Bayram bize daha insaflı olmayı öğretir?
Bayramlar bize daha vicdanlı, insaflı ve samimi olmayı öğretir. Daha hoşgörülü olmayı, daha çok tahammül edebilmeyi aşılar. Her bir bayram birbirimizi sevmeyi anlatır. Evlerin şenlendiği, yüzlerin güldüğü, bir aylık ibadet sonrasında Allah'ın biz kullarına bahşettiği sevinç günleridir bu günler.
Orucu, seheri, sahuru, iftarı, Kur'an'ı, teravihi ve camisi ile Ramazan ayının hitamını miske çevirir bayram. Bir ay boyunca yapılan ibadet ü taatın neticeleri devşirilir bu günlerde. Rabb-i Rahîm'imizin bir aylık yoğun bir ibadet mevsiminden sonra kullarına lutfettiği sevinç ve sürur vakitleridir bayram günleri. Evlerin şenlendiği, etrafımızın çocuk sesleriyle şakıdığı, gönüllerin sürurla dolduğu, yüzlerin güldüğü anlardır bu kutlu zaman dilimi...
Bayram bizlere daha vicdanlı, insaflı ve samimi olmayı öğretir. Daha hoşgörülü olmayı, daha çok tahammül edebilmeyi aşılar. Birbirimizi sevmeyi anlatır. Toplum katmanları arasında huzur, birlik ve dayanışmayı öğütler.
Bu dayanışma ve kardeşlik günlerinde bütün inananlar, bayramın manevi havasını ortaklaşa hissetmeli, dargınlar ve küsmüşler barışmalı, dostlar kaynaşmalı, akrabalar birbirlerini ziyaret etmeli, kimsesiz ve yoksulların gönlü alınmalı, kalpler bir kez daha birden atmalı ve topyekün bütün inananlar Allah'a birden yönelerek o günün sabahında ortak bir dil ile Rabbilerine el açıp dua etmelidirler.
Bayramın bize ifade ettiği diğer iç anlamı ise bu sevinç ve neşe günlerinde Allah'ın birer ihsanı olan sahip olduğumuz güzellikleri başkalarıyla paylaşmamızı, onların da bu güzelliklerin benzerini yaşamalarına vesile olmamızı anlatmasıdır. Bir diğergâmlık, fedâkârlık ve kardeşlik duygusu ile bayramın güzelliklerini çoğaltabilme ve tadamayanlara onu tattırma gibi bir görevi de vardır müminin. Sokakta, hapishanede, yetimhanede, huzurevinde veya hastanede bayramı sadece uzaktan gören nice insanlar vardır. Evet, bütün çaresiz, dertli ve gariplerin bu günlerini de bayrama döndürmek müminin en önemli görevlerinden biridir.
Burada şunu da ifade etmek gerekir ki bayramlar, oruç, teravih ve Kur'an tilaveti gibi ibadetlerin ağırlığından kurtulmak demek değildir. O, bu ibadetlerle Allah'a daha bir yakın olmanın manevi bir sevince ve ruhani bir neş'eye dönüştüğü günlerdir. Bazıları bayramı oruç yükünden kurtulmanın sonucu olarak görerek camiyi bırakıp dünyaya dalmanın bir başlangıcı olarak düşünebiliyorlar. Bu bakış açısı oldukça yanlıştır. Efendimiz (sas) bayram günlerini yeme içme günleri olmasının yanında Allah'ı zikretme günleri olarak da nitelemiştir. (Ebu Davud, Savm, 49; Tirmizi, Savm, 59) Bu ifadeler bize bayramı sadece bir eğlence sebebi görüp sefahete dalmamamız gerektiğini, Ramazan'la elde ettiğimiz manevi kazanımları bayramda ve daha sonraki günlerde de devam ettirmemiz lazım geldiğini anlatır. Evet, mümin denge insanıdır. Bayramı dinin kendisine çizdiği çerçeve içinde kalarak yaşar, aşırılıklara girmeden bayramın ruhuna uygun bir şekilde hareket eder.
Bir mümin için gerçek bayram Allah'ın mağfiretine erip cenneti kazandığı gündür. Miladî 8. yy.'da yaşamış Hak âşıklarından Behlül Dânâ hazretleri bir bayram günü Harun Reşid'in güzel elbiselerle halkının bayramını tebrik ettiğini görünce şöyle diyor: "Bayram, güzel ve yeni elbiseler giymek demek değildir. Gerçek bayram cehennemden emin olmaktır." Halifeye yakın olmasından dolayı bu sözü rahatlıkla söyleyen hazret, gerçek bayramın ne ifade etmesi gerektiği ile ilgili çok önemli bir hususta etrafındakileri ve bizleri aydınlatmıştır.
Nitekim Alvarlı Efe Hazretleri de bu hakikati şu enfes ifadelerle dile getirir:
"Mevlâ bizi affede, bayram, o bayram ola,
Cürm ü hatalar gide, bayram ola."
Cenab-ı Hakk'ın, hem şahsî, hem ailevi hayatımız, hem de ülkemiz ve neslimiz adına gerçek huzur ve mutluluğun yakalandığı bayramları nasip etmesi dua ve niyazıyla...
zaman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.