Başbakan Yardımcısı Türkeş: Bu millete güvenelim
İSTANBUL
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, CNN Türk'te Ahmet Hakan Coşkun'un sunduğu, "Tarafsız bölge" programında halk oylamasına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Demokrasinin en az hatalı yönetim biçimi olduğunu ifade eden Türkeş, tarihsel sürecini özetleyerek, muhalefette zaman zaman "İstemezuk, elletmezuk, değiştirmezuk" diye seslerin yükseldiğini söyledi.
Demokrasinin tarihsel süreçte evrildiğini ve bunun devam ettiğini dile getiren Türkeş, "Elleme kardeşim, 70 sene önce böyle kurulmuştu, hala böyle gitmesi lazım." tarzındaki yaklaşımın doğru olmadığını kaydetti.
"21. yüzyıla yakışıyor mu bunlar"
Cumhurbakanı seçilen bir kişinin partisiyle ilişkisinin kesilmesi gerektiği yönündeki yaklaşımı eleştiren Türkeş, Kenan Evren'in, Turgut Özal'ın ve Süleyman Demirel'in de partisi olduğunu söyledi.
Türkeş, "21. yüzyıla yakışıyor mu bunlar. Oradaki doğru laf ne olmalı. Partisi var. Allah'ın bildiğini sizden saklamıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan AK Parti'yi kurmuş. 'Sen artık partisizsin.' Kim inanır buna. Senin partinle bağına, hukukuna bir şey demiyoruz. Ancak karar ve uygulamalarında sen tarafsız olmalısın, tarafsız olacaksın. Bunun lafzı budur." ifadelerini kullandı.
"Kendilerine layık görecekleri cumhurbaşkanlığı adayları çıkarsınlar"
"Sizin getirdiğiniz sistemde şöyle bir sorun var. Diyorsunuz ki siz cumhurbaşkanı, partili olabilir. 'Yani 21. yüzyılda herkesin bildiğini saklamanın bir alemimi mi var? Tabii ki partili olabilir. Zaten partiliydi' diyorsunuz. Partili olmasında da bir sorun yok. Meclis ayrılsın, yürütme ayrılsın, cumhurbaşkanı partili olsun, ona da tamam. Cumhurbaşkanı, parti genel başkanı olduğu takdirde yasamayla yürütmeyi ayıramıyorsunuz. Çünkü yürütmenin başı, yasamanın önemli bir parçasının başı haline geliyor. Bu büyük bir problem. Hem diyorsunuz ki yasamayla yürütmeyi keskin, radikal bir şekilde ayırıyoruz diyorsunuz hem de yasamadaki kocaman bir grubu cumhurbaşkanının emrine veriyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine Türkeş, şunları söyledi:
"Ben öyle bakmıyorum. Bana göre cumhurbaşkanlığı sistemi, bu arada deneme sürüşlerini yaşayacağız önümüzdeki bir kaç sene, cumhuriyetin 100. yılından sonra tam gaza basacağız, 160, 180, 200 yapacak araba o zaman, az yakacak çok kaçacak. Bir kere muhalefet dahil bu adı konmamış Recep Tayyip Erdoğan fobisi üzerine 'past performance' göz önünde bulundurarak 'aman ha bu şimdi bunu da yapar' fobisinden çıkmak lazım. Bu bir anayasa değişikliğidir. Anayasa konfeksiyon gibidir, terzi işi değildir ve bundan sonrası içindir, yarınlar içindir. Benim muhalefete tavsiyem, kendilerinden layık görecekleri cumhurbaşkanlığı adayları çıkarsınlar. Adını koymayıp da 'Tayyip bey bunu yapar ha' dediklerini yapmayacak şahsiyetleri cumhurbaşkanı seçsinler."
"Bu millete güvenelim"
Bu tür tartışmaların halkın demokrasi bilincine olan itimatsızlıktan kaynaklandığını anlatan Türkeş, "Yüzde 50 artı 1 ile seçilen bir cumhurbaşkanı... Parlamenter sistemde başbakan, icranın başı yüzde 20 ile 18 ile de gelir. Rahmetli Ecevit, yüzde 21,5'la başbakan oldu. Cumhurbaşkanlığı sisteminde her halükarda halkın yarısından fazlasının oyunu arıyorsunuz. Halkın yüzde 50'den fazlası seçerse sen bu uygulamalara, bu yetkilere müstahaksın. Bu halk hiç deli seçti mi bugüne kadar? Hiç yarım akıl adam seçti mi? Bu millete bir güvenelim." dedi.
Seçim kaybeden partinin, seçimi kazanan partiye yönelik "makarna, mercimek dağıttı" gibi ithamlarda bulunduğunu hatırlatan Türkeş, "7 Haziran 2015'te 4 partili bir parlamento ve AK Parti iktidardan düştü... AK Parti'nin 12 yıllık iktidar döneminin sonunda kömürü mü bitti, buzdolabı mı kalmadı, altın mı dağıtamadı. vatandaşa hakaret bunlar." ifadelerini kullandı.
"Rahmetli Türkeş'in 9 Işık kitabında başkanlık sistemi ile ilgili sözleri var"
"MHP'de 'evet'e yönelik bir çekingenlik görülüyor' sorusuna karşılık, Türkeş, partide bir kafa karışıklığı olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"MHP'de bir alternatif lider çıkışları var. Bunlar üzerine çok girmek istemiyorum, benim bir şey söylemem pek yakışık almaz ama onların yürüttüğü bir şey değil. Bir kere vatandaşın bilmesi lazım. Onlara da önemli bir şey atfetmeyelim. Kafa karışıklığının nedeni ülkücü arkadaşların yeterince konuyu anlayamamış olması. Çok eski bir tartışma ama net değil. Rahmetli Türkeş'in 9 Işık kitabında bu başkanlık sistemi ile ilgili sözleri var. 'Böyle olmalı' diyor. Buradaki mesele Rahmetli Türkeş o zamanki bölünmüş koalisyonların içinde netice çıkmıyor. Bunun iyi bir yöntem olduğunu, tarihi bir perspektiften de alıyor ve 'bu iyi bir şeydir, bu başkanlık sistemi olmalı' diyor."
"21. yüzyıl bilgi çağı, yeni bir çağa geçtik"
Türkeş, bazı yazarların buradan yola çıkarak, kendisinin "Türkeş sağ olsaydı şöyle derdi, böyle derdi" tarzında bir yorum yaptığını öne sürdüklerini belirterek, "Ben onu yapmam, bu benim tarzım bir şey değil. Ama Türkeş'in kitabında var mı? Var. Türkeş bunları söyledi mi? Söyledi.1978'de yazmış. Rahmetli birinin üzerinden çok spekülasyona girmeyelim. Türkeş rahmetli olalı 20. yıl tamamlanıyor. Hiç kimse ben dahil, 'Türkeş sağ olsaydı şöyle derdi böyle derdi' dememeli. Şartlara göre onun değerlendirmesi ne olurdu bilemeyiz." ifadelerini kullandı.
"Hala partiye de gidiyorum"
Türkeş, "(Ele güvenen yarı yolda kalır) sözüyle Devlet Bahçeli'yi mi kast ettiniz?" sorusuna yönelik olarak, şunları kaydetti.
"Ne alakası var' Biz sürekli sahadayız. Mamak'ta mahalle temsilcileriyle yani AK Parti'nin kılcal damarlarıyla toplanıyoruz. Orada genel algı şu idi başta, sonradan bunlar toparlandı. Herkes pasta dilimi gibi yüzdeleri üst üste koyuyor. Yüzde 30 oradan, yüzde 10 buradan gelir, 22 buradan geliyor' Nereden geldiği belli değil. Pastayı sen ısmarlamadıysan o pasta sana gelmez bir defa. 'Bunların üstüne de Reis meydanlara çıkar takır takır oy alır.' Bu yaklaşım senin parti teşkilatını atalete sevk eder, yayılır, çalışmazlar. 'Birileri yapıveriyor aman ben de ne gezeyim burada.' der. En zor işi ev ev dolaşanlar yapıyor. Biz partinin düzenlediği toplantılara gidiyoruz sonuçta. Bunu yapan adamı atalete ve rehavete sevk ettin mi, yapmak istediğin iş neyse bu yarıda kalır. Benim bunlara moral olsun diye yaptığım bir konuşmadır. Parti içi konuşması ama bu basına yansıyınca saygıdeğer Bahçeli biraz alınmış.Beni her zaman el üstünde tuttular. Hala partiye de gidiyorum. Onlara da el falan demiş değilim. İlişkilerimiz sürüyor, mecbursunuz siyasette. Başbakan Yardımcısıyım, Kıbrıs bana bağlı bir konu. Şimdi bir bilgi arz etmemiz gerekse Bahçeli'ye gitmeyecek miyiz?"
"Bu benim baştaki bir tercihim değildi ama böyle gelişti"
"Siyasi hayatınızda tamamen AK Parti'de mi yer alacaksınız?" sorusuna karşılık Türkeş, "Öyle görünüyor. Bu benim baştaki bir tercihim değildi ama böyle gelişti." yanıtını verdi.
Türkeş, MHP'den AK Parti'ye geçiş sürecini şöyle anlattı:
"Türkiye'de sistemi kilitlediler. Dört parti Meclis'e girdi. 7 Haziran, AK Parti iktidardan düştü ve herkes işin bir yerinden çekiyor ama hiçbir şey olmuyor. Koalisyon kurulmuyor, hiç kimse yükün altına girmiyor. Ala tarafı 2,5 aylık bir seçim hükümetine geldi konu. Koalisyon kurulamıyor, seçime gidilecek.
'Dikta arıyor' denilen şahıs, problemi ömrünün ikinci, üçüncü defasında krizi halka giderek çözdü. Şimdi severiz, sevmeyiz ama bir şeyi görmek lazım. Bir, Cumhurbaşkanı krizini başta yaşadık, 2007. 'Bunu nasıl çözelim' dendiğinde halka gitti. Halka gitti dedi ki 'Ey ahali Cumhurbaşkanını sen seçer misin?' 'Seçeriz.' dedi. Problemi çözdü. Halka gidiyor yani 'benim dediğim budur.' demiyor. Aynı şekilde 7 Haziran'da AK Parti iktidardan düştü, koalisyonlar kurulamıyor. Kapılar arkasında şunu bunu yapabilirken ne dedi, 'Yok arkadaş bu seçimi yenileyelim.' dedi. Bunlar demokrasi için güzel şeyler. Bunların görülmesi, iyi anlaşılması lazım."
"Sorumlu bir siyasetçi olarak ne yapacaksın? 'Kabul ediyorum' dedim"
Bu süreçte dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'ndan anayasal bir hükümet görevi aldığını, "Katılıyorsan gel, katılmıyorsan yarın akşam saat 18.00'e kadar haber ver. Ben de senin yerine başka adam koyarım." diye bir yazı gönderildiğini anlatan Türkeş, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'nin şartları ortada, bürokrasi kilitlenmiş, devlet kilitlenmiş. Sorumlu bir siyasetçi olarak ne yapacaksın? 'Kabul ediyorum' dedim. Yani eksi 25 derecede suya atlamak gibi bir şey yaptım. Herkes 'Aman bir kırmızı plaka için...' Ondan önce yaya gezmiyordum, halk otobüsüne de binmiyordum. Arabam vardı, arabaya tamah ettiğimiz falan yok. İşi ucuzlatmak için çirkin şeyler söylendi. 'Kalacağım' diye yırtsan kendini, 2,5 aylık bir hükümet. Ondan sonrası yok yani. Sistemi akıtmak için bir karardı bu. Ben bu kararı verince MHP, 'bizim parti disiplinine aykırı davrandın, AK Parti ile iş tuttun. Onların seçim hükümetine girdin.' diye beni ihraç etmeye kalktılar."
"Bakanlık teklifini kabul ettiğinizde AK Parti ile çalışmayı düşünüyor muydunuz?" sorusuna karşılık şunları söyledi:
"Sayın Davutoğlu, 'Başbakan Yardımcılığı düşünüyorum sizin için ama basın ile paylaşmayın. Önce Sayın Cumhurbaşkanına arz edeyim. O da kabul ederse böyle bir pozisyon düşünüyorum senin için.' dedi. Daha sonra Sayın Arınç'tan devir teslim yaptım. Özel kalem müdürüne ilk talimatım, dedim ki Sayın Bahçeli'yi arayınız. Genel Başkanım hala. Diyeceğim ki; 'Efendim bakanlığı devraldım, oturdum, emir ve görüşlerinize hazırız.' Bizim parti disiplinimiz bu. Ben ısrarla arattırıyorum. Oradaki çocuklara 'Biz kendileriyle görüşmeyi düşünmemekteyiz bu safhada.' demiş. 'Yapacak bir şey yok' dedim.
Çok varsayımsal ama bir an için düşünelim ki bütün bu arzusu hilafına olmasına rağmen, seçim hükümetinde görev almış olmama rağmen, Türkiye 1 Kasım seçimine giderken beni arayıp deseydi ki 'Tuğrul bu yaptığın hiç hoş değildi, hiç de tasvip etmedim ama bunları sonra konuşacağız. Sen şu belgelerini yolla bakalım da seçime gidiyoruz.' Ne diyecektim? 'Ben sana kağıt yollamam mı' diyecektim? Peki 'attım, attım, attım' diye oradaki birtakım zevat, saçma sapan konuşuyorlar ortada. Ondan sonra aynı adamlar benim transferimden bahsediyor. Çirkin. Atmasaydınız. Çirkin şeyler atfetmeye kalkıyorlar. 'Ver kardeşim evraklarını MHP milletvekili değil misin? Seçime gidiyoruz, müracaatını yap.' Verdim evrakları MHP'ye. Seçilmeyecek bir yere koydular veya listeye beni koymadılar. Ne yapacaktım? Ağlayacak mıydım?"
Muhabir: Etem Geylan-Hanife Sevinç-Semra Orkan, Çiğdem Alyanak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.