Uzmanlara göre ABD'nin Türkiye'ye yaptırım kararı Türk savunma sanayisinin gelişimine hız kazandırabilir
Ankara
İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Veysel Kurt ve İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ragıp Kutay Karaca, ABD yönetimi tarafından S-400 alımından dolayı Türkiye’ye ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulanmasının Türkiye'ye ve gelecek dönemdeki Türk-Amerikan ilişkilerine etkisini AA muhabirine değerlendirdi.
Prof. Köni, yaptırım kararlarının nispeten çok hafif olduğunu ve iki ülke arasındaki ilişkileri bozabilecek boyutta olmadığını belirtti.
Bu tür yaptırımlarda ilk etkinin piyasalarda olduğunu dile getiren Köni, "Piyasa bu cezayı ağır olarak algılamadı. Algılamadığı için de çok arayı bozacak bir durum değil bu. İki mecliste de üçte iki çoğunluğu geçtiği için Trump yaptırımları imzalamak zorunda kaldı. O yüzden aradaki ilişkilerin Joe Biden zamanında daha düzgün bir hale geleceğini tahmin ediyorum." dedi.
Köni, ABD'de Türkiye'ye yönelik yaptırımları için baskı yapan grupların silah lobileri olduğuna dikkati çekerek, "Amerika'nın en büyük kazancı Amerikan silah satışlarından geçiyor. Meclise ve Senatoya da baskı yapıyorlar." değerlendirmesini yaptı.
ABD'nin lobilere bağlı bir ülke olduğunu vurgulayan Köni, "ABD'de demokrasi yerine 'lobitokrasi' var. Üçte iki çoğunluğu geçince de başkan yaptırımları imzalamaya mecbur kaldı." dedi.
Köni, 1974'te Kıbrıs olaylarından sonra da böyle gelişmeler olduğunu ancak bunun belli bir süre sonra kaldırıldığını dile getirdi.
"Bu Türkiye'nin yeniden bir teknik hamlesine neden olabilir"
Yaptırım kararlarının ardından karamsar olunmaması gerektiğinin altını çizen Köni, şunları kaydetti:
"ABD'nin bundan sonraki rolünde Türkiye çok önemli bir jeopolitik yapıya sahip. Bu açıdan belli bir süre sonra tekrar Türkiye önemli bir pozisyon kazanacaktır. Aynısını biz 1990'da yaşadık. Sovyetler Birliği çöktü, artık NATO'ya gerek yok dediler. Ama sonra Orta Doğu'da, Kafkaslar'da ve Balkanlar'da savaş çıkınca Clinton Türkiye'ye geldi. Türkiye yeniden çok önemli bir müttefik olarak ortaya çıktı. Zaman zaman iniş çıkışlar olabiliyor."
Köni, Türkiye'nin bugünlerde kendi silahını yapabildiğini vurgulayarak, "Bazı çok teknik gelişmelerde duraksama olabilir ancak başka yerlerden teknolojileri alabiliriz çünkü 1964 yılında ambargo uyguladılar, çıkarma gemimiz yoktu, çıkarma gemisi yaptık. 1974 yılında ambargo uyguladılar, kendi tüfeğimizi, silahımızı yaptık. Bu da Türkiye'nin yeniden bir teknik hamlesine neden olabilir." değerlendirmesinde bulundu.
ABD'nin geçmiş yıllarda Türkiye'yle bilgi paylaşmadığını ve bu nedenle Türkiye'nin İHA ve SİHA'ları ürettiğini ifade eden Köni, "Birtakım kısıtlamalar bu tür sıçramaları getiriyor." dedi.
"ABD zaten şimdiye kadar Türkiye'ye yaptırım uyguluyordu"
Doç. Dr. Kurt ise Türkiye-ABD arasında büyük bir kriz beklemediğini belirtti.
Türkiye'nin bu yaptırımlara çok sessiz kalacağını düşünmediğini kaydeden Kurt, "Türkiye'nin bir karşılık vermesi durumunda, eğer ABD bu meseleyi tırmandırıp yeni yaptırımları devreye sokarsa o zaman bir krize dönüşebilir ancak bu haliyle aslında Türkiye, S 400'leri almaktan vazgeçmeyerek kendi güvenliğini önemsediğini ABD'ye göstermiş oldu." dedi.
Kurt, büyük bir kriz olmasa da yine de ikili ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olabileceğine dikkati çekerek, "Şunu da gözden kaçırmamak lazım. ABD zaten şimdiye kadar Türkiye'ye yaptırım uyguluyordu. Türkiye'nin F35 programından çıkarılması zaten bir yaptırımdı. Dolayısıyla Türkiye'nin buna hazırlık olduğunu söyleyebiliriz." ifadesini kullandı.
ABD'nin yaptırım kararının Türkiye'yi derinden etkileyecek maddeler içermediğini dile getiren Kurt, "Burada Trump yönetimi aslında bir anlamda Türkiye'ye, CAATSA yasasını uygulamak zorunda olduğu için uyguladığına dair bir mesaj vermiş oldu." dedi.
Kurt, bu yaptırım kararının daha çok savunma sanayisine yönelik olduğunu belirterek, bu alandaki ilişkilerin etkilenmemesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Yaptırım kararının ardından ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Türkiye'ye yönelik yaptığı açıklamaları "paradoks" olarak tanımlayan Kurt, "Hem ilişkilere zarar verecek bir adım atmak hem de ilişkilerin kaldığı yerden devam etmesini beklemek ciddi bir paradoks oluşturuyor. Genel ilişkilerin daha büyük bir krize evrilmesini beklemiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"ABD'ye büyük oranda bir bağımlılık yok artık"
Kurt, Türkiye'nin güvenliğini riske atacak bir krizin oluşacağını düşünmediğini belirterek, "Bu yaptırımlar, Türkiye'yi özellikle savunma alanında bir güvenlikten yoksun bırakacak herhangi bir sonuç doğurmayacak." dedi.
Türkiye'nin birçok alanda yerli üretim yaptığının altını çizen Kurt, şöyle devam etti:
"Sadece savaş uçağı bağlamında Türkiye'nin bir alternatif arayışına girmesi gerekecek. Bunu da dışarıdan Su-35'ler veya Çin'den J-20'lerle karşılayabilir. Türkiye'nin üzerinde çalıştığı yerli milli muharip uçağına hız vermesi daha makul gibi gözüküyor. Bu uçak projesi tamamlanana kadar da Türkiye elindeki F-16'larla ve herhangi bir şey söz konusu olduğunda S400'leri devreye sokarak kendi güvenliğini sağlama yoluna gidecektir."
Kurt, ABD'nin yaptırım kararı nedeniyle karamsar olunmaması gerektiğine işaret ederek, "ABD'ye büyük oranda bir bağımlılık yok artık. Türkiye'nin yaptığı son operasyonlarda bütün burada kullanılan unsurların büyük oranda yerli sanayi tarafından karşılandığını görüyoruz. Bir bağımlılık söz konusu olmadığı için, Türkiye için herhangi bir güvenlik açığı yaratacak bir kriz veya bir sonuç beklemiyorum." değerlendirmesini yaptı.
Yaptırım kararının ABD Başkanı Trump tarafından alınmasının, ABD'nin 46'ncı başkanı seçilen Biden tarafından alınmasından daha olumlu olduğunu dile getiren Kurt, şunları söyledi:
"Trump'ın bu kararı almış olması ikili ilişkiler için de daha iyi. Eğer Biden'a kalmış olsaydı bu karar, CAATSA yaptırım meselesi ikili ilişkileri rehin alabilecek bir potansiyele ve bir içeriğe sahipti. Dolayısıyla ikili ilişkileri rehin alabilecek mesele Trump'ın son günlerinde halledilmiş oldu. Türkiye'yle ABD, Biden döneminde bu yaptırımların gölgesi olmadan ve bunlar iki ülkenin ayağına dolanmadan yeni bir sayfa açma şansına sahip olacak."
Kurt, yeni ABD başkanının Türkiye ile ilişkilerinde sadece kendi rengini vereceğini kaydetti.
"ABD, S-400'leri bahane ederek 'Savunma sanayini geliştirmene gerek yok.' diyor"
Prof. Dr. Karaca da Türkiye'nin ABD ile önceki başkan Barack Obama döneminden bu yana farklı konularda birçok kriz yaşadığını hatırlatarak, bu krizlerin başında ABD'nin PKK'nın uzantısı PYD/YPG'ye desteğini ve FETÖ'ye yönelik tutumunu gösterdi.
ABD'nin 1950'lerden bu yana müttefiki olan Türkiye'yi kaybetme pahasına adımlar attığını söyleyen Karaca, "Uzun yıllardır orta ve uzun menzilli hava savunmamız için kendi müttefiklerimizden istediğimiz füze sistemlerinin verilmemesinin ardından S-400'leri aldıktan sonra da yeni bir kriz ortaya çıktı. Türkiye'den geri adım atmasını isteyen ABD, Türkiye'ye zarar verecek, Türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek her türlü konuda geri adım atmayı reddediyor. Dolayısıyla bizim ABD'yle temelden bir uyuşma sağlamamız neredeyse imkansız." diye konuştu.
Karaca, yaptırım kararının beklenen bir karar olduğuna da işaret ederek, "ABD'yle ortak yürüttüğümüz silah sistemlerinin yaptırımlara dahil olmadığını görüyorum ama ABD, S-400'leri bahane ederek 'Savunma sanayini geliştirmene gerek yok. Biz sana ne kadar verirsek o kadar güçlü olacaksın.' diyor. Yani 'güç ayarın bende olacak' diyor. Dolayısıyla stratejik silahlara, kendi savunacak gelişmiş savunma sistemlerine benim iznim olmadan, benim silahlarım olmadan sahip olamazsın diyor." ifadelerini kullandı.
"Türkiye taviz vermezse ABD masaya oturmak zorunda kalacak"
Yaptırım karşısında Türkiye'nin tavizsiz davranması gerektiğini vurgulayan Karaca, "Eğer dik duran, amacından vazgeçmeyen, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen ve uygulayan Türkiye olursa en sonunda bir şekilde bizimle masaya oturmak zorunda kalacaklar. Yoksa emperyalizme verilen her taviz başka bir tavizin habercisi olacaktır." diye konuştu.
Karaca, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası uygulanan silah ambargosunun Türk savunma sanayisinin temellerinin atılmasını sağladığına dikkati çekerek, "ABD bunu abartılı bir noktaya sokarsa o zamanki süreç Türkiye'nin çok daha büyük bir savunma hamlesine dönecektir." ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.