Yüksel Kanar: Kur’an Müslümanlığı Diye Bir Tuzak
Kur’an Müslümanlığı Diye Bir Tuzak
Bir MüslümanınKur’an Müslümanlığı dışında başka bir Müslümanlık peşinde koşması elbette düşünülemez. İslâm’ın temel çerçevesi,Allah (c.c.) kelamı olan Kur’an tarafından çizilmiştir.
İslâm karşıtları Müslümanların Kur’an’a olan duyarlıklarını bildikleri için onun adını kullanarak bir Müslümanlık türü icat ettiler. Buradaki kötü niyeti düşünemeyen bazı samimi kardeşimizin de icat edilen bu parlak isme kanarak onların peşine düştükleri görülüyor.
“Kur’an Müslümanlığı” adıyla çıkarılan bu icat, başta Hıristiyanlık olmak üzere, İslâm’a karşı olan inanç ve ideoloji taraftarlarınca uydurulmuş bir projedir. Ona yüklenen anlam ve beklenti, yine onda açıklanan bütün destek ve anlamlarından soyutlanan Kur’an’ı, kendilerince savunmasız bırakmaktır. Nihai amaç, onun anlam örgüsünü güçlendiren ve uygulanmasını sağlayan öğeleri ortadan kaldırdıktan sonra, doğrudan Kur’an’la ilgili şüpheler yayarak eleştiri ve düşmanlığı ona yöneltmektir. Yani önce Kur’an yalnızlaştırılacak, sonra da oklar ona çevrilecektir.
Şimdi din karşıtları, bu kötü niyetlerini Müslümanların en fazla değer verdiği Kur’an adını kullanarak, yani sureti haktan görünerek gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Amaç, İslâm’ı içten, bizzat Müslümanlar eliyle çökertmektir. Nitekim “Kur’an Müslümanlığı” söylemini savunanlar, belirli bir İslam kültürüne sahip olanlar, hatta kanaat önderi olarak tanınanlardır.
Bu oyun ilk kez oynanmıyor. Bilindiği üzere onikinci yüzyılın başlarında, Haçlı saldırıları için asker toplayan Hıristiyan propagandacıları, saldıracakları İslâm’ın heretik (sapkın) bir Hıristiyan mezhebi olduğunu yayıyorlar ve Kur’an’ı da bir vahiy değil, Peygamber Efendimiz’in (sav) yazdığı bir kitap olarak göstermeye çalışıyorlardı. Bunlara göre Kur’an ilkeleri,Allahü Teâlâ tarafından değil, Peygamber Efendimiz tarafından konulan ilkelerdi. Batılı eğitimle yetişen ve kafaları onların kavramlarıyla dolu olan bazı sözde bilim adamı veya âlim geçinen kimseler, ta onikinci yüzyıldan kalan bu basit öncüllerden hareketle bir sünnet ve hadis düşmanlığı sürdürüyorlar.
Bunların, her şeyden önce İslâm’ın alanını daraltmaya yönelik çabalar olduğu bilinmektedir. Oysa Kur’an’ın belirttiği Müslümanlık çerçevesi “sünnet”i, yani Peygamber Efendimizin (sav) söz ve uygulamalarını da içine alır. Nitekim "Peygamber size ne verirse onu alın, neyi men ederse onu bırakın" (Haşr 59/7) ayet-i kerimesi bunu gösterir. Aynı zamanda Allah’a itaatin hemen ardından Resulullah’a itaatin emredildiği ayet de yine, sünnetin Kur’an çerçevesi içinde olduğunu gösterir.Sünnet, Kur’an’ın müşahhaslaşması, pratiği ve hayata uygulanmasıdır. Sünneti ortadan kaldırmak, Kur’an’ın sadece okunan, ama hayata uygulanmayan bir kitap olarak kalmasını istemektir. Kur’an Müslümanlığı projesini ortaya atanların amacı da zaten budur. Oryantalistler bütün çabalarıyla bunu yerleştirmeye çalıştılar. Onlara göre İslâm, önemli şeyler başarmış, ama tarihin belirli bir döneminde kalmış, etkinliğini yitirmiştir. Dolayısıyla Kur’an’ı Kerim de –onlara göre– ancak arkaik bir kitaptır ve sadece bu açıdan araştırılabilir.
“Kur’an Müslümanlığı”nıhadisten ve sünnetten uzak düşünenlerin kötü niyetlerini gösteren en büyük kanıt da, Kur’an ayetlerini Allah’tan vahiy yoluyla alarak insanlara bildiren Resulullah’ın sünnetini reddetmektir. Kuşkusuz ki bu,aslında Kur’an’ın reddinden başka bir şey değildir. Zaten söylemin asıl amacı da önce Sünnet ve dolayısıyla Peygamberin reddi, ardından da onun getirdiği vahyin reddidir. Kur’an’ı reddin kapısını aralamak için önce hadisin reddi gerçekleştirilecektir böylece.
Daha doğrusu bu tür kimselerin amacı, son tahlilde “deizm” denen felsefi bir ideolojidir. Türkçede “yaradancılık” kelimesiyle karşılanan “deizm”, sadece yaratıcı bir gücün bulunduğunu kabul eden, onun dışında peygamber, kitap, melek gibi, İslâm inancının temellerini oluşturan ilkeleri kabul etmeyenlerin görüşüdür. Onlara göre “yaratıcı güç” de, bizim Allah inancımızla hiç ilgisi olmayan doğa gücüdür.
Kısacası “Kur’an Müslümanlığı” icatçıları, hadisleri kabul etmemekle, Hz. Peygamber'in (sav) risaletini iptal etmek, onun Allah ile münasebetini kesmekte, dolayısıyla, bilerek veya bilmeyerek "O kimseler ki Allah'ı da, resullerini de tanımaz ve Allah ile resullerinin arasını açmak isterler (…) İşte bunlar kâfirlerin ta kendileridir" (Nisa: 150) ayetine muhatap olmaktadırlar. Gerçek Kur’an Müslümanları içinse: “Allah'ın Resûlü'nde sizler için (…) en mükemmel bir numune vardır" (Ahzab: 21).
İslâm’ı protestanlaştırmak, her kafaya göre bir İslâm uydurmak isteyenlerin parlak “Kur’an Müslümanlığı” sloganlarına asla kanmamak ve itibar etmemek, bu konuda çok dikkatli olmak gerekiyor. Sosyal medyada dolaşan ve Hanefilik ve Sünnetiİşid ile yan yana koyan ve aynıymış gibi gösteren, Kur’an’ı da bunun karşısına yerleştiren sapık anlayışa karşı uyanık olmalıyız. Sünneti ve Hanefi mezhebini Amerika uydurması bir terör örgütüyle aynı gösteren bir anlayışa asla rıza göstermemeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.