Yusuf Adıgüzel: Avrupa artık mülteciler sorununu izlemekle yetinemeyecek
Yusuf Adıgüzel: Avrupa artık mülteciler sorununu izlemekle yetinemeyecek
“Göç Sosyolojisi” kitabının yazarı Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel: “Katliam durmazsa 4 milyon İdliblinin en az yarısının Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Batı, bu saldırıları sadece izlemekle yetiniyor. Saldırılar durmazsa Avrupa ülkelerinin konforunun bozulacağının bilinmesi gerekiyordu. Türkiye’yi mülteci deposu gibi görmeleri kabul edilemez. Batı mültecileri kabul etmek zorunda.
Rejim güçleri, İdlib'de aylardır süren sivil katliamına devam ediyor. Türkiye, 4 milyonu aşan nüfusu ile İdlib'deki bu insanlık dramına son vermek ve milyonlarca insanın sığınmacı durumuna düşmesini engellemek için bölgede varlığını devam ettiriyor. Mehmetçiğe yönelik rejimin son saldırıları bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye, rejimin saldırılarına misliyle karşılık verirken, Avrupa kapılarını Suriyeli mültecilere açtı. Türkiye'nin bu hamlesi, İdlib konusunda bütün sorumluluğu Türkiye'nin omuzlarına yıkan Avrupa'da büyük panik yarattı. Peki, şimdi ne olacak? Göç, sığınmacı ve mülteciler konusunda çalışmalar yapan, Göç Sosyolojisi kitabının yazarı Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Yusuf Adıgüzel'e milyonlarca mültecinin geleceğini sorduk.
- Hocam İdlib Türkiye için neden önemli?
Burada, Türkiye'nin bütün ısrarlı diplomatik ve askeri gayretlerine rağmen dünyanın bir türlü görmek istemediği bir insanlık dramı yaşanıyor. 4 milyondan fazla insanın hayatı tehlike altında. 1,5 milyonu aşkın kişi Hatay'dan başlayarak sınır hattına yakın yerlerdeki kamplarda yaşam mücadelesi veriyor. Her gün onlarca çocuk açlıktan ve soğuktan hayatını kaybediyor.
4 MİLYON YENİ MÜLTECİ
-Bu konuda birçok mutabakat yapıldı. Bu duruma nasıl gelindi?
Suriye'de rejim muhalifi grupların tamamına yakını şu unda İdlib'e sıkışmış durumda. Hatırlanacağı gibi daha önce yoğun çatışmalar sonunda Dera ve Halep gibi büyük kentlerden çıkarılan muhalifler aileleri ile birlikte İdlib'e tahliye edilmişti. Esad zulmünden kaçan sivillerle birlikte, ılımlı ve radikal muhalif direnişçi gruplar da bu bölgede. Ülke içinde yerinden edilmiş 6 milyona yakın Suriyelinin yüzde 80'ini bu küçücük yere yığılmış durumda. Soçi mutabakatına rağmen, Rejim ve Rus saldırıları sonunda İdlib de artık güvenli bir yer olmaktan çıktı.
TÜRKİYE KORUMAZSA RUANDA GİBİ KATLİAM OLUR
-Türkiye'nin İdlib'de amacı ne?
Türkiye, son günlerde askeri güç kullanarak oradaki 4 milyona yakın insanı korumaya çalışıyor. Dahası bu insanlar yerlerinden yurtlarından edilirse Türkiye'ye büyük bir mülteci göçü bekleniyor.
-İdlib'de Ruanda ve Bosna gibi bir katliamın olacağından bahsediliyor. Rejim, kendi halkına bunu yapabilir mi?
Bu bölgedeki insanların tamamını Suriye rejimine muhalif kişiler. Türkiye'nin korumayı kaldırması durumunda milyonlarca kişinin kitle imha silahlarıyla katledilmesi işten bile değildir. Dünya 9 yıldır izlediği gibi emin olun, yüzbinlerce insanın orada katledilmesini izleyecektir. Suriye'de bugüne kadar ölenlerin sayısı 1 milyona yaklaştı belki de. Varil bombaları, misket bombaları, kimyasal silahlar dâhil, savaş suçu kapsamına giren onlarca katliam oldu ve dünya izlemekle yetindi. İran ve Rusya destekli Suriye rejimi, Sünni Müslümanları katletmekten çekinmeyecektir.
BATI KATLİAMI SADECE İZLİYOR
-İdlib'de bir katliamı önlemek için uluslararası kamuoyu ne yapabilir?
Öncelikle oradaki sivillerin Rus ve Rejim uçakları tarafından bombalanmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Bunun için Türkiye'nin uzun süredir dile getirdiği gibi İdlib'in acilen uçuşa yasak bölge ilan edilerek güvenli bölge haline getirilmesi lazım. Türkiye'nin Astana, Soçi ve Cenevre süreçleriyle yapmak istediği öncelikle sivillerin güvenliğini sağlamaktı. Dünya, Suriye'de bugüne kadar öldürülen yüzbinlerce insanı izlediği gibi, İdlib'de medya gelecek katliamları da izlememeli.
4 MİLYON KİŞİNİN YARISI TÜRKİYE'YE SIĞINACAK
-Rejim İdlib'i tamamen ele geçirirse Türkiye'ye ne kadar mültecinin gelmesi bekleniyor?
Birkaç gün gibi kısa bir sürede Hatay sınırları boyunca bekleyen yaklaşık 1,5 milyon kişi Türkiye'ye akın edecektir. İdlib'deki 4 milyona yakın insanın sadece yarısı bile gelse 2 milyondan fazla insan Türkiye'ye sığınacaktır.
BATI TÜRKİYE'Yİ MÜLTECİ DEPOSU GÖRÜYOR!
-Türkiye Avrupa'ya gitmek isteyen mültecilere engelleyici olmayacağını belirtti. Türkiye bu adımı neden attı?
4 milyonu Suriyeli olmak üzere, 5 milyonu aşkın uluslararası koruma ve geçici koruma altındaki kişiyi barındıran Türkiye'nin gitmek isteyenlere engel olmayacağını söylemesi ve binlerce kişinin Avrupa sınırlarına akın etmesi Avrupa'nın dikkatini çekmek için yeterli oldu. Avrupa daha önce, 2015'deki mülteci akını ile şok yaşamış ve Türkiye'nin kapısını çalarak Geri Kabul Anlaşmasını erkene çekmişti. Ancak bu anlaşma ile Türkiye'yi bir mülteci ve göçmen deposu gibi görmek isteyen AB, Türkiye'nin yükünü ve hassasiyetlerini hiçbir zaman paylaşmadı. Göçün önlenmesine yönelik adımların atılmasına yardımcı olmadı. Türkiye doğu kapısını açsın, batı kapısını sıkı sıkıya kapatsın istedi. Ancak küresel bir dünyada yaşıyoruz. Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Suriye, Filistin savaş, açlık ve sefalet içindeyken Avrupa ülkelerinin konforunun bozulmaması mümkün mü?
MÜLTECİLERİ KABUL ETMEK ZORUNDA
-Yunanistan yönetimi mültecileri tampon bölgede bekletiyor. Böyle bir hakkı var mı?
Yunanistan'ın kendi sınırlarını ve dolayısıyla AB sınırlarını düzensiz göçlere karşı korumak istiyor. Ancak ülkelerindeki zulüm nedeniyle sığınma arayan ve kendi ülkesine dönmek istemeyen insanların uluslararası hukuka göre üçüncü ülkelere mültecilik başvurusu yapabilmesi hakkı var. Türkiye'de Avrupa'dan gelmeyen insanların mültecilik hakları yok. Dolayısıyla bu insanlar bir AB ülkesine iltica etmek üzere sınıra yığılmış durumdalar. Yunanistan'ın hukuki sorumluluğu mültecilerin kendi sınırlarını geçişinden sonra başlıyor. Ama etik olarak bu insanları kendi sınırları içinde alıp, başvuruların değerlendirmeli, ondan sonra mültecilik hakkı verip vermeyeceğine karar vermelidir.
-Yakın geçmişte mülteci düşmanlığı yapanlar şimdi gitmek isteyenlere engelleyici olmayan Türkiye'yi eleştiriyor. Sizce ikiyüzlü bir yaklaşım değil mi?
Gönüllü olarak Türkiye'den çıkmak isteyenlere, Türkiye'nin kapıları neden açtığını eleştirmek kadar, Avrupa'nın kapıları neden açmadığını da eleştirmek gerekmiyor mu? Avrupa mültecilerin güvenli bir biçimde ulaşmasına imkan vermeli, insanları riskli yollara mecbur bırakmamalıdır.
TÜRKİYE'NİN OMUZLARINA YIKTILAR
-Almanya dışında AB ülkeleri mülteciler konusunu görmezden geldi. Gelinen bu noktada AB ülkeleri sorumluluk almaktan kaçabilir mi?
Anlaşılıyor ki bu insanlar Avrupa ülkelerine gitmek istiyor, ama Türkiye bu insanların çıkışına bugüne kadar izin vermemiş. Yani bir nevi AB sınırlarını korumuş. Türkiye bugüne kadar düzensiz göçle yaptığı mücadele göz ardı edildi. Son 5 yılda 1 milyon 220 bin düzensiz göçmen yakalandı. Sadece geçen yıl 455 bin kişi yakaladı. 2019'da bütün AB ülkelerine giden mülteci sayısı sadece 104 bin. Türkiye'nin engel olmaması durumunda bu kişilerin büyük çoğunluğu AB ülkelerine geçecekti. Bu gerçek bir türlü görülmedi. Suriyeliler ve diğer yüzbinlerce düzensiz göçmenin sorumluluğunu Türkiye'nin omuzlarına yıktılar. Türkiye tek başına dünyadaki bütün Suriyeli mültecilerin yüzde 65'ini konuk ediyor. Geçen yıl bütün AB ülkelerindeki mülteci sayısından 4 kat fazla düzensiz göçmen yakaladı. Suriye'de sadece ekonomik değil, askeri operasyonlar ile şehitler vererek istikrarı sağlamaya çalışıyor.
-Bir ülke topraklarına adım atmış mülteci sınır dışı edilebilir mi?
SIĞINMA EN TEMEL İNSAN HAKKIDIR
Sığınma hakkı temel insan haklarındandır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 14. Maddesine göre, her insanın zulüm karşısında, başka ülkelere sığınmaya ve bu ülkelerde sığınmacı işlemi görmeye hakkı vardır. Dolayısıyla hiçbir ülke, kaynak ülkesindeki zulüm nedeniyle, sınır kapısına dayanmış kişileri almamak lüksüne sahip değildir. Bütün ülkeler mültecilere karşı sorumludur. Ancak Avrupa ülkeleri kendilerini bu sorumluluktan kurtarmak için geri kabul anlaşmaları ve tampon bölge uygulamaları gibi bir takım uygulamalar geliştirdiler. Hatta Yunanistan'ın çok sık yaptığı gibi insanlık suçu işleyerek geri itme (push back) uygulaması yaptılar. Mültecileri döverek, işkence ederek geri gönderdiler, botlarını batırdılar, insanları ölüme terk ettiler. Ayrıca kendi rızası olmadan, mültecilerin zorla geri gönderilmesi, hayatı veya özgürlüğü tehdit altında olacak ülkeler iade edilmesi hukuken mümkün değildir.
sabah.com.tr
Kaynak: Sabah Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.