaki vetosunun Kongre'den neden düşmanca bir karşılık gördüğü ve Vermont Senatörü Bernie Sanders'a, vetosunu geçersiz kılmaya yönelik yeni bir kongre oylaması konusunda bir girişimde bulunmak için neden ilham verdiği gerçeğini izaha kısmen yetiyor.

Donald Trump'ın Suudi Arabistan'ın Yemen'deki savaşının sona ermesi çağrısında bulunan bir tasarıyı veto ederek kongre çapında eleştirilmeyi göze alması üç ana faktörle açıklanabilir. Birincisi, Trump, Suudi Arabistan'ın Jared Kushner'ın “Yüzyılın Anlaşmasını" kabulünü İsrail-Filistin barışının nihayet devreye sokulabilmesinin gerekli bir ön şartı addetti ve Riyad'ın Yemen'deki hareketlerine karşı çıkarak bu anlaşmayı tehlikeye atmak istemiyor. İsrail'in bir raporunun, Kral Selman’ın, oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Kushner’in anlaşmasına yönelik uzlaşmacı tutumuna karşı çıktığını ifşa etmesinin akabinde Suudi Arabistan'ın Kushner’in barış planına destek verme konusunda gerçekten ne derece istekli olduğuna yönelik Kongre'nin taşıdığı endişeler Ekim ayında ortaya çıktı. Bu raporun ardından Kushner'in 28 Şubat'taki Suudi Arabistan ziyareti geldi. Ziyaret sırasında Kral Selman ve veliaht prensle barış planını konuştu.

ABD’nin Ortadoğu’daki müttefiklerinin pozisyonları, Türkiye ve Ürdün’ün eleştirel tutumları ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman’ın daha müsamahalı olduğu iddia edilen görüşleri arasında bölünmüş durumda olduğundan, Muhammed bin Selman’ın Kushner planını onaylaması artık ABD'deki karar alıcılar için daha büyük önem ifade ediyor. Trump yönetimi, Kushner planına Muhammed bin Selman'dan gelecek kesin bir destek ifadesinin, Riyad'ın Körfez'deki Arap müttefiklerinden ve Mısır'dan olumlu tepkilerin gelmesine ilham kaynağı olacağını ümit ediyor. Muhammed bin Selman'la bir zıtlaşmaya girmemek için, Trump, CIA'in varmış olduğu, "veliaht prensin Kaşıkçı cinayetiyle ilgisi olduğu" neticesine destek vermeyi reddetti ve Suudi Arabistan'ı ABD'nin "büyük müttefiki" olarak tanımladı. Yemen'deki savaş Muhammed bin Selman'ın dış politika gündeminin "imza" projesi olduğu için Trump, Suudi Arabistan'ın davranışlarını böyle sadık bir şekilde savunuyor olmasının veliaht prensi, Kushner'in giderek daha büyük ihtilaflara sebep olan barış planı için açıktan lobi faaliyeti yürütme konusunda teşvik edeceğini umuyor.

İkincisi, Trump'ın Suudi Arabistan'ın Yemen'deki askeri müdahalesinin meşruiyetini savunması, başında bulunduğu yönetimin İran güdümündeki Husilerin ateşkes ihlallerini, Yemen'deki insani krizin devamına etki eden temel unsur olarak tanımlama politikasıyla da örtüşüyor. Trump yönetiminin Husilere suç atma politikası, ABD'nin Yemen Büyükelçisi Matthew Tueller'in Husileri, Hudeyde'den çekilme vaatlerini ağırdan almakla itham ettiği ve bu isyancı grubu "siyasi olgunluk" taşımadığı gerekçesiyle yerden yere vurduğu 21 Mart tarihli açıklamasıyla da iyice açığa çıkmış oldu.

ABD'nin Husilerin uzlaşmazlığına bu denli odaklanması, İran'ı, Yemen'deki barış çabalarının önündeki en büyük engel olarak gösterme gayretleriyle de bağlantılı. Aralık 2018'de ABD, İran'ı Yemen'in Kızıldeniz limanı Hudeyde'ye yapılan gıda tedarikini kesintiye uğratmakla suçlayan bir BM tasarısı hazırladı. Rusya tasarının geçmesine son kertede engel oldu, fakat Şubat ayında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo İran'ın Yemen'de yaşanan insani krizdeki suçluluğunu vurguladı. İran'ın Yemen'deki başlıca istikrarsızlaştırıcı unsur olduğu anlatısı, 20 Kasım'da yaptığı açıklamada “İranlılar Yemen'den çıkmayı kabul ederse Suudi Arabistan'ın da memnuniyetle Yemen'den çekileceğini” iddia eden Başkan Trump tarafından da vurgulanıp duruyor.

ABD’nin Yemen’deki Suudi kuvvetlerine verdiği askeri desteği çekmesi, Riyad’ın Husilerin Stockholm Anlaşması’na yönelik ihlallerine karşı misillemede bulunma yeteneğini sınırlandıracağından, Washington’ın İran’ı çevreleme hedefinden de bariz bir şekilde ayrılan bir adım olacaktır. Trump’ın İran’ı çevrelemek için azami baskı uygulama stratejisi, Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton tarafından coşkuyla desteklendiğinden, Suudi liderliğindeki koalisyona desteğin sürdürülmesi, Trump yönetimindeki uyumu korumak için de şart.

Üçüncüsü, Trump'ın vetosu, ABD siyasetine yön verenler nezdinde, Riyad'ın Yemen müdahalesine verilen desteğin kesilmesinin Rusya-Suudi Arabistan ilişkilerini güçlendireceğine dair artmakta olan endişeleri de yansıtıyor. Kaşıkçı cinayetinden bu yana, Rusya-Suudi Arabistan ilişkileri ciddi ölçüde gelişme gösterdi. Kasım ayındaki G20 zirvesinde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Muhammed bin Selman'la, haberlerde çok öne çıkarılan bir "beşlik çakarak" kendisine zımnen destek verdiğini göstermiş oldu. Rusya ayrıca dünya güçlerinin Suudi Arabistan'ın insan hakları politikasına müdahale etmemesi gerektiğini de vurguladı. Vladimir Putin'in böyle bir kriz döneminde Muhammed bin Selman'a yönelik destek gösterisi, Rusya'nın Suudi Arabistan'a 10 Nisan'da teslim ettiği alev makinası sistemleri anlaşmasının da temelini teşkil etti, ayrıca bu teslimat Riyad'ın Moskova'dan ağır silahlar satın alma isteğini gösteren bir adım oldu.

Suudi ordusu ABD teknolojisine bağımlı olmasına rağmen, bazı ABD yetkilileri, Suudi Arabistan'ın, ABD'nin Yemen'deki savaşa desteğini geri çekmesi durumunda, Rusya'nın amiral gemisi hükmündeki S-400 füze savunma sistemini satın alarak ve Moskova'dan sivil nükleer enerji temin ederek misillemede bulunacağından korkuyor. Bu alımlar, Rusya'nın Arap yarımadasındaki statüsünü büyük ölçüde güçlendirecek ve Moskova’nın ABD’nin Ortadoğu’dan ayrılmasından endişe duyan Arap ülkelerine yönelik kendisini “garanti ortağı” olarak konumlandırma isteğini güçlendirecektir.

Suudi Arabistan’ın Trump’ın Ortadoğu vizyonundaki merkezi rolü ve giderek artan Rusya tehdidi, Trump’ın Yemen’le ilgili fikrini yakın vadede değiştirmesini önleyecektir .Yemen vetosuna yönelik Kongre'den gelen eleştirilere karşı koymak için Trump, Suudi Arabistan'ın Yemen'e yönelik politikasındaki yapıcı gelişmelere dikkat çekebilir. Bu, Trump'ın Suudi Arabistan'ın Yemen'deki insani krizini hafifletmek için yaptığı milyarlarca dolarlık bağışı ve Yemen'in yeniden inşasına yatırım yapma vaatlerini öne çıkardığı, önceden yaptığı kamuoyu açıklamalarıyla da tutarlı olacaktır.

Trump yönetimi, Suudi Arabistan'ın Arabistan yarımadasındaki El-Kaide'nin etkisini zayıflatma çabalarına yönelik ABD'nin yapageldiği lojistik desteğe vurgu yaparak Husilerin Riyad, Abu Dabi ve Dubai'ye yönelik füze tehdidini öne çıkarabilir. Bu gerekçeler Kongre’de Suudi Arabistan’ı en katı şekilde eleştirenleri teskin etme konusunda büyük ihtimalle etkisiz kalacak, fakat Suudilerin Yemen’deki hareketlerinden rahatsız olan Cumhuriyetçileri, Riyad’ın Yemen müdahalesine gönülsüz de olsa destek açıklamasında bulunmaya ikna edebilir. Bu senaryonun makuliyeti, Trump'ın vetosunun ABD'nin Yemen'deki harekata dahlini öngörülebilir bir müddet müsaade etmiş olduğunu gösteriyor.

Mütercim: Ömer Çolakoğlu

[Oxford Üniversitesi St. Antony’s College Uluslararası İlişkiler Bölümünde doktora çalışmasına devam eden Samuel Ramani, düzenli olarak The Washington Post ve The Diplomat’ta Ortadoğu ve Rusya politikası odaklı yazılar kaleme almaktadır]

“Görüş” başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.