Bebek katilliğinden barış güvercinliğine (!)
Son aylarda hızlandırılan “çözüm süreci” görüşmeleri İmralı’nın taleplerini içeren 10 maddelik çözüm metni iktidar ve İmralı heyetinin Dolmabahçe sarayında bir araya gelerek yaptıkları ortak açıklamada kamuoyuna duyurulmuştu, İmralı heyetinden S.Süreyya Önder PKK’yı silah bırakmanın görüşülmesi üzere kongreye çağırmıştı. Terörist başı Öcalan’ında 21 Mart’ta okunmak üzere bir mektup göndereceği ve bu mektupta PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunacağı ifade edilmişti.
Gün geldi çattı terörist başı’nın merakla beklenen mektubu 21 Mart’ta Diyarbakır’da hem Türkçe, hem de Kürtçe olarak okundu.
Öcalan’ın mektubunun satır başları;
- Türkiye'ye karşı verilen 40 yıllık mücadelenin sonlandırılması için bir kongreyi gerekli görüyorum.
- Kongremiz toplanıp yeni bir dönem başlatmalı.
- Anayasal vatandaşlığı eşit ve özgür yaşamı esas alan dönemin startı verilmeli.
- PKK'nın Türkiye'ye karşı yürüttüğü 40 yıllık silahlı mücadeleyi sonlandırması için, zamanın ruhuna uygun olarak kongreyi toplaması gereklidir.
- Barış için yürüttüğümüz mücadelede eşik noktasına gelinmiştir.
- Çatışmalı süreçten sonra barışın olduğu bir sürece giriyoruz.
- Çağrısını yaptığım kongre ile yeni bir dönem başlayacak.
- 90 yıllık Cumhuriyet tarihinin çatışmalı sürecini aşıp bir geleceğe doğru yürüyoruz.
- 40 yıllık mücadelemiz başarıya ulaşmıştır.
- Dolmabahçe'de 10 maddelik deklarasyon için adım attık.
Merakla beklenen ve Kandil’e silah bırakılması talimatı verileceği söylenilen Öcalan’ın mektubunun özeti işte özetle bundan ibaret. 30 yıldır 40 binden fazla insanı sanki kendileri katletmemiş gibi, Pamuk prensesin ayna da kendisini dünyanın en güzel kadını gören üvey annesi kraliçe misali sahte bir barış ve iyilik meleği gibi görünmeye çalışan bir cani tarafından ne istediğini hala tam kestiremeyen, yazmış olmak için yazılmış bir mektup. Beklenen kesin bir silah bırakma çağrısı yok. Silah bırakma kararı kongreye bırakılıyor.
Terörist başı Öcalan 2013 yılının Nevruz kutlamalarına, iyi niyet kardeşlik ve barış gibi sözlerle dolu icraatları ile söylemleri arasında tezatların olduğu bir mektup göndermişti. Bu mektupta da aynı 2015‘ 21 Mart nevruzunda okunmak üzere gönderdiği ve Diyarbakır’da okunan mektup’la benzer sözleri içeriyor. Artık silahlı mücadelenin bittiği siyasal mücadele zamanının geldiği mesajı veriliyordu.
Terörist aşı, 21 Mart 2013 tarihli mektubunda da ateşkes ilan etmiş PKK’nın K.Irak’a çekilmesi yönünde talimatını iletmişti. Bu talimattan 48 gün sonra PKK 8 Mayıs 2013 tarihinde silahları ile birlikte K.Irak’a çekilmeye başladığını duyurmuş, silahları ile birlikte K.Irak’a doğru yürüyen teröristlerin sözde çekilmesi bir basın ordusu tarafından da resmedilmişti.
Müzakerelerin başladığı ve çekilmenin gündeme geldiği ilk günden buyana bu konu ile ilgili yazılarımda, PKK’lıların önemli bir bölümünün Türkiye topraklarını terk edeceğine asla inanmadığımı, örgütün silahlı güçlerini tamamen çekmesi halinde bölgede etkinliğinin ve halk üzerinde hâkimiyetinin azalacağını, bunun da örgütü zayıflatacağı gibi örgüte katılımların da azalacağını yazmıştım.
Bir müddet sonra yanılmadığımız ortaya çıktı. Bölgede hâkimiyeti devlete kaptırmamak için PKK aslında hiç çekilmemiş, çekiliyormuş havası vermişti. Üstelik örgüte büyük katılımlar da sağlanmıştı.
O dönemde örgüt, çekilme senaryosunu aşama aşama titizlikle uygulamaya koyarak sözde “çözüm süreci” dönemini kendi açısından çok iyi değerlendirdi. Bu dönemde TSK’nın operasyon yapmaması, çekilme görünümünde olan teröristlere herhangi bir müdahalenin olmaması, askerin sözde çekilmeyi seyretmesi ile çatışmaların olması nedeni ile terör örgütü silahlı militanlarını kaybetmedi. Asker operasyona çıkmadığı için bölgede terör örgütü istediği gibi rahat hareket ve manevra etmeye başladı. Köylere, mezralara daha rahat girer hale geldiler. Kayıp vermeden propagandasını etkili bir biçimde yaptılar. Örgüte yeni katılanlar çekilen azınlıkla K.Irak’a doğru giderken, yetişmiş kıdemli teröristler şehir merkezlerine kaydırıldı. Bunun canlı örneklerine şehitlik açılışı, bayrak indirme, okul yakma, Cizre, Şırnak olayları, 6-7 Ekim olayları gibi birçok olayda gördük.
PKK’nın çekilme senaryosu kapsamında ağır silah ve bazı mühimmatları götürmediğini bunları gömmüş olabileceklerini yazmıştım. PKK’nın şehitlik adı altında dört ayrı mezarlığı cephanelik olarak kullandığı, PKK’nın Bingöl de bomba ve patlayıcı sevkiyatı yaparlarken yakalanması bu görüşümüzün haklılığını ortaya koymuştu.
Terörist başı’nın bu mektubunda da bölge halkını diri tutacak, zafere yaklaştık iması yaratan sözlerle sadece edebiyat yapmış. Kandil’e de sükûnet ve sabır mesajı verirken gevşememeleri ve hazırlıklı olmaları yönünde telkinlerde bulunmuş. Terörist başı ile Kandil arasında uzun zamandır çeşitli görüş ayrılığı ve itaat sıkıntısı yaşanıyor. Kongre ile bunu aşmaya çalışacaklar.
Hem İmralı hem de iktidar kanadı kanaatimce “çözüm süreci”ni üzerinde hararetle çalışılıyor gibi göstermek sureti ile süreci neticelendirmeyi 7 Haziran seçimlerinden sonraya sarkıtmayı düşünüyorlar. Burada iktidarın verilecek tavizler karşısında parti içerisindeki milliyetçi oyların kaybın önlemek, İmralı – HDP’nin barışın ve çözümün meclise parti olarak girme yolu ile zafere ulaşacağı havasını oluşturarak barajı geçmeyi hedeflemesi niyeti yatıyor. Hızlandırılmış gibi gösterilen “çözüm süreci”nin aslında seçimlere kadar uzatılmasını gizleyen bir maskeden ibaret olduğu hissiyatını sezinliyorum.
İbrahim Halil SİPAHİ
22.03.2015/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.