Vefa Yürekli: Atina’nın Karabağ’dan alması gereken ders
Uluslarası ilişkilerde iki çeşit güç vardır: Yumuşak güç (soft power) ve sert güç (hard power). Yumuşak güç, diplomasi ve müzakere yoluyla sorunların çözülmesi manasına gelir. Sert güç ise askeri, ekonomik vb. gücünü kullanarak bir devletin diğerine üstünlük sağlamasıyla sorunu çözme çabasıdır.
Karabağ mevzuatı 30 senelik bir dava. Ve çözümü için gerek birleşmiş milletler bünyesinde sayısız oturum yapılmış, gerekse 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı tarafından kurulan Minsk grubu ile defalarca görüşmeler gerçekleştirilmiş. Fakat bir sonuca ulaşamamıştır. Ermenistan fiilen işgal ettiği Karabağ topraklarından çekilmemiş, üstüne üstlük tacizlerine ve işgal girişimlerine devam etmiştir.
Temmuz ayında Erivan’ın Tovuz’a yaptığı saldırı ise olaya yeni bir boyut getirmişti. Nitekim Tovuz Karabağ’ın dışında bir bölge ve olaya yeni bir boyut getirmişti. Tovuz aynı zamanda Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının çıkış noktası.
Gerek Doğu Akdeniz’deki gerilim ve Türkiye’nin kararlı tutumu, gerek Libya ve Suriye’de Türkiye’nin varlığının pekişmesi, temmuz ayında BTC boru hattı üzerinde ve Karabağ’dan uzak bir bölgede gerçekleşen Ermeni saldırısının arkasında 3. ülkeler var mı veya bu saldırı üzerinden Türkiye’ye bir mesaj mı verilmeye çalışılıyor sorusunu getirdi akıllara.
Sonuçta Bakü tarafından yumuşak güç yoluyla çözülmeye çalışılan sorun, Ermenistan’ın hamleleriyle çıkmaza girmiş oldu. Nihayet 27 Eylül günü Ermenilerin Terter'in Gapanlı, Ağdam'ın Çıraklı ve Orta Garvand, Fuzuli'nin Alhanlı ve Şükürbeyli, Cebrayıl'ın Çocuk Mercanlı mevkilerindeki sivil köylere yapmış olduğu saldırı ve Azerilerin vermiş olduğu sivil kayıp bardağı taşıran son damla oldu ve Bakü bu şekilde sahaya inmiş oldu.
Karabağda Azerbayca’ın başlattığı operasyonla geçtiğimiz bu 4 günlük süreçte Ermeniler ciddi kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Operasyon devam ediyor ve edecek gibi de gözüküyor. Türkiye Azerilere cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklar düzeyinde yaptığı açıklamalarda Azerilerin koşulsuz arkasında olduğunu ve sonuna kadar destekleyeceğini beyan etti. Operasyonun Azerilerin işgal edilmiş topraklarını kurtarana kadar devam edeceği öngörülüyor.
Erivan’ın bölgede ABD, Rusya ve çeşitli Avrupa ülkelerinin maşası olarak kullanıldığı aşikar. Ve bugün gelinen noktada bunun faturasını ağır ödüyor. Aynı pozisyonda olan bir başka devlet ise Avrupa’nın şımarık çocuğu olarak tabir edilen Yunanistan için geçerli.
Dış borç yapılanmalarıyla 2060 yılına kadar AB ve İMF’ye 322 milyar Euro ödemek zorunda olan ve tabiri caizse eli kolu bağlanan Yunanistan, geçtiğimiz günlerde askeri zafiyetini gidermek amacıyla Fransa’dan borçlanarak 18 adet savaş uçağı aldı ve her geçen gün artan dışa bağımlılığını daha da arttırdı. Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın Türkiye karşısında sergilediği hukuksuz tutumun arkasında da bu bağımlılığın olduğu biliniyor.
Türkiye şu anda AB ve Yunanistan’la müzakereler çerçevesinde hakkını arıyor. Yani yumuşak güç kullanmaya çalışıyor. Fakat çözüme ulaşılmazsa sert güç kullanmaktan çekinmeyeceğini de ifade ediyor.
Yunanistan’ın Karabağ’da gerçekleştirilen operasyonundan ders çıkarması gerek. Çünkü diplomasideki bu hırçın tutumları, iş sahaya gelince kötü sonuçlar doğuracak.
Sözün bittiği yere gelmeden ateşte en çok maşanın yanacağını görmeli.
Kaynak: Ulu Kanal
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.