Beş Ocak Destanı
Beş Ocak Destanı
Günün Şehitlerine
Nefese hasret, vücut donmuş damarda kan
Bostan tarlası değil namlu ucundaki bir vatan
Sanki ırağım sılaya bu kent de bana taşra
Eğilmez başım bu son gün diyorum Beş Ocak’ta
Gurbetten güçlükle sana uçan kuşa imrendim
Her nedense bugün Adana’yı çok sevdim
Yıllardır mis kokunu rüzgardan alırken burnum
Belliydi namlu ucunu kokladı, vardı bir sorunun
Bugün yosun tutan esirliğim kanat çırptı üstünde
Geçti o günler diyen dil vardı Atatürk büstünde
Dileğince karaya çalışsa da lesmanın fırçası
Adana’m kararmaz vatanın cennet parçası
Peygamber övgüsü mukaddes diyor, sanki bugün
Kolundan tutup Adana’ya etmişler sürgün
Kızıl tarlalar önce sırıtır yüzüme yeşil fidanıyla
Fidanlar pamuk olur, güler yüzünün akıyla…
Adana! caddelerin ayağımı öptü, Türküm diye
Esirliğe paydos merhaba ben özgürlüğüm diye
Çor çocuk kız kızan tüm insan aynı şarkı ile
Akşamı erken getirdiler Adana caddelerinde…
Boşluğa razıydı istemiyordu düşman çizmesi
Türk çarıkları varken düşman çizmesinin gezmesi…
O zaman mahşeri andıran çığlığıyla buralılar
Bacağını ayırmak için tek düşman aradılar
Mavzere göğsünü kaya gibi dayayan o erler
Uzanmış makberde bizlerden dualar bekler
Çarpıştıysa o zaman milletimin geleceği için
Bilin ölmesi gerekiyordu düşman denen piçin
Bu topraklarda yalnız Türk olan Türk yaşar
Bu diyarın toprağı başkasını evlenmeden boşar
Her bir parçası şehit kanıyla yoğrulu toprak
Atatürk de dedi, mutlaka korunacak
Saç süpürge sırt cephane bakışlar tüfek oldu
Bir mermiye can vermeyen erlerle vatan kurtuldu
Beş Ocak, Beş Ocak sende kurtuldu bu ocak
Bitmez Beş Ocak’larda, bu vatan bizim olacak
Sen ne büyük günsün ki, şanın bana kadar geldi
Çektiğin acı inan yıllar sonrası yine bağrımı deldi
İri mermiyi hanım elde çocuk belde taşımışlar
Batmayan güneşi getirmek için ayarlarca uğramışlar
Şaire sus demeyin n’olur şu haykırım günü
Biz değiliz olamayız hürriyetin sürgünü
O gün bize en güzel susmak ölüm olmuşken
Bugün deliksiz uykuyla sabah edeyim ha neden?
İstemese şehitler affetse tüm hakkını
Bir tanrı verir susarsam dilimin müstehakını
Maneviyat kalemi yine ayağa kaldırdı söyle?
Öpmek istiyorum şehitlerimin ayağı nerede…
Nerede o ak ellerine kurban olduğum ninem
Kurtuluş için hangi mermiye hedef oldu bilmem
Dizelerim belki anlatamaz o günkü heybetinizi
Sorun millete göstersin gönlündeki kıymetinizi
Ziyaret sayar mısın, şehri yanan mumla donatsam?
Tomurcuktan yeni çıkmış kızıl güller bıraksam
Sonsuz renklerle süslesem caddeleri tek ben
Yine de bugüne bir hediye vermiş görünemem
Al bu senin vatanın yara üzerinde der gibi
Ölümle tanıştı binler, Adana sanki makber gibi
Vatan aşkı onlara ölüme koşma zevkini verdi
Allah’ta sanırım onlara en güzel mevkiini verdi
İnce kıvrımlı feraha giden uzun bir patika
Nihayete erdi dostlar müjde Beş Ocak’ta…
Kölelik bükmüş boynum yokluk yelinde
Sanki asırların çilesi yüklü çocuk sinelerinde
Gitmiş o dedemin mermi kokan burca havası
Çınar ağacından sarkık şimdi eskilerin davası
Vaktaki kara toprağı kızıla çeviren dedem
Hak ettiği duayı alamıyor, suskunluk neden
Bir mutlu güne hasret sanki gönüller divaneydi
Gölşenimdeki güller bugün bağrımda pervaneydi
Feryattan dile gelmişse dik başlıysa tepeler
Bilin ki yavrular dağ ardından doğana emekler
Ah şu gün toprakta küskün kurak ürün yok
Üründen vazgeçtik bize toprağın varlığı çok
Dedim iştahla haykırayım dinlesinler sesimi
Oysa kaldırmadan başımı kestiler nefesimi
Hürriyeti çağırmış toprak üzeri yokluk kokuyor
Yeni bir gün doğmasıyla kent kendini buluyor
Tutsağıyla versin büyümeden ezdik başını yılanın
Gönlümde hür bir ışık vardı aman ha yansın
Esirlik alevden gömlek bizi rabbim kurtarsın
Bitti artık mazide kaldı karanlık günler
Adana’da şimdi caddeler cennetle yarış eder
Binlerce Mehmetçik her bir köşede
Gelmesin diye göz alışılmamış günler, dursun ötede
Öyle zor, öyle zor ki mısralara burada son demek
Ama milyonlarca satırlar yine sizi ifade edemeyecek
Gelmiş bir kez gitmemek üzere Adana’ya bahar
Bugün destanlar yazmalı az gelmedi satırlar
Ahmet Yürekli
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.