'Terör eyleminin amacı siyasi dinamikleri şekillendirmeye yönelik'
AK Parti Sözcüsü Çelik, Ankara'daki terör saldırısının "1 Kasım seçimlerine dönük hem toplumsal travma yaratma hem de siyasi dinamikleri şekillendirme hedefi gözettiğini düşündüklerini" belirtti.
ANKARA (AA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Ankara'daki terör saldırısına ilişkin, "Böylesi büyük bir terör eyleminin, vahşi bir saldırının kuşkusuz Türkiye'deki 1 Kasım seçimlerine dönük hem toplumsal birtakım travmaları yaratmaya hem de siyasi dinamikleri şekillendirmeye dönük ciddi bir hedef gözettiğini düşünüyoruz" dedi.
Çelik, Anadolu Ajansı'na açıklamalarda bulundu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Ankara'daki terör saldırısına ilişkin soru üzerine, Çelik, "çok ağır bir terör eylemi"nin gerçekleştiğini belirterek, başsağlığı dileklerini iletti.
Saldırıyı "Cumhuriyet tarihinin en kanlı eylemi" olarak nitelendiren Çelik, şunları söyledi:
"Miting alanına doğru yürüyüşün olduğu bir yer olduğu için de güvenlik alanının dışında bir yer. Şöyle bir şey yapmışlar, resmen bir katliam. Üzerilerinde yaklaşık 5'er kilogram bomba taşıyorlar. Bir tanesi bombanın patladığı yerde duruyor, ötekisi de planlı bir şekilde, bomba patladığı zaman insanların doğal olarak kaçacağı hattın üzerine yerleşmiş ki ikinci kademede tekrar daha büyük bir katliam olsun diye. Dolayısıyla ikinci bombanın durduğu yer de kaçış hattı üzerinde olduğu için daha büyük bir katliamı da hedeflemişler. Kaybettiğimiz vatandaşlarımızın, yaralı vatandaşlarımızın sayısı bütün bunlar açısından bakıldığında hakikaten fevkalade ağır bir tablo."
Ömer Çelik, başkentin göbeğindeki bu saldırıya ilişkin araştırmaların çok yönlü yapıldığını belirterek, "Başbakanımız bizzat üç gün iptal etti bütün programlarını. Seçim kampanyası ile ilgili çalışmalara ara verdi Sayın Başbakan. Bizzat yönetiyor krizi. Hemen her gün uzun soluklu toplantılar yapıyor güvenlik birimleriyle" diye konuştu.
Ulusal yas çerçevesinde gereken saygının gösterilmesi, buna uygun hareket edilmesine yönelik parti teşkilatlarına duyuru yaptıklarını anlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Öncelikli olan, bunun arkasındaki yapının çözülmesi. Yani bu nasıl gerçekleşti ve arkasında nasıl bir şey var. Şu aşamada tabii birtakım somut bulgular üzerinden gidiyorlar, birtakım operasyonlar da yapıyorlar ama şu aşamada tabii DAEŞ, PKK, Suriye odaklı birtakım oluşumlar bunların hepsi şu anda eşit düzeyde bir adres olarak önümüzde duruyor. Bu işleri yapanlar eğer üstlenmiyorlarsa başka adreslere zihnimizi sevk edecek şekilde de organizasyonlar yaparlar. Tüm bunları da değerlendiren geniş kapsamlı bir çalışma yapılıyor. Zaman zaman şöyle bir şey oluyor: Eğer hiyerarşik bir yapı içinde bir terör eylemi gerçekleşiyorsa ya da yurt dışından gelen bir unsur Türkiye'nin içindeki birtakım birimlerle bağlantılı olarak bunu gerçekleştiriyorsa o zaman bunların dinlenmesi, takibi daha kolay olabiliyor, orada istihbarat faaliyeti daha etkili olabiliyor. Ama dünyadaki bütün istihbarat kurumlarının bir bakıma çaresiz kaldığı konu şu: Herhangi bir unsur, yerel düzeyde herhangi bir bağlantı kurmadan 3- 5 kişi kendi başına hareket ederek, herhangi bir hiyerarşinin içinde olmaksızın ya da bir uyuyan hücre, herhangi bir zamanda uyanarak herhangi bir yerle bağlantı kurmaksızın böyle bir eylemi gerçekleştirdiği zaman onun tespitinde ve istihbaratın önceden yakalamasından çok şey oluyor."
-"O zincirin çözülmesi lazım"-
Kamuoyuna yansımayan, istihbaratın, emniyet güçlerinin engellediği bir sürü olayın olduğunu vurgulayan Çelik, "Şu ana kadar gözüken şey biraz daha çok 'Suruç stili bir saldırıya benziyor' diye uzmanların ilk değerlendirmeleri bu şekilde. Ama erken adres göstermek şu aşamada zor olur, onu tamamen çözmeleri lazım, arkasındaki bağlantı yapanların ötesinde o zincirin çözülmesi lazım" ifadesini kullandı.
Çelik, öncelikli hassasiyetlerinin cenazelerin ailelerine teslim edilmesi olduğunu belirterek, "DNA'ların birleştirilmesi, kimlik tespitleri, bunun birtakım zorlukları var. Bunun adli tıpta yapılıp savcının onayı alındıktan sonra ailelerine teslim edilmesi için çok büyük çalışma yapılıyor" dedi.
-"Birtakım toplumsal hareketlilikler yaratmaya çalışıyorlar"-
"Seçime bu kadar kısa kalan bir süre olması bizim açımızdan altı çizilmesi gereken bir mesele olarak önümüze geliyor" diyen Çelik, Türkiye'nin seçim yapabilen bir ülke olduğunu vurguladı. Çelik, Türkiye'nin bunu çok iyi yaptığını ve seçim sonuçlarının sağlıklı olarak gerçekleştiğini vurgulayarak, "Etrafımızda pek çok ülke sandığa ulaşmak için pek çok mücadele verirken, iktidarı sandık yoluyla değiştirmek için o ülkelerde büyük çalkantılar yaşanırken Türkiye bir İslam ülkesi, parlak bir demokratik organizasyonla bu seçimleri yapabilen, bölgesinde bu bakımdan da ayrı bir ülke" değerlendirmesinde bulundu.
Seçime kalan son 2-3 haftanın kararsız seçmenin kararının belirlenmesinde, birtakım siyasi dinamiklerin yerine oturmasında ve yüzer-gezer bazı oyların sabitlenmesi açısından Türk siyasetinde her zaman dikkatle takip edilen dönem olduğunu dile getiren Çelik, şunları söyledi:
"Böylesi büyük bir terör eyleminin, vahşi bir saldırının kuşkusuz Türkiye'deki 1 Kasım seçimlerine dönük hem toplumsal birtakım travmaları yaratmaya hem de siyasi dinamikleri şekillendirmeye dönük ciddi bir hedef gözettiğini düşünüyoruz. Çok açık bir şekilde söylemek gerekir, biz Türkiye'nin en büyük partisiyiz, 14 yıldır da Türkiye'yi yönetiyoruz. Seçimlerin sağlıklı bir şekilde, huzur ve sükun içinde yapılması en çok bizim arzu ettiğimiz bir şeydir, ayrıca pratik olarak da en çok bizim işimize yarayan bir şeydir. O sebeple seçimin güvenliği, sandık güvenliği diyoruz, herhangi bir sıkıntı olmasın, hangi partiye oy verirse versin vatandaşlarımızın oyu şekillensin. Tabii böyle büyük bir terör eyleminin siyasi dinamikleri şekillendirme konusunda toplumun bir kesimini belli bir yere doğru savurma konusunda bir etki yaratmaya dönük olarak bir hedef gözettiğini görüyoruz."
"Kimi nereye savuruyor, adını koyalım" denilmesi üzerine Çelik, "Türkiye'de tabii birtakım toplumsal hareketlilikler yaratmaya çalışıyorlar. Yani buna da hemen bazı siyasilerin çıkıp hükümeti, Sayın Başbakanı, Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef gösteren bir tutum içinde olması, toplum böylesine büyük bir acı içindeyken belli bir kesimi başka bir kesime karşı hedef gösterme şeklindeki bir tutum tabii ki bütün siyasi dinamikleri alt üst eder" cevabını verdi.
-"Daha sorumlu davranmasını bekleriz"-
Çelik, Avrupa'da da büyük terör eylemlerinin olduğunu anlatarak, "Fakat oradaki çok önemli bir fark şu: O ülkeyi o anda hangi parti yönetiyor olursa olsun açık ve net bir şekilde herkes o hükümetin yanında yer alır ve teröre karşı ortak bir duruş sergiler. Hükümetten gelen dayanışma çağrısına, toplumun bütün kesimleri bunu ulusal varlığına dönük bir saldırı olarak görür, değerlendirir ve beraber hareket ederler" ifadesini kullandı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, şöyle devam etti:
"Bizde maalesef burada HDP'nin üslubu bu terör eyleminin göz ettiği hedefi, terör eylemini yapanların bu eylemi gerçekleştirerek ulaşmak istediği hedefe zemin hazırlayan ya da buna lojistik sağlayan bir üslup şeklinde çerçeveleniyor. Bunun doğrusunu söylemek gerekirse bu kadar büyük oy almış bir partinin yöneticilerinin daha sorumlu davranmasını bekleriz. Bütün partilerin tabanları hepimizin ortak vatandaşları. Hepimizin ortak vatanı burası. Ortak bir duygu içinde hareket ediyoruz. Dolayısıyla parti yöneticilerinin ağzından çıkan her söz bu aşamada çok kıymetlidir. Burada da her partinin, her sivil toplum örgütünün bu ulusal dayanışmaya katkısını bekleriz. Biz kimseyi kategorik olarak dışlamıyoruz, herkesle de işbirliği yapmak isteriz, kim olursa olsun. Herkesin bu konuda, Türkiye'nin ulusal, milli varlığına dönük böylesi bir terör saldırısı konusunda yardımını da çok kıymetli görürüz. Kimseyi kategorik olarak dışlamak gibi bir şeyimiz yok."
-"En büyük sorumsuzluklardan biri olarak görürüz"-
"Yaşanan terör saldırısını KESK'e, DİSK'e, oradakilerin siyasi, ideolojik görüşlerine, partilerine yapılmış bir şey olarak değerlendirmediklerini ifade eden Çelik, "Bunu hepimize karşı yapılmış olarak değerlendiriyoruz, kendimize karşı yapılmış değerlendiriyoruz. Biz Türkiye'nin yönetilmesinden sorumlu bir kadro olarak böyle bir şey olduğu zaman bu acıyı en çok biz paylaşırız" yorumunu yaptı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun teröre karşı çağrısına Meclis'teki tüm siyasi partilerin kayıtsız ve şartsız destek vermesi durumunda bunun Türkiye için çok iyi bir dönüm noktası olacağını kaydeden Çelik, bunun siyasi tartışma yapılacak bir zaman olmadığını söyledi.
Çelik, bu konuda kimseyi dışlamadıklarını, herkesle dayanışma içinde olduklarını belirterek, "Birisi çıkıp da terör eylemi gerçekleştiğinde henüz acımız tazeyken daha ilk gün bu acıyı paylaşmak ve buna karşı bütün bir ulusal seferberlik çağrısı yapmak yerine Sayın Başbakanı, Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef gösterirse, 'Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın eline kelepçe takmaktan' bahsederse bunu siyasi tarihimize geçecek en büyük sorumsuzluklardan biri olarak görürüz" diye konuştu.
"Türkiye'nin bölgesinde kilit bir ülke olduğunu belirten Çelik, "Şunu görelim, Ankara'nın ortasında böyle bir saldırının meydana gelmesi Türkiye'yi içe kapatmaya dönük bir çaba ya da Türkiye'yi birtakım denklemlere doğru itmek dış politika reflekslerinde, buna dönük de bir hareketlilik yaratmaya çalışabilir" dedi.
-"Çok büyük bir gayretle çalıştığını hepimiz görüyoruz"-
Batıda bu gibi durumlarda siyasetçilerin bedel ödediği belirtilerek, "Siyaset bilimci kimliğinizle de siyaset kurumunun Türkiye'nin son birkaç ayda geldiği nokta itibarıyla ne derece sorumlu olduğunu düşünürsünüz" denilmesi üzerine Çelik, şunları dile getirdi:
"Şöyle bir şey yapabilsek, hep beraber bakabilsek, ulusal dayanışma içinde bu işler ele alınsa, bu bir partiler arası ya da iktidar ile muhalefet arasında bir bilek güreşi gibi sunulmasa çok daha iyi olur. Kişisel gözlem olarak söyleyeyim, İçişleri Bakanı'nın ve Adalet Bakanı'nın hakikaten çok büyük bir gayretle çalıştığını hepimiz görüyoruz. Son derece de başarılı bir şekilde bağımsız bakanlar olarak görevlerini yürütüyorlar. Ama bu şeyle ilgili güvenlik birimlerinde bir zaaf var mı, bununla ilgili idari soruşturma da yapılıyor. Bu idari soruşturma sonunda da bir şey ortaya çıkarsa da bunun gereği yapılır. Bunda da bir tereddüt yok. Ama ilk gün, Türkiye'nin Meclis'te temsil edilen partilerinin işinin bu olmaması gerekir. Türkiye'de bayraklar yarıya inmiş, Türkiye'de ulusal yas ilan edilmiş, tarihinin en büyük saldırılarından bir tanesine uğramış. Meseleyi hemen siyasi partiler arasında bir hesaplaşma gibi ortaya koyarsanız, o zaman biz ana eksenden, ilerlememiz gereken ana hattan uzaklaşmış oluruz.
Yani herhangi bir yerde güvenlik birimleri açısından bir idari hata, eksiklik, zaaf varsa bunun zaten örtbas edilmesi söz konusu olmaz. Bu en çok bizim, üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir şeydir. Şu anda İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı bütün gayretiyle, 24 saatiyle bununla uğraşırken bunlara istifa çağrısı yapmanın çok sorumlu bir davranış olmadığını düşünüyorum doğrusu."
-"Açık bir psikolojik savaş taktiği, biçimidir"-
AK Parti'ye yönelik bir algı yönetiminin olduğu belirtilerek, "Gezi'den bu yana defansa dönük bir AK Parti görünüyor. Buna karşı farklı birtakım enstrümanları ortaya koyma düşünceniz var mı?" sorusuna Çelik, şu yanıtı verdi:
"Tipik bir örneği, bu olay oldu, Sayın Cumhurbaşkanımızın hiçbir yerde söylemediği, ifade etmediği, 'Tren garı zarar gördü' gibisinden bir ifadeyi televizyonda söylemiş gibi ekrana monte ederek birtakım gruplar yaydı. Bu tabii açık bir psikolojik savaş taktiği, biçimidir. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nın Cumhurbaşkanı'nın ağzından olmayan bir şeyi, Sayın Cumhurbaşkanı programlarını iptal etmiş, büyük bir acı içinde olduğumuzu ifade etmiş. Sayın Başbakanımız söyledi, istişare edilerek bir ulusal yas kararı alınmış, şimdi çıkıp da birilerinin bir televizyon ekranında 'Sayın Cumhurbaşkanı, tren garı da zarar gördü' gibi bir ifade kullanması hem Cumhurbaşkanlığı makamına karşı hem Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir psikolojik savaş biçimidir. Yani böyle bir şey olabilir mi? Böyle insanlık dışı bir şey söylenip bu Cumhurbaşkanı'na yakıştırılabilir mi, böyle bir şey dolaşıma sokulabilir mi?"
Çelik, kendilerine yönelik tüm provokasyonlara gerekli cevabı verdiklerini bildirerek, "Esas olan Türkiye'nin belli bir sükun içinde, denge ve uzlaşma anlayışı içinde yolunda yürümesidir" dedi.
Sıkıyönetim, olağanüstü hal gibi çağrıların yapıldığı hatırlatılan Çelik, "Sıkıyönetim demek terörün arzu ettiğini yapmak demektir" ifadesini kullandı. Sivil siyasetin güçlenmesini Türkiye'nin en büyük milli varlığı olarak nitelendiren Çelik, "sıkıyönetim" gibi kavramları çok sakıncalı olarak değerlendirdi.
Anamuhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, "Siyaset çözüm üretemez hale geliyor, bu başka gelişmeleri tetikleyebilir" ifadesi hatırlatılan Çelik, "Hiçbir siyasetçinin, siyasi partinin dile getirmemesi lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, ülkeyi yönetme hakkının vatandaşın seçtiği siyasete ait olduğunu, siyasetin her halükarda siyaset ürettiğini vurguladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.