Bediüzzaman ve Sezai Karakoç'a göre Hıristiyanlığın akıbeti...

Bediüzzaman ve Sezai Karakoç'a göre Hıristiyanlığın akıbeti...
   Bu din Ortadoğu coğrafyasının dini değil, bütün Kâinat?ın dinidir. Önemli olan bu dini en güzel şekilde temsil ederek insanlığın...

 

 

 

Bu din Ortadoğu coğrafyasının dini değil, bütün Kâinat?ın dinidir. Önemli olan bu dini en güzel şekilde temsil ederek insanlığın önüne sunmaktır.

Bediüzzaman İstiklal mücadelesi sonrasında oluşacak olan yenidünya düzeni hakkında fikir yürütür.

Birinci Dünya Savaşı?nın yıkımları, yeni bir yapılanmayı beraberinde getirmiş insanımız daha iyisini yapmaya muktedir olmuştur. Bu, Batı için de geçerlidir. İkinci Dünya Savaşı sırasında büyük bir yıkım yaşayan Avrupa, bu yıkımın ardından neredeyse şahlanarak ayağa kalkmıştır. Yani, yıkımlar insanoğlunda yeniden bir yapılanma gayreti meydana getirmektedir.

Bediüzzaman, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa?da büyük bir ahlaki ve siyasi yıkıntı yaşanacağından bahseder. İnsanlığın maddi bir kalkınma içerisindeyken, ciddi manevi yıkımlar yaşayacağını belirtir. Bu yıkımın bizi etkilemesi ve bizde de benzer yıkımın olması kaçınılmazdır. Maddi yıkımlardan sonra toparlanma istidadı gösteren insanlık fıtratı, manevi yıkımlardan sonra da toparlanma içine girmesi kaçınılmazdır. Bu, tarih boyunca böyle olagelmiştir.

Dünya, özellikle İkinci Dünya Savaşı?ndan sonra büyük bir soğuk savaş yaşamıştır. Bu soğuk savaşın ve günümüzde yürütülen psikolojik savaşların sonucunda insanlık, büyük bir sosyal ve ahlaki çöküntüyle karşı karşıya kalmıştır. Bediüzzaman, bu durumu Birinci Dünya Savaşı?nın arkasından görür ve bu yıkımın sonundaki ışığı da gösterir.

            ??Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir teselli kalbime geliyor ki; bu geniş boğuşmaların neticesinde eski harb-i umumîden çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupa'da deccalane bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi teselliye medar; Âlem-i İslâm'ın tam intibahıyla ve Yeni Dünya'nın, Hıristiyanlığın hakikî dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve Âlem-i İslâmla ittifak etmesi ve İncil, Kur'an?a ittihad edip tâbi' olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavî bir muavenetle dayanıp inşâallah galebe eder.?? (Emirdağ Lâhikası 1 - Mektup No: 31 - s.1700)

            Bugün, komünizm ve kapitalizmin getirdiği sosyal yıkımlar sonucu bütün insanlık ciddi buhranlar geçiriyor. Batı, soğuk savaş silahıyla kendince düşmanlarını vururken, kendisi de can evinden vurulmuştur. Başka toplumları, siyasetle ve çeşitli izm? lerle bozup yoldan çıkarırken Batı?nın kendisi de aynı hastalıklarla ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Hıristiyan olduğunu düşündüğümüz Batı dünyasında Hıristiyanlığın değerleri de can çekişmektedir.

            Bediüzzamanın yüz yıl önce tespit ettiği bu durumu Batı bugün tam olarak yaşamaktadır. Bediüzzaman bu durumun sonucunu, İncil?in Kuran?a tabi olması şeklinde bağlar.

            Sezai Karakoç?un yetmişli yıllarda yaptığı tespit de Bediüzzamanın tespitleriyle birebir örtüşür durumdadır. Sezai Karakoç?a göre; ??Gelecek çağda en büyük değişimi Hıristiyanlık geçirecektir. (Hıristiyanlık) Ya verdiği bütün tavizlerden ayıklanarak gerçeğe dönecek,  yani İslam?a teslim olacak veya batacaktır.?? (Farklar, Diriliş Y. s.41, 1975, ist.)

            Hem Bediüzzaman hem de Sezai Karakoç, Batının geçireceği bu süreci bu şekilde tespit ettikten sonra Müslümanların tavırlarına dair de benzer ipuçları verirler. S. Karakoç; ??Gelecek çağ, fikir ve ruh çağıdır?? diyerek, Müslümanların tavrını ona göre belirlemesini tavsiye ederken Bediüzzaman; ??Medenilere galebe ikna iledir.?? diyerek yöntemin çerçevesini çizmektedir.

            Bugün insanların bir kısmı Komünizmin getirdiği yıkımlarla dinden mecburi bir kopuşu yaşarken, bir kısmı da maddenin ruha hükmetmesini sağlayan kapitalizmin getirdiği yıkımlarla yoldan çıkmıştır. Batı insanı ve onlara yakın duran toplumlar, bu iki canavarın pençeleri arasında ezilmiştir.

            Bediüzzaman hem Batı?yı hem de İslam ülkelerini çiğneyip geçen Komünizimin 1950?li yıllarda Nurlar sayesinde Türkiye?de belinin kırıldığından bahseder. S. Karakoç ise; henüz Komünizmin yıkılmadığı yetmişli yıllarda; ??Antik çağın, bambaşka şartlarla ve biçimler altında tek yaşama fenomeni olan komünizim, karanlık bir ormana sürülen vahşi, bir hayvan gibi, Avrupa?dan atılacak?? diyerek komünizmin akıbetini okur.

            İşte tam burada insanlığın kendisini yeniden inşası söz konusu olmalıdır. Çünkü iki dünya savaşının enkazı arasından muhteşem bir kalkınmayı gerçekleştiren insanlık, kendi ruhundaki yıkıntıları da er geç farkedip yeni bir ruhi yapılanmayı gerçekleştirecektir. Burada komünizmin tahribatına karşı ortak hareket eden Hıristiyan dünyası ile İslam dünyası, çağın hastalığı olan imansızlığa karşı da ortak bir duruş sergileyecek gözüküyor.

 Bediüzzaman?ın verdiği müjde budur. Bu yıkımı Müslümanlar ve Hırisitiyanlar elele vererek durduracaklardır. Hatta bu yakınlaşmanın sonucunda da Hıristiyanlık bütün bütün İslam?a yönelecektir.

            Kendi toplumumuzdaki çöküntüleri görüp sürekli ümitsizlik naraları atan, kıyamet senaryoları yazanlar, Bediüzzaman?ın müjdelerini iyi değerlendirmelidir. Bu müjdenin gerçekleşmesinin yolu da hoşgörü ve diyalog süreciyle olacaktır. Topyekün bir Batı düşmanlığı, insanımızı içine düştüğü buhranlardan kurtarmaz. Ayrıca insanımızın, salt bir Batı düşmanlığı yaparak kendi içlerini karartmaları anlamsızdır. Çünkü bu tavırla, insan sadece kendisini korkutmakta ve manevi kuvvetini zayıflatmaktadır. Herkesi düşman görme anlayışı, insanın manevi sevinçlerini yok eder. Herkesi çivi gören, kendisini çekiç zanneder.

Batı?nın bugünkü durumuna bakarak onlara topyekün düşmanlık beslemek bir ümitsizliğin işaretidir. Oysa biz Türkler de bir zamanlar Müslümanlarla savaş içerisindeydik. Ama sonra yüzyıllarca İslam?ın en büyük savunucusu bir millet olarak şereflendik.

Hal böyle olunca, neden Batılı ülkeler de bizim dinimizle şereflenmesinler. Böyle bir ümit içerisinde olmak batıya topyekün düşmanlık beslemekten daha İslamî olsa gerek. Kaldı ki bu ümit, hayali bir ümit de değildir. Kur?an?ın bütün yeryüzünde inkişaf edeceği bütün Müslümanların bildiği bir konudur. Çünkü ??Allah nurunu tamamlayacaktır??

Bediüzzaman, yeni dünya düzenini tarif ederken tezini Hantington gibi ??Medeniyetler Çatışması ?? üzerine kurgulamaz. O, ??Allah nurunu tamamlayacak?? ayet-i celilesinin ışığında bir yeni dünya kurgular.

??Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, haber veren ve sarsılmaz kat'î delillerle, hayat-ı bâkiyeyi (baki hayatı) kat'iyyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi, elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya manevî bir kıyamet başlarına kopmazsa; İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere'nin Kur'anı kabul etmeğe çalışan meşhur hatibleri ve Amerika'nın din-i hakkı arayan ehemmiyetli cem'iyeti gibi rûy-i zeminin geniş kıt'aları ve büyük hükûmetleri Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar.?? (Sözler,On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Zeyli. Emirdağ Lâhikası 2- Mektup No: 89 - s.1869)

Bediüzzaman?ın burada; İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere?nin hatiplerini nazara verirken, Amerikan?ın halkını nazara vermesi kayda değerdir.

Neden Amerika, hep Müslümanlara düşman olarak kalsın? Neden onlar da Kur?an?ın nuruyla nurlanmasınlar? Bu din Ortadoğu coğrafyasının dini değil, bütün Kâinat?ın dinidir. Önemli olan bu dini en güzel şekilde temsil ederek insanlığın önüne sunmaktır. Bu basiret gözüyle görülüp söylenen müjdeler, demek gerçek olacak. Önemli olan; bu müjde gerçekleşirken bundan pay almaktır. Güzel gören bir göz için İslam?ın istikbalinde manevi sevinçler çoktur.

Arif Akpınar - Haber 7

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.