Adana Dar’ül İslam’ın Nizamiyesidir..
İnsanlık tarihinde yalnızca İslam medeniyeti vardır. İslam medeniyeti, vahye dayalıdır. Batı medeniyeti ise, temelde vahye karşıdır.
Batı medeniyeti dedikleri tek dişi kalmış canavarı, kendilerinin itirafıyla dinleyelim: “Yahudi-Hıristiyan kültürü ile Roma-Yunan mirasının yansımasından başkası değildir?”
Çünkü medeniyetler arası çatışma da, insanın varoluşuyla, Hz Adem ile başladı ve kıyamete kadar da iman ve küfür cephesi olarak devam edecek. Ve dahi tarih ve medeniyet, insanlığı kuşatan ve kucaklayan bir bütün olarak da devam edecektir.
Evet. Batı ruhu, daha biz beşikteyken İslam’a karşı nefret sütüyle beslenerek, Batı medeniyetinin dokularına kadar girmiştir?
Ve böylece bugünkü durum çok net bir şekilde ortadadır… Siyonistler, yeryüzündeki İslam milletlerini sıcak çatışma ortamına sokmuş, insanlığın belki de en acımasız zulmü, vahşeti tezahür etmiştir…Milyonlarca insan katlediliyor, bir buçuk milyarlık İslam âlemi sessiz, duyarsız; kendisi Doğu’da, ruhu Batı’da gündüz uyuyor, gece horluyor!..
Yani, Batı’da on iki kişi ölüyor, bütün batı ve Yahudi ruhu dünyayı feveran ediyor, Yahudi ruhunun temsilcisi Siyonistler, Müslüman milletleri suçluyor. Milyonlarca Müslüman katlediliyor, milyonlarca Müslüman evinden barkından ediliyor, milyonlarca Müslüman’ın ırz ve namusu kirletiliyor; ayağa kalkan, hesap soran yok!…
"Avrupa intihar ediyor. Onun ruhu, aldatıcı seraplarla susuzluktan ölüyor.."
İslam dünyasının her yerde düşman istilasına uğradığını görünce Milli Şair M. Akif’in yüreği burkan, ağlatan sözleri:
Duygusuz olmak kadar dünyada lakin derd yok;
Öyle salgınmış ki me'lun: Kurtulan bir ferd yok!
Kendi sağlam... Hissi ölmüş, ruhu ölmüş milletin!
İşte en korkuncu hüsranın, helakin, haybetin!
Bu durumu bir de M. İkbal’den dinleyelim:
İkbal, “Müslümanların, İslam prensiplerinden uzaklaşmaları, içine düştükleri durumu kabullenmeleri ve bunu değiştirmek için harekete geçmemeleri” nedeniyle (sitayişte = sitayiş, övmek, methetmek demektir) serzenişte (yakınma, şikayetçi olma) bulunur..
Dr. İkbal, Hindistan'a döndüğü sıralarda, Batı’nın bütün çirkinliklerinden haberdardı. Bunun için, Avrupa’ya gidip de onun görünüşteki güzelliklerine hayran kalanları yadırgamaktaydı. Bu hali eserlerinde yer alan şu ibarede görmekteyiz;
"Keşke Batı’da geçirdiğim ömrümün senelerini boş yere zayi etmeseydim!.."
"Avrupa intihar ediyor. Onun ruhu, aldatıcı seraplarla susuzluktan ölüyor. Orada bir medeniyet var, evet, lakin kuruyan bir medeniyet… Eğer son nefesini verip ölmezse, yarın veya öbür gün intihar edip gidecek. Bu medeniyetin temelleri sarsılmış, bir tek dokunuşa dahi tahammülü yok." (Fi Mu'temer Alemî, s.: 118)
Ve Namık Kemal:
"Dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir;
İnsafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir."
Yani, İslam milletleri, adil devlet başkanlarını seçme ve yaşatma yükünü omuzlamalı, hiçbir sorumluluk yüklenmeden, iktidar organlarına lanetler yağdırmayı bırakmalı, Allah’ın destek ve vaadini hak etmek için, Allah’ın evrensel yasasına riayet ederek, Efendimiz’in yolunu kendimize yöntem seçmeliyiz ki:
Allah’ın evrensel yasasında bulunan asıl hakikati anlayabilelim; hem dünyamız, hem de ahiretimiz iyilik ve güzelliklerle dolsun.
Medeniyet:
Aile, ev, şehir ilişkisi, parça bütün ilişkisidir. Ümmete, dolayısıyla peygambere şehir üzerinden bağlanılır. Memleket, senin varlığını belirler. Yunan, siyaset felsefesini şehir ölçeğinde tartıştı. Müslüman âlimler de şehir ölçeğinde tartıştı. Farabi'nin eseri El Medinetü’l Fadıla, erdemli şehri; ‘Erdemli Millet’, bütün milletleri mutluluğa ulaşmak için el birliğiyle çalışan bir dünyada ‘Erdemli Dünya’ ve böylece erdemli bir toplumdan erdemli bir ‘Dünya Devleti’ne ulaşır.
‘Darül İslam, şehirler birliğidir; vatanın tuğlası şehirdir. “Medeniyet, ilçe ya da köylülük değil, şehirlilik demektir.” Şehir, Allah'ın adına kurulur. Tez şu: Küresel kötülük, karşısına, örgütlü küresel iyilikle çıkılırsa durdurulabilir..
Bu potansiyel, sadece İslam’da var..
'Küresel emperyalizme sadece İslam itiraz edebilir..’ (Mustafa Yürekli)
Küresel emperyalizme dur diyebilecek, tarihi misyon icabı, ‘Yiğit Adanalı’lardır..
Ve böylece Müslüman milletlerin nizamiye kapısını ‘Yiğit Adanalı’lar kapatır..
Çünkü: Adana, başın boynudur;
İstanbul, başı, ağzı, gözü, kulağı…
Kuzey batı Asya’daki İslam toprağı Anadolu'nun bedene bağlandığı yer, Adana’dır.
Afrika'ya ve Asya’ya Adana’dan girilir.
Ya da tam tersi, Asya ve Afrika, Avrupa'ya Adana’dan girer..
Adana nizamiye kapısıdır,
Adana, hem Selçuklu, hem Osmanlı, hem Abbasi, hem Emevi İslam devletleridir.
Hicaza geliş gidişler de buradan, Avrupa’ya akınlar da…
Adana özerk, özgün İslam şehridir
Cumhuriyete kadar, Ramazanoğulları bölgede, Adana’da hüküm sürdü..
Evet.
Adana’lılar Yiğittir.
Efendimci bir şehir değil Adana
Delikanlı şehirdir Adana
Coğrafi olarak Adana Dar’ül İslam’ın nizamiyesidir,
Anadolu Avrupa’dır, Bizans’tır..
Yani, ‘Yiğit Adanalı’lar son yüzyılda hem Anadolu Müslümanlarının, hem de Dünya Müslümanlarının umudu olmuştur. Ve olmaya devam etmektedir..
Çünkü:
Kurtuluş harbinin direniş ruhu Adana’da vücut buldu ve ete kemiğe büründü.
‘Yiğit Adanalı’lar Sınırımızda Afrin-Münbiç’teki Haçlı Projesini Durdurup, Yok Edecektir:
ABD yönetimi, NATO, AB, BM ve “stratejik ortaklık” yaygaraları ile kamufle edilmiş bir ‘Haçlı Savaşı’ projesi uygulamaktadır. Bu proje; Irak, Suriye ve tüm mazlum milletlere ‘demokrasi havariliği’ yaptığı gibi, Türkiye’yi de bölme, parçalama çalışmasıdır.
PKK, PYD, DEAŞ, FETÖ üzerinden bizimle savaşan ABD ve işbirlikçileridir..
Suriye savaşı “Türkiye Cephesi” açmak için başlatıldı;
Akdeniz’den İran sınırına kadar bütün bölge, Arap ve Türkmenlerden arındırılıp, boşaltılan bu kuşak, tamamen ABD-İsrail askeri üsleriyle donatılacak. Türkiye ve bütün bölgeye saldırılar bu koridordan yapılacaktır. Bu bir sınır hattı savunması değil, bu savunma hattı, coğrafyanın tamamıdır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu işgaline gösterilen direniş ruhu, Adana’dan başladı. ‘Yiğit Adanalı’lar, tekrar misyonunu yüklenecek ve yeniden milli mücadeleyi, yeniden bağımsızlık savaşını, yeniden vatan savunmasını ABD ve yakın müttefiklerine karşı yapacaktır..
Evet, ABD ve yakın müttefiklerinin hemen haddi bildirilmeli, can damarı olan İncirlik Üssü ve işbirlikçileri derhal etkisiz hale getirilmelidir.
Çünkü bu, İncirlik Üssü kurulduğu günden bu yana, Müslüman milletlerine kurulan komplolar buradan yönlendiriliyor, terör örgütleri bu üsten yönetiliyor, örgütlerle görüşmeler, toplantılar bu üste yapılıyor.
15 Temmuz saldırıları da İncirlik’ten yönetildi. ‘Yiğit Adanalı’lar elektriği kesti ve İncirlik Üssü’nü etkisiz hale getirdi. Türkiye’ye yapılan işgal kalkışmasını durdurdu. Anadolu nefes aldı ve kıyama kalktı. Tehlike büyük oranda geçti ise de şimdi artçı saldırıları sınırımızda oluşturdular..
“Binlerce insan İncirlik üssüne yürüyecektir..
Tehdit sadece Suriye topraklarında değil, içeride de vardır ve tehlike bir an önce ortadan kaldırılmalıdır. Eğer bu yapılmazsa, yapılamazsa, öyle bir gün gelir ki, binlerce insan İncirlik Üssü’nü sarar, kuşatır. O zaman bu milleti, evindeki yabancı askeri birimlere müdahale etmekten kimse alıkoyamaz. Çünkü o öfke durdurulamaz, yönetilemez..
Akdeniz’den İran sınırına kadar bütün güney sınırlarımız tehditten arındırılacaktır. Bu, Anadolu savunmasıdır. Bu topraklar, başka coğrafyalarda örneği olmayan savunma, direniş örneklerine tanıktır. Suriye veya Irak’a benzeterek Türkiye hesabı yapanlar, çok büyük bir hüsran yaşayacaktır. Tarih dönmüştür ve bu döngüyü, bu yönelişi artık ABD bile engelleme imkânına sahip değildir.’ (İbrahim Karagül)
Müslüman Milletimizin evladı Mehmetçikler; Çanakkale’de, İstiklal Savaşı’nda, Kıbrıs’ta, Fırat Kalkanı’nda destan yazdı. Şimdi Afrin’de, yarın da Münbiç’te destan yazmaya devam edecek inşallah.
Mehmetçik bu ruhu, bin yıllık siyasi, tarihi birikimi ile Hüseynî duruşunu devam ettirecek. Bu bize dinimizin emri, coğrafyamızın mecburiyetidir.
Yani. ABD, İsrail ile Kapitalist yandaşları Akdeniz’e inmemelidir. Bu kapının açılmaması için, var gücümüzü ortaya koyarak, Fırat’ın doğusunda da müsamaha göstermeden ne gerekiyorsa hemen yapmalıyız.
Çünkü, Afrin bizim için savaş değil, milli bir savunmadır.
Çünkü bir dış komşu devlete müdahale değil, sınırlarımızı, mahallemizi, evimizi koruma çabasıdır.
Çünkü savunmayı şimdi yapmazsak, onlar savaşı Anadolu içlerine taşıyacak, bizi mahallemizde ve evimizde avlayacaktır.
Çünkü tarih, tekrar mazlum milletlerin sorumluluğunu bize yükledi. Bize düşen görev, tarihi tekerrür ettirmeden, kapitalistlerin Firavunî oyunlarını bozmaktır.
Çünkü milletimiz, sınırımızdaki savunma hattının, tüm mazlum milletlerin gönül hattı olduğunu çok iyi bilir.
Yani, ‘Yiğit Adanalı’lar hem Anadolu Müslümanlarının, hem de dünya Müslümanlarının umudunu boşa çıkarmayacak, İncirlik Üssü ile işbirlikçilerini etkisiz hale getirecek. Kapitalistlerin planlarını bozarak, Haçlı haritalarını yırtarak, hayat enerjilerini kesecektir.
Hâlbuki Kitabullah:
“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. ( Âli İmran Suresi, Ayet: 139)”
“ Allah’a ve Rasûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, Ayet: 46)
Evet. Çünkü bu zafer Müslüman milletine Allah’ın vadidir.
Efendimiz (s.a)in, kudsi hadiste buyurduğu gibi:
"İyiliğin günü geçmez, günah unutulmaz, her şeyin karşılığını veren Allah da ölmez. Dilediğini yap. Fakat aynen karşılığını muhakkak göreceksin.”
Öyleyse, her yolun nihai gayesi Allah’tır. Çünkü her şey, her iş sonunda mutlaka O’na dönecektir.
Mehmet Yürekli
30.01.2018, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.