Yaşar Duru: Nemrud'un kızı değil sobanın gazı öldürdü..
19 Ocak 2004’te kara haberi geldi;“Kazancı Bedih sizlere ömür” dedi telefonun öbür ucundaki ses. “Dün gece... Hanımıyla birlikte, katalitik sobadan sızan gazdan zehirlenmişler” diye ekledi.
O gece ekranlarda; Muhsun Kırmızıgül ile düet yaptığı; “Nemrudun kızı, yandırdı bizi” türküsünün klibini ıslak gözlerle izledikten sonra; “Nemrudun kızı değil, sobanın gazı öldürdü” diye birer birer döküldü kelimeler dudaklarımdan. Nemrudun kızı değil, katalitik sobanın gazı çakmıştı silleyi felek misali. Silmişti kara yazısını. Söndürmüştü ocağını, bu nasıl devransa. Dünya gözünde Kerbela’ya dönmüştü.
Kazancı Bedih’in ne zaman, nerede, kimden olduğundan ve kimin doğurduğundan söz etmeyi gereksiz buluyorum. Bunlar her insanın hayat yolculuğunun başlangıcındaki basit kilometre taşları. Sıradan insanlarda olması gereken olmazsa olmazlar sadece. Sıradışı insanlar için, önemsenmeyecek sıradan nüfus ve aile bilgileri. Her sıradışı insan gibi Kazancı Bedih’in de kim olduğundan çok ne olduğu ve ne yaptığı ilgilendiriyor beni. Bedih ustayı Pir makamına yükselten özgün değerlerle ilgiliyim ben.
Öncelikle ve özellikle, Bedih ustanın sesini ve tavrını sevdiğimi belirtmek isterim. Divan edebiyatının ağdalı diliyle söylenmiş mısraları zaman zaman yanlış telafuz etmiş olması dahi, bu gerçeği değiştirmez. Hamza Şenses, Mukim Tahir ve Bekçi Bakır gibi şair, bestekar, derlemeci olduğunu söyleyemeyiz. Son gazelhanın makamları çok iyi bilen usta bir icracı olduğunun altına kalın bir çizgi çizmekse, boynumun borcudur.
Sesinin rengi ve tınısı, sıra dışı ve pek rastlanır türden değildi. Bir gazeli birkaç makamda okuyacak kadar müzik bilgisine sahipti. Musikiyi mektebinde değil ama, usta çırak geleneği çerçevesinde yörenin usta icracılarından öğrendi.
Gazel ve hoyrat okuma tavrının oluşmasında Tenekeci Mahmut’tan etkilenen Kazancı Bedih, ud, tambur ve cümbüş çalmada da, en az gazelhanlığı kadar ustaydı.
Sanatında ve özel hayatında en büyük eksikliği ve talihsizliği; Kel Hamza, Mukim Tahir, Bekçi Bakır ve hocası Tenekeci Mahmut gibi; mektep, medrese göremeyişi ve her alanda eğitimsizliği olmuştur. Okuma-yazmayı askerde öğrenen Bedih usta; gazellerin sözlerini dinleyerek ezberler, dolayısıyla dinlediği kişilerin eksik ve yanlışlarını aynen tekrarlamak durumunda kalırdı. Osmanlıca’yı ve aruzu bilmemesi, Füzuli ve Nabi gibi Divan Edebiyatı’nın usta şairlerinin mısralarını okurken, telafuz ve vurguda yanlışlara düşmesine, bazan iki, hatta üç ayrı gazelin beyitlerini arka arkaya okuyarak Divan Şiiri geleneğini gözardı etmesine neden olmuştur. Bir örnek vermek gerekirse: Yaşar Nezihe Hanım’ın “Gül ruhsarınızı gonca-i zibaya değişmem” mısraı ile başlayan nahif gazelinin: “Tenha gecelerde beni eyler müteselli, / Baykuş sesini bülbülü şeydaya değişmem.” beytini okuduğu bir çok gazelin sonuna eklemiştir. Bu durum ister istemez, Bedih Yoluğ’un seslendirdiği gazelleri icra eden İbrahim Tatlıses, Selahattin Alpay gibi türkücülerin aynı yanlışı tekrarlamalarına, dolayısıyla Türk halk müziği geleneği içinde zaten çok az icra edilen gazellerin yozlaşmasına neden olmuştur.
Ne var ki az konuşan, mütevazi kişiliği ile 70’in den sonra da olsa, milyonlarca insanın gönlüne taht kurdu. O’nu anarken anlamak gerektiğine inanıyorum. Başarısının büyüklüğü ancak bu şekilde kabul ve takdir edile bilir.
www.ulukanal.com / yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.