Barutçu ÇGC?yi ziyaret etti...
Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Efendi Barutçu ÇGC?yi ziyaret etti
Türk Ocakları 100 yaşında
Türk Ocakları Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Efendi Barutçu ve Adana Şube Başkanı Hüseyin Kuşçu ve Yönetim Kurulu üyeleri, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti?ni ziyaret etti. Ziyaretin ardından Türk Ocakları?nın kuruluşunun 100.Yılı nedeniyle basın toplantısı düzenlendi. Türk Ocaklarının kuruluşu, mücadelesi ve günümüz meselelerine bakışı konusunda görüşlerini açıklayan Efendi Barutçu, Türk Ocaklarının 1931 yılında Halkevleri?ne devredilen daha sonra da 1951 yılında Hazineye aktarılan tarihi binası ve yüzlerce taşınmazın Türk Ocakları?nın kuruluşunun 100.Yılı?nda iadesini talep ettiklerini ifade etti.
Türk Ocaklarının ülkemizin en köklü sivil toplum örgütlerinden biri olduğunu söyleyen Türk Ocakları Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Barutçu, ?Türk Ocakları, Cumhuriyetimizin kuruluşuna da önemli katkılarda bulunmuş, sivil toplum örgütüdür.Türk Ocakları?nın dayandığı millet anlayışı, ırkçılığı reddeder? diyerek, ?Türkiye?nin sadece Cumhuriyet döneminin değil, son iki yüz yıllık tarihinin en büyük sorunlarından biriyle, çok ciddi bir ırkçı-bölücü fitneyle karşı karşıyadır? dedi.
Barutçu konuşmasında şu görüşleri dile getirdi:
Muhterem basın mensupları ,
Türk Ocakları Genel Merkezi adına hepinizi saygı ile selamlıyorum. Çukurova Gazeteciler Cemiyetini ziyaret talebimize nezaketle cevap verip bizi burada ağırlayan cemiyetimizin değerli başkanı Sayın Cafer ESENDEMİR ve diğer yöneticilere kalbî teşekkürlerimi arz ediyorum.
Öncelikle; bu yıl Türk Ocakları?nın 100.kuruluş yıldönümüdür. Türk Ocakları büyük kurultaylarına ve toplantılarına defalarca misafir olarak katılıp, (Ben de Türk Ocaklıyım) diyen sayın Cumhurbaşkanımızdan, sayın Meclis başkanımızdan, sayın Başbakanımızdan ve TBMM?nin değerli üyelerinden Türk Ocakları?nın 1931 yılında Halkevlerine devredilen, daha sonra 1951 yılında Hazine?ye aktarılan tarihi binası ve yüzlerce taşınmazının 100.yılımızda iadesini talep ediyoruz.
Türk Ocağı, Türkiye?nin, Türk milliyetçiliği ülküsünü savunan en köklü (100 yıllık) sivil toplum kuruluşudur. Bir ?millî mektep?tir.
Türk Ocakları, Türk Milleti?nin çöküş ve dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı bir dönemde, kötü gidişe ?dur!? demek için 25 Mart 1912?de milliyetçi Türk aydınları tarafından kurulmuştur.
Ocak, sadece fikir-kültür alanında çalışmakla kalmamış; Çanakkale ve Sakarya cephelerinde şehitler vermiş bir yiğitler ocağıdır.
Türk Ocakları, Cumhuriyetimizin kuruluşuna da çok önemli katkılarda bulunmuş bir sivil toplum kuruluşudur.
Türk Ocakları?nın dayandığı millet anlayışı, ırkçılığı reddeder. Türk Ocakları?na göre millet; kan veya ırk birliği değil; ?kültür ve mensubiyet birliği? demektir. ?Türküm? diyen herkes Türk?tür.
Geleneksel Batı emperyalizmi, Türkler ?in bu coğrafyadaki varlığını hiçbir zaman hazmedemedi. Bizi; bin yıl süresince, bu toprakları esas sahiplerinden gasp eden zorbalar olarak gördü. Bu coğrafyadan tasfiye edilmemizi, asli sahibi saydıkları Hıristiyan unsurların tekrar egemen olmalarını sağlamaya çalıştı.
Türkiye, sadece cumhuriyet döneminin değil, son iki yüz yıllık tarihinin en büyük gailelerinden biriyle, çok ciddi bir ırkçı bölücü fitneyle, karşı karşıyadır.
Washington ve Tel-Aviv?in bölgeye yönelik politikaları önemli ölçüde örtüşüyor. Kuruluşunu, kendilerine borçlu sayacak, sadık ve güvenilir bir ?dost devlet? edinmek istiyorlar. İsrail?in amacı, Türk-Kürt kardeşliğini dinamitleyerek İsrail?in güvenliğine yardımcı olacak sûn?i bir devlet oluşturmaktır.
Türkiye?de kozmopolit aydın ittifakı , Türk millî varlığına üniter millî devlet yapısına karşı olan, aralarında PKK?nın da yer aldığı bir ?ortak cephe? oluşturuyor.
Ortak cephenin teşvik ve yönlendirmesiyle bir açılım başlatılmış ve sonuçta Habur rezaleti yaşanmıştır. Türk Devleti?ne meydan okunmuştur. Bu yüzkarası olayın tevili ve telafisi mümkün değildir.
Habur?u unutmadık, unutmayacağız.
Biz Anadolu?da yaşayan bütün Kürt kardeşlerimizi, kendini farklı hisseden tüm vatandaşlarımızı, bin yıllık kardeşliğimizi birlikte yaşamaya ve yaşatmaya davet ediyoruz.
Etnik kökeni ne olursa olsun, dini, mezhebi ne olursa olsun hepsinin bir arada kardeşçe ve huzur içinde yaşayacağı inancımızı muhafaza ediyoruz.
Bu devleti zayıflatmaya çalışmak, Türk milletine, İslam?a ve hatta bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.
Türk milliyetçileri olarak, milletimizin bütün meselelerinin TBMM zemininde çözülmesinden yanayız.
Hukuk devleti kurallarının işlemesinin sürekli takipçisiyiz. Çoğunluğun azınlığa tahakkümüne de asla fırsat verilmemelidir.
Siyaset ve devlet adamları, bazı kavramları kullanırken ayrışmalara yol açacak ifadelerden kaçınmalıdırlar. Sorumsuzca beyanlarla toplumuzda derin kırılmalara, yeni fay hatlarının oluşmasına yol açılmamalı; ortak değerlerimizi, ortak paydalarımızı öne çıkaracak bir dil ve üslup kullanılmalıdırlar.
Bu topraklarda 36 etnik grup değil ?Türk Milleti? yaşamaktadır. Türk devletinin sınırları içinde yaşayan bütün insanlar, bu milletin şerefli birer mensubudur.
Her vesileyle ?tek vatan, tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak? denildiğine göre, ?O tek milletin Türk Milleti? olduğunu söylemekten çekinmemeliyiz.
Ayrıca Türk Milleti?ni derin bir aşkla sevme ve yükseltme ülküsü olan Türk milliyetçiliği de asla ırkçılık değildir.
Türkiye?nin resmi dili Türkçe?dir.
Türkçe, bizim ? ses bayrağımız ?dır, bu bayrağın lekelenmesine, gölgelenmesine asla izin verilmemelidir. Herkesin mahalli dilini öğrenme ve konuşma hakkı vardır. Ama Türkçe?nin dışında başka resmi dil arayışlarını da bir aydın fantezisi ve Türkiye?yi bölmeye çalışan dış güçlerin bir oyunu olarak görüyoruz.
Mahalli dilde eğitim talebi, bölünmenin bizzat kendisidir. Zira eğitim sadece dilin doğru öğrenilmesi, bazı bilgilerin kazanılması değildir.
Eğitim aynı zamanda ortak kültürün, örflerin, inançların, ülkülerin, tasaların; kısacası milleti bir arada tutan tüm değerlerin tartışıldığı ve hazmedildiği süreçtir.
Çocuklarımız ayrı okullarda, ayrı dillerde eğitim alırsa sadece birbirinin dilini değil birbirinin kültürünü, değerlerini de, inançlarını da, tanımayan nesiller yetiştiririz. Artık onları kimse ortak paydada bir arada tutamaz. Süreç içerisinde ayrılık kendiliğinden ve tabii olarak gelişir.
Anadil, kültür ve medeniyetimizi kuran ve geleceğe taşıyacak olan dildir, bu ülkede çoğunluğun kullandığı dildir, Türkçedir.
Türkiye?de Türkçeden başka bir dilin eğitimde anadil olarak kabulü, hem iç hukuk açısından hem de uluslararası hukuk açısından mümkün değildir.
Biz Türk Ocaklılar olarak, 74 milyon Türk?ü en ileri seviyedeki demokratik haklara ve hukuk devletinin imkânlarına kavuşturacak kanuni düzenlemelere ve anayasa değişikliklerine itiraz etmeyiz. Ama devlet eliyle ayrışmalara, bölünmelere yol açacak düzenlemeleri de kabul edemeyiz.
Sosyal mutabakat metinleri olan anayasalar, ülkedeki farklılıkları değil bütünleştirmeyi amaçlarlar.
ABD?nin ve Avrupa Birliği?nin dayatmalarıyla zaman zaman gündeme getirilen mahalli özerklik, federal yapı gibi projeler Türkiye?yi tasfiye planının birer parçasıdır.
Hangi ad veya şekilde olursa olsun, ülkenin bir parça veya kesiminin diğerinden ayrımına yol açacak faaliyetler bölücülükten başka anlam taşımazlar.
Biz son son iki yüz yılda her biri bir ülke çapında ki topraklarımızı, batılı güçlerin reform ve ıslahat tavsiyeleriyle gelen dayatmalar neticesinde kaybettik. Bundan sonra da bir karış vatan toprağını dahi kaybetmeye tahammülümüz ve rızamız olmayacaktır.
Anayasamızın başlangıcında belirtilen ve devletin kuruluş ilkelerini ihtiva eden üniter - ulus devlet ilkesiyle bağdaşmayan hiçbir adım atılamaz.
Türkiye?nin kaderi söz konusu olduğunda siyasi hesaplar bir kenara bırakılmalı, müşterek hazırlanacak milli politika ekseninde buluşulmalıdır.
PKK?lı militanların bölge halkı üzerindeki tehdidi ortadan kaldırılmadan atılacak her adım havada kalmaya mahkûmdur.
Bu problemin çözümü, Türkiye?nin geleceğini belirleyecek en güçlü faktördür.
Muhtemel Anayasa değişikliği ile ilgili olarak Türk Ocakları Genel Merkezi?nin görüşleri Sayın Genel Başkanımız Nuri Gürgür ve beraberindeki heyet tarafından 6 Şubat 2012 tarihinde TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek?e bir rapor olarak takdim edilmiştir. Raporun ana başlıkları şöyledir;
- Türkiye, Anayasa oluşturma konusunda yüz elli yıllık bir tecrübeye sahiptir ve bu tecrübe iyi değerlendirilmelidir.
2. Mevcut Anayasa?nın ilk üç maddesi korunmalıdır. ?Türklük? kavramının bir etnik unsur gibi değerlendirilmesi, Türkiye?nin birliği açısından son derece zararlıdır.
3. Mahallî yönetimlere tanınacak geniş yetkilerden kaynaklanacak ?federatif yapı? yanlış olacaktır.
4. Türkiye?nin menfaatine uygun olmayan, sadece ideolojik amaçlarla yapılan tekliflere dikkat edilmelidir.
5. Türk Ocakları, gündemde tutulmaya çalışılan ?Başkanlık Sistemi?nin taraftarı değildir; ama Cumhurbaşkanı?nın yetkilerinin azaltılmaması gerekir.
6. Siyasi Partiler Yasası mutlaka değiştirilmeli, seçimlerde ?dar bölge sistemi? uygulanmalı ve Türkiye Milletvekilliği yöntemi getirilmelidir.
7. Diyanet İşleri Başkanlığının konumu korunmalı, ancak personeli daha nitelikli ve kucaklayıcı hâle getirilmelidir.
8. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin devamında fayda vardır. Bu derse öğrencilerin bir kısmının girmesi, bir kısmının girmemesi; öğrenciler arasında daha o yaşlarda ayrımcılığa yol açacaktır.
9. ?Alevi Açılımı? ile ilgili faaliyetleri olumlu bulmakla birlikte, birleştirici kültürel adımların atılmasını ve uygun bir şekilde Anayasa?da yer almasını gerekli görüyoruz.
- Türkiye, Anayasa oluşturma konusunda yüz elli yıllık bir tecrübeye sahiptir ve bu tecrübe iyi değerlendirilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.