Zeki Uyanık: ‘Değişim ve Mahalle Kültürü..’
Kıyamete kadar da bu değişim devam edecektir. Zira bu evrende değişmeyen tek hakikat değişimdir.
Her şey değişiyor ve gelişiyor. Değişmeyen tek şey o da değişimdir.
İnsan değişiyor, dünya değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor, şartlar değişiyor, hatta sistemler bile değişiyor.
Kısaca her şey bir değişim içinde varlığını sürdürmektedir.
Dün iyi olduğunu düşündüğümüzü bugün kötü, doğru bildiğimizi yanlış, güzel gördüğümüz çirkin…
Görebilmekteyiz.
Tabii insan ya da varlıklar değişirken aynı zamanda da gelişmektedir. Değişim gelişimle beraber olduğunda insan için güzel ve faydalı bir netice olur.
Fakat bazen de değişim insanın değerlerini yitirmesine, hassasiyet ve prensiplerini kaybetmesine de sebep olabilmektedir.
Dahası İnsan, sosyal hayatta birçok olumsuz hadiseyi hoşlanmasa da kanıksar ve bir anlamda farkına varmadan bilinçsiz bir değişim içerisine düşmektedir. Tıpkı yitirmek üzere olduğumuz mahalle kültürü gibi.
Modern hayatın bir neticesi olarak bizi biz yapan değerlerden birisi olan mahalle kültüründen uzaklaşıyoruz ya da bir başka ifade ile mahalleyi kaybediyoruz.
Modern hayat değişim ve dönüşümle sıcak dostlukları, güven ve dayanışmayı sağlayan mahalle kültürünü bitirmek üzere.
Peki, kaybetmek üzere olduğumuz mahalle kültürü neydi?
Aile bağları gibi sıcak ve samimi komşu, akrabalık, dostluk bağlarıydı.
Komşuya çocuğumuzu emanet edip, gözler arkada kalmadan işe, doktora ya da gezmeye gitmekti. Çünkü komşu evladımıza kendi çocuğu gibi sahip çıkardı.
Komşuda pişer, bize de düşer anlayışıyla ekmeği, yemeği komşu ile paylaşmaktı. Zira komşu hakkı vardı.
Parası imkanı olmayana bakkal amcanın veresiye defteri vardı.
Gençler için mahalle aralarında topraktan da olsa futbol sahaları vardı.
Mahallenin çocuğu, genci yanlış bir iş yapacak olsa mahallenin büyükleri engel olmaktı.
Mahallenin kızına öz kardeş ya da kendi kızı gibi sahip çıkmaktı.
Gencin evliliğinden, yaşlının ölümünden haberdar olduğumuz ortamdı.
Mahalle ve mahalle kültürü, vicdandı, samimiyetti, sabırdı, güvendi, vefaydı, yardımlaşmaydı…
Kısaca üzerinde kestane pişirdiğimiz sobalarımız gibi mahalle kültüründe ilişkilerimiz sıcaktı. Yaslandığımız duvarlar gibi kişiler sağlamdı. Mahalle kültüründe imkan azdı ama kanaat ve huzur vardı.
İbrahim Sadri’nin ifadesi ile: “Biz çocukken; yollar bozuk, ziller bozuk, paralar bozuk ama adamlar sağlamdı.”
Ancak maalesef modern binalar ve modern hayat ya da değişim mahallenin bu güzelliğini bitirmek üzere.
Öyle ki geçmişin sımsıcak mahallesi modern dünyadaki beşeri ilişkilerin zayıflaması ile betondan beter soğumuş.
Birbirinin külüne muhtaç komşular tanışmayı, selamlaşmayı unutan robot insanlara dönüşmüş. Mahalle kültüründe oynamaktan eve giremeyen çocuklar beton binalardan dışarıya çıkamaz halde.
Mahalle kültürünün ana omurgası güven modern dünyada sadece insanın cebi ve kendisi olmuş.
Kısaca modern dünya sadece mahalleyi katletmedi onunla birlikte geçmişimizi, çocukluğumuzu, dostlarımızı, paylaşmayı, sevgiyi, saygıyı, hoş görüyü kültürümüzü ve birçok güzel değerlerimizi de alıp götürdü.
Belki farkındayız belki de değil ama şu bir hakikattir ki kapitalizm mahallelerimiz gibi ruhumuzu da betonlaştırıyor. Çok değil belki 15- 20 yıl sonra bütün şehirler kentsel dönüşümle mahalle kültürünü bitirecek ve modern binalara dönüşecek. Ancak unutulmamalıdır ki mahalle kültürü ölürse medeniyetimiz de, toplumsal yapımızın temel dinamikleri de ölür.
Değişim ve Mahalle Kültürü… - yazının devamı….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.