33. İl Müftüleri İstişare Toplantısı Sonuç Bildirgesi
- "(FETÖ'nün darbe girişimi) Bu hain darbe girişimi bir kez daha göstermiştir ki din kisvesi altında menfaat devşiren, ayrıştıran ve sinsi planlarıyla toplumumuzun bilincinde derin yaralar açan din istismarcılarına karşı etkin mücadele yürütülmesi kaçınılmazdır"
- "FETÖ/PDY, samimiyet, ihlas ve hayırseverlik gibi dini değerlerimizi, imam, vaiz ve cemaat gibi İslam'ın en temel kavramlarını istismar ederek en büyük zararı maalesef yüce dinimize vermiştir. FETÖ/PDY, halkımız arasında şüphe, kuşku ve endişe ortamı oluşmasına neden olmuş, milletimizin arasındaki güveni tahrip etmiştir"
- "Bölücü terör örgütü ve iş birlikçilerinin yol açtığı maddi-manevi tahribatın giderilmesi için başlatılan çalışmalar aksatılmadan sürdürülmelidir"
ADANA (AA) - Adana'da 81 il müftüsünün katılımıyla düzenlenen 33. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nın sonuç bildirgesinde, FETÖ'nün hain darbe girişiminin, din kisvesi altında menfaat devşiren, ayrıştıran ve sinsi planları ile toplumun bilincinde derin yaralar açan din istismarcılarına karşı etkin mücadele yürütülmesinin kaçınılmazlığını ortaya koyduğu belirtildi.
Kentte iki gün boyunca gerçekleştirilen 33. İl Müftüleri İstişare Toplantısı, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in 15 maddelik sonuç bildirgesini okumasıyla sona erdi.
Sonuç bildirgesinde, toplantı kapsamında, “15 Temmuz Süreci ve Din Hizmetlerine Etkisi (Sorunlar ve Çözüm Önerileri)” ana başlığı altında çalıştaylar ve özel oturumlar düzenlendiği, merkez birimlerinin planladığı çalışmaların sahadaki yansımalarının değerlendirildiği aktarıldı.
Milletin, 15 Temmuz darbe girişimini feraset ve cesareti ile durdurduğu anımsatılan sonuç bildirgesinde, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Bu hain darbe girişimi bir kez daha göstermiştir ki din kisvesi altında menfaat devşiren, ayrıştıran ve sinsi planlarıyla toplumumuzun bilincinde derin yaralar açan din istismarcılarına karşı etkin mücadele yürütülmesi kaçınılmazdır. Menfur terör hareketinin ve bu hareketin beslendiği hastalıklı düşüncelerin izale edilmesinde, milli birlik ve beraberliğimizin güçlendirilmesinde, millet olma şuurunun pekiştirilmesinde toplumun bütün kesimlerine büyük görevler düşmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığının bütün müftülükleri ve yurt sathında her düzeyde görev yapan din görevlileriyle birlikte darbe girişimi karşısında sorumlu ve kararlı tutumu, milletimiz tarafından takdirle karşılanmıştır. Başkanlığımız, darbe girişiminin ardından da din ve mukaddesatı istismar eden zihniyet ve odaklara karşı toplumu bilgilendirme ve aydınlatma görevini aksatmadan sürdürme kararlılığındadır."
"FETÖ/PDY, samimiyet, ihlas ve hayırseverlik gibi dini değerlerimizi, imam, vaiz ve cemaat gibi İslam'ın en temel kavramlarını istismar ederek en büyük zararı maalesef yüce dinimize vermiştir." ifadesine yer verilen bildirgede, "FETÖ/PDY, halkımız arasında şüphe, kuşku ve endişe ortamı oluşmasına neden olmuş, milletimizin arasındaki güveni tahrip etmiştir. Ailelere acı, anne babalara hüsran, aldatılmışlara hayal kırıklığı ve pişmanlık yaşatmıştır. Şimdi millet olarak hepimize düşen görev, bu kaygı ve şüphe ortamını ortadan kaldırmak, güveni yeniden her düzeyde tesis etmek için basiretle, var gücümüzle çalışmaktır." denildi.
- "En ağır cezaya çarptırılmalılar"
Bildirgede, 15 Temmuz kalkışmasını planlayanların, bu hain girişime destek sağlayanların adalet önünde hesap vermesi ve hukuk nezdinde hak ettikleri en ağır cezaya çarptırılması gerektiği vurgulanarak, "Maşeri vicdanı, şehitlerimizin ve milletimizin hukukunu korumak bakımından adaletin işletilmesi son derece önemlidir. Yürütülen hukuki süreçlerde, hak, hukuk, adalet ve masumiyet ölçülerinin ihlal edilmemesi için azami gayretin gösterildiği açıktır. FETÖ/PDY ile mücadele edilirken başka hak ihlalleri ve mahrumiyetlerin yaşanmaması için de büyük özen gösterilmesi gerektiği izahtan varestedir." değerlendirmesinde bulunuldu.
Sonuç bildirgesinde, darbe girişimi sonrasında, dini oluşum ve yapıların irdelenmeye, sorgulanmaya ve kimi tartışmalara konu edinilmeye başlandığına dikkat çekilerek şunlar kaydedildi:
"Kabil yapılara karşı kaygı, endişe ve şüphelerin çoğaldığı bu süreçte başkanlığımız, İslam'ın ana kaynaklarına, tarihi bilgi birikim ve tecrübesine göre sağlıklı bir din anlayışının yerleşmesi, hurafeci, sapkın, batıl inanış ve düşüncelerin izalesi için üzerine düşen vazifeyi yapmaya devam edecektir. Toplumun din güvenliğini tehdit eden oluşumların önlenmesi için milletin vicdan hürriyetini güvence altına alacak düzenlemelerin yapılması ertelenemeyecek bir zorunluluktur. Ülkemizde son dönemde görünümleri ve etki alanları giderek artan birtakım türedi dini hareketler dikkat çekmektedir. Şahıs merkezli gelişen bu tür oluşumlar, kendileri dışındaki herkesi karalayarak hatta tekfir ederek çarpık bir din anlayışı oluşturmaya çalışmakta, İslam’ın evrensel değerlerinden uzak kişisel ve hizipsel menfaatleri öncelemektedir. Alternatif cuma namazları, çarpık fetvaları, sözde eğitim faaliyetleri, ilkesiz radyo ve televizyon yayınları ile taraftar toplamaya çalışan bu grupların toplumsal hasarlarını önlemek için gerekli tedbirler alınmalıdır. İslam’ın yüce değerleriyle ve gayesiyle uyuşmayan, din adına İslam’ın ahlak ve iffet değerlerini ayaklar altına alan, din istismarı üzerinden ticaret yapan, Müslümanların dini duygularını sömüren, toplumumuza bidat ve hurafelerle örülü gerçek dışı bir din anlayışı sunan yazılı, görsel ve işitsel yayınlar hakkında ilgili kurumlar denetim mekanizmalarını işletmelidir."
- "Batı dünyasının Müslümanlara yönelik ayrıştırıcı tutumu"
Batı dünyasında Müslümanlara yönelik ayrıştırıcı tutum ve davranışların arttığına işaret edilen bildirgede, "Camilere yönelik saldırıların çoğalması, yurt dışındaki millet varlığımızın sorgulanmaya başlanması kaygı verici. Yabancı düşmanlığının radikal bazı siyasiler ve ırkçı söylemlerle tırmanışa geçtiği, İslam ve Müslüman karşıtlığının bazı ülkelerde iç siyasi mülahazalarla sistematik hale getirildiği görülmektedir. Sürecin küresel barış ve güvenliği tehdit edecek bir noktaya doğru evrildiği esefle müşahede edilmektedir. Bölücü terör örgütü ve iş birlikçilerinin yol açtığı maddi-manevi tahribatın giderilmesi için başlatılan çalışmalar aksatılmadan sürdürülmelidir." ifadesi kullanıldı.
Sonuç bildirgesinde, bu kapsamda başbakanlığın hazırladığı acil eylem planının kararlılıkla uygulanmaya devam edildiği aktarılarak şunlara işaret edildi:
"İletişim araçlarının ve teknolojik imkanların sınır tanımadığı günümüzde, genç kuşaklar birtakım yayın ve telkinlerle bedensel ve ruhsal istismara maruz kalmakta, milli ve manevi değerlerimizden uzaklaşmaya itilmektedir. Bu gidişatın doğuracağı olumsuzlukların önlenebilmesi için gençliğin zihin dünyasını koruyacak, maneviyatlarını güçlendirecek, kimlik ve aidiyet bilinçlerini pekiştirecek çok boyutlu çalışmalar yürütülmelidir. Camilerin toplumu kucaklayan, vaaz ve hutbeleriyle insanlara yön veren, huzur, güven, birlik ve bütünlük aşılayan manevi merkezler olması, başkanlığımızın öteden beri üzerinde özenle durduğu asli hedeflerindendir. Bu kapsamda gençlerin, kadınların, çocukların camiyle buluşması daima teşvik edilmeli, engelli vatandaşlarımızın camiye erişimi konusunda yapılan çalışmalar artırılarak devam ettirilmelidir. Gerek ülkemizdeki muhtaçların gerekse misafir olarak ağırladığımız milyonlarca sığınmacı kardeşimizin yaralarını sarmada, hayata tutunmalarını kolaylaştırmada milletimizin hayır, hasenat, sadaka, zekat gibi bağışların önemli bir payı ve katkısı olduğu açıktır. Zenginlerin malları üzerindeki fakir ve ihtiyaç sahiplerine ait payın dağıtılması, fakirlik, yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşayan kesimlerin sorunlarının çözümü için de büyük bir imkandır. Diyanet İşleri Başkanlığının bu kabil hayri ibadetlere rehberlik yapması görevlerinden bir tanesidir. Başkanlığın bu tür mali ibadetlerin ifasında da halkımıza rehberlik etmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. "
Bildirgede, Diyanet İşleri Başkanlığının her geçen gün hizmet kapsamını ve kalitesini artırma gayretinde olduğu, gerek yurt içinde gerekse gönül coğrafyasında yürüttüğü hizmetlerle küresel bir teşkilata dönüşen başkanlığın, belli kişi ve kesimlerce eleştiri sınırlarının da ötesine geçerek itibarsızlaştırılmak istenmesi, karalama ve iftiralara maruz bırakılmasının bütün teşkilat mensupları ve millet tarafından üzüntü ve esefle karşılandığını ifade edilerek, milletin dini-manevi hayatına rehberlik eden başkanlığa yönelik haksız, yersiz, mesnetsiz ve tutarsız ithamların vicdanları yaraladığı kaydedildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.