Tarihi dönemecin arifesindeyiz
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Tarihi dönemecin arifesindeyiz. 7 Haziran 2015 seçimleri, Türkiye'de sistem değişikliğinin başlayacağı dönem olacaktır" dedi.
ORDU (AA) - Ünye Belediyesi ve AK Parti İlçe Başkanlığınca bir restoranda düzenlenen toplantıya katılan Numan Kurtulmuş, Ordu ve ülke gündemiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Ordu'da 30 Mart 2014 seçimlerinde AK Parti adına büyük başarı sağlandığını ifade eden Kurtulmuş, aynı başarının 7 Haziran seçimlerinde da ortaya konulmasını istedi.
Ünye Kültür Merkezi'nin yapılmasını, Tabakhane Deresi'nin ıslahını, Ünye Organize Sanayi Bölgesi'nin yeni bölgede tekrar ele alınarak en kısa süre içinde yapılmasını, Ünye ve bütün Ordu'nun büyükşehir olarak kentsel dönüşüm süreçlerini yakinen takip ettiklerini belirten Kurtulmuş, Ordu'ya AFAD üzerinden 20 milyon TL ödenek aktarılacağını söyledi.
-"Tarihi dönemecin arifesindeyiz"
"Bir seçim öncesindeyiz, büyük tarihi dönemecin arifesindeyiz" diyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Şimdiye kadar Türkiye'de çok şey yapıldı. AK Parti hükümetlerinin 13 yıl yaptıklarını burada tek tek sayacak değilim. Yollar yapıldı, köprüler yapıldı, havaalanları yapıldı, Marmaray'lar yapıldı, üniversiteler açıldı, bunları sizler biliyorsunuz. Bunların hepsinin üzerinde 13 yıllık AK Parti hükümetinin en önemli başarısı, Türkiye'de devletin zihniyetinin değişmiş olmasıdır. Bir ülkede, hele bizim gibi sorunları çok büyük ve hedefleri de çok büyük olan ülkelerde devlete yaşatabileceğiniz en önemli başarı, en önemli değişiklik, devletin zihniyetinin değiştirilmesidir. Hatta amiyane tabirle devletin zihniyetinin değiştirilmesi deveye hendek atlatmaktan daha zor bir iştir. Alışkanlıklar vardır, teamüller vardır, o eski devlet yapısının kendisini milletten üstte gören bakış açıları vardır. Bunları değiştirmeniz çok zordur. Bana sorarsanız, 'AK Parti'nin en büyük başarısı nedir?' derseniz, yollardan, köprülerden, iktisadi başarılardan, onların yanında ve onların üstünde gerçekten devletin zihniyetinin ceberut devletten kerim devlete doğru dönmeye başlamasıdır."
-"Yapacak daha çok işimiz var"
Kurtulmuş, ihtilallere alışmış bir Türkiye'den, devletin, milletin farklılıklarını tehlike ve tehdit olarak gördüğü bir Türkiye'den, milletin farklılıklarını zenginlik olarak gören bir Türkiye'ye doğru çok büyük mesafe alındığını belirterek, "13 yıl içinde Türkiye'de devleti milletten korumak üzere odaklanmış olan devlet zihniyeti, devletin bütün kapılarını millete açmak üzere kendisini yeniden kodlamış, yeniden tanımlamaya başlamıştır. Bunun çok somut göstergelerini görüyoruz" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Milletin her türlü farklılarından korkan Türkiye vardı, bunu hep beraber yaşadık, uzun yıllar boyunca yaşadık. Milletin kıyafetinden korkan, inancından korkan, dilinden ana dilinden korkan, kültüründen korkan, mezhebinden, meşrebinden korkan ve vatanın içindeki bütün farklılıklarının örtülmesi, bastırılması gereken birtakım tehdit unsurları olarak gören bir devlet anlayışı vardı. Onun için üniversitelerin önlerinde 18 yaşındaki kız çocuklarımız başörtüsünden bekliyorlardı. İnsanlarımız, imam hatip liseleri önünden boyunları bükük olarak ayrılıyorlardı. Onun için bu memlekette insanlar ana dillerini konuşamıyor, ana dillerinde kendilerini savunamıyorlardı. Onun için Türkiye'de farklı mezhep ve meşrepten olanlar kendi mezheplerini açık şekilde ortaya koyamıyorlardı. Onun için ayrı din mensubu olan azınlıklarımız, kendi haklarından yeterince istifade edemiyorlardı. Çok şükür bunların hepsi geride kaldı. Özellikle Türkiye'de devlet bir türlü millet tarafından ele geçirilir ya da millet devlete hakim olursa pusuda bekleyen birtakım odaklar milleti hizaya getirmek için ihtilal sopalarını, darbe sopalarını her zaman ellerinde bulunduruyorlardı. Şimdi Allah'a çok şükür bütün bunlar geride kaldı."
"Üniversitelere başörtülü girilemeyen bir Türkiye'den artık milletvekillerinin başörtülü olduğu bir Türkiye'ye geldik" diyen Kurtulmuş, "Ana dilini insanların bırakın herhangi bir resmi kurumda, herhangi bir açıkta konuşamadığı Türkiye'den mahkemelerde bile ana dilleriyle kendini savunabildiği bir Türkiye'ye geldik. İnsanların Aleviliği açık şekilde yaşayabildiği bir Türkiye'ye geldik. Gayrimüslim azınlıklarımızın vakıflarının devlet tarafından el konulan vakıflarının mallarının geri iade edildiği bir Türkiye'ye geldik. Büyük mesafe kat ettik. Daha önemlisi artık kolay kolay Türkiye'de hiç kimsenin darbe yapamayacağı, demokratik seviyesi yükselmiş Türkiye'ye geldik" diye konuştu.
Kurtulmuş, "Bütün bunlar yapılmış olmakla birlikte işimiz bitti diye rehavete kapılmak yok, işimiz bitmedi. Yolun tam ortasındayız. Evet, Türkiye'de egemenlerin elinde olan, siyasi ve iktisadi elitlerin elinde olan milleti kontrol etme, yönetme yetkisinin anahtarını aldık ama henüz bu anahtarı millete devredemedik. Bu anahtarın millete devredilebilmesi için önümüzde 2023 süreci, Türkiye siyasi tarihi bakımından en önemli süreçtir. Anahtar şimdi AK Parti'nin elinde ama beşeri anlamda bu ülkede milletten başka hiçbir egemenin olmadığı bir Türkiye'nin inşası için yapacak daha çok işimiz var" ifadelerini kullandı.
-"Anayasayı değiştirecek çoğunlukla inşallah milletten destek alacağız"
"Önemli mesafeler aldık ama bundan sonra büyük güçlü bir Türkiye'yi ortaya koyabilmek için çok önemli adımlar atılmasının arifesindeyiz" diyen Kurtulmuş, 7 Haziran 2015 seçimlerinin bu anlamda Türkiye'de bir sistem değişikliğinin başlayacağı dönem olacağını söyledi.
Türkiye'de sadece eski sistemin deşifre edildiğini, henüz yeni sistemin kurulamadığını belirten Kurtulmuş, "Yeni sistemin kurulabilmesi için Türkiye'de 2015 seçimlerinde anayasayı değiştirecek çoğunlukla AK Parti iktidar gelecek ve siyasi ve hukuki reformlar alanındaki, ekonomi alanındaki adımlarını hızlı şekilde atmaya devam edecektir. 2015'te hedefimiz budur. 5'te 5 inşallah Ordu'da gerçekleşecek ama Ordu'da 5'te 5 gerçekleşmesinin şöyle bir anlamı da var, bunu gerçekleştirirsek Türkiye'de anayasayı doğrudan doğruya değiştirecek bir çoğunluğa da sahip olacağız demektir. Onun için hep beraber asılacağız. Mesudiye'den İkizce'ye kadar, Gülyalı'dan Akkuş'a kadar, Ünye'den Korgan'a kadar her yerde anayasayı değiştirecek çoğunlukla inşallah milletten destek alacağız. Bunun için görev size düşüyor" şeklinde konuştu.
Türkiye'de gelecek dönemde siyasetin 4 alanda güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Bunlardan biri, Parlamento'nun güçlendirilmesidir. Parlamento gerçekten millet adına bütün yönetim erkini elinde bulunduran, gerçekten çok iyi işleyen, çok etkin bir Parlamento haline gelmek durumundadır. Bunu için özellikle Parlamento'da iç tüzüğün değişmesi, Parlamento'nun itibarının artırılması bakımından önemlidir. İkinci, milletvekilinin güçlendirilmesidir. Milletvekilinin sadece bir oy mekanizması olduğu bir Türkiye artık geride kalmak mecburiyetindedir. Milletvekilinin güçlendirilmesi onun halktan aldığı destek, halkın gücünün onun arkasında ne kadar var olduğuyla ilgili bir şeydir. Bunun için de Türkiye'de Siyasi Partiler Yasasının ve Seçim Yasasının değişme mecburiyeti vardır."
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"30 Eylül 2013'te uzun çalışmalarımız sonucu Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman başbakanken yapmış olduğu basın toplantısında Türkiye kamuoyuna seçim sisteminin değiştirilmesiyle ilgili bir teklifte bulundu, 'Gelin ya dar bölge sistemi yapalım, her seçim çevresinden bir milletvekili çıksın ya da daraltılmış bölge yapalım, üçlü ya da beşli milletvekilleri seçim çevreleri olsun.' Dar bölge sistemi olursa baraj sıfır olacak, barajsız bir seçime gireceğiz. Üçlü ya da beşli olursa barajın yüzde 5'e ya da yüzde 3'e indirilmesi sağlanacak. Bunların bütün teknik çalışmalarını yaptık."
Güçlü bir Parlamento'nun ancak güçlü milletvekilleriyle olacağını bildiklerini belirten Kurtulmuş, "İstanbul’da bu seçimde 88 milletvekilimiz seçilecek, eminim ki yaklaşık 30'ar kişilik listelerin olduğu milletvekili listeleri, seçmen, ismini ilk defa duyacağı milletvekilleri adayları listeleriyle karşılaşacak. Dolayısıyla seçmenin tanıdığı, bildiği, arkasında olduğu değil, bir şekilde listeye yazılmış isimler milletvekili olarak gelecek. 'Efendim ne olur, öyle de olsa olur, böyle de olsa olur' diyenlere niye böyle olmaz onu söyleyeyim" diye konuştu.
-"Türkiye milletvekilini güçlendirmek zorundadır"
28 Şubat sürecine değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"28 Şubat'ta tanklar, tüfekler ortaya çıktı ama 28 Şubat'ı yapanlar resmi generaller değil, 28 Şubat’ı yapanlar ve yaptıranlar sivil generallerdi. 28 Şubat'ta Parlamento içinde 50 milletvekili, genel başkanın önünde düğme ilikleyip seçilmiş olan 50 milletvekili genel başkanlarını sattı, asker postalının gölgesinden korkarak Doğruyol Partisi'nden ayrıldı ve gitti şemsiye partisini kurdu. Eğer Parlamento'daki o çoğunluk değişmeseydi belki 28 Şubat olmayacaktı. Değerli kardeşlerim hadi dar bölge sistemiyle milletvekilini getirin, o milletvekili kendisini seçen mahalleden, kendisini seçen sokaktan, çarşıdan, pazardan, camiden, mescitten aykırı şekilde hareket edebilir mi? Mahalle baskısı diyorlar ya mahalle baskısı o anlamda milletvekilini olumlu anlamda kuşatır, milletvekili kendisine oy veren ne düşünürse o şekilde hareket eder. Ya da üçlü bölge, barajı indirelim, baraj 5'e insin, 3'e insin. Millet tanıdığı isimleri milletvekili olarak seçsin. Bu teklifin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha görüyoruz.
HDP parti olarak mı seçime girecek, bağımsız milletvekilleri olarak mı girecek? Ben şahsen nasıl girerse girsin, HDP'nin nasıl gireceğine biz karar verecek değiliz ama HDP'nin temsil ettiği siyasi hareketin de Parlamento'da temsil edilmesini isterim ama şimdi Türkiye, bu tartışmayı yaşıyor olmayacaktı. Varsayalım ki üçlü beşli sistem getirsek, milletvekili seçim barajını en azından üç ya da beşe indirseydik Türkiye bugün bunu tartışmayacaktı. Birtakım partiler oyları düşük olabilir. Mesela Tunceli Ovacık'ta Türkiye Komünist Partisi belediye başkanlığını kazandı. Dar bölge sistemi yaparsanız buyursun gelsin, hangi parti nereden ne milletvekili seçiyorsa gelsin ama zaten milletin çoğunluğu nereye oy veriyorsa orası açık ara iktidar olur bu sistemde ama milletvekili güçlü olur, Parlamento güçlü olur, bir daha birilerin Parlamento'ya ayar vermeleri mümkün olmaz. Türkiye bu anlamda milletvekilini güçlendirmek zorundadır."
-"Başkanlık sistemi esaslı etkin bir yürütme sistemine ihtiyaç vardır"
Üçüncü alanın, Türkiye'de yürütmenin güçlendirilmesi prensibi olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "Şu an bakmayın AK Parti iktidarı ve AK Parti iktidarının milletten aldığı güçle güçlü bir yürütme var ama Türkiye'de zaman zaman yürütmenin etkin bir şekilde sürdürebilmesi için nice engellerin hep birlikte yaşandığını yaşadık. Hatta Sayın Ahmet Necdet Sezer döneminde AK Parti iktidarının ne kadar zorlandığını, ne kadar müsteşarlarını vekaleten atadığını, birçok önemli yerlere genel müdürlerini vekaleten atamak durumda kaldığını biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye'de yürütmenin güçlendirilmesi için başkanlık sistemi esaslı etkin bir yürütme sistemine ihtiyaç vardır" dedi.
Kurtulmuş, başkanlık sistemi tartışıldığında birilerinin "Tayyip Erdoğan diktatörlük rejimi istiyor da onun için başkanlık sistemi söyleniyor" dediğini ifade ederek, "Tam tersine, ben onlarca kere cumhurbaşkanının bugünkü yetkilerini anayasada okumuş biriyim. 1982 Anayasası öyle bir sistem dizayn etmiş ki yürütmenin, yasamanın ve yargının ayrı bağımsız olduğu, erkleri birbirinden bağımsız olduğu tamamıyla bir hikayeden ibarettir" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Türkiye'de erklerin bağımsızlığı meselesi değil, erklerin parçalanması 1982 Anayasasıyla ortaya konulmuştur çünkü anayasayı yapan zihniyet şuydu; bu halka güvenilmez, bu halkın yöneticisi sivillere güvenilmez, bunlar iyi yapamazlar, yasama, yürütme, yargıyı birbirlerinden parçalı bir şekilde tutalım, üstlerinde de cumhurbaşkanlığı makamı. Tabi cumhurbaşkanının hep asker ya da askerin, ya da elitlerin öngördüğü birileri olacağını düşünüyorlardı, cumhurbaşkanlığı makamı da bunun üstünde olsun. Öyle kuvvetli bir cumhurbaşkanlığı makamı tesis etmişler ki bu cumhurbaşkanı zaten dünyanın başka yerindeki başkanlık sisteminden daha çok yetkilere sahip olan cumhurbaşkanlığı makamı. Bunlar hep cumhurbaşkanını kapalı kapılar ardında biz seçeriz zannediyorlardı. Allah'a çok şükür bu millet, 10 Ağustos 2014 seçimlerinde oyunu bozdu, kendi arasından, kendi içinden çıkan birini, Recep Tayyip Erdoğan'ı Çankaya'ya gönderdi."
Cumhurbaşkanının yetkilerine değinen Kurtulmuş, "Bir hükümeti düşürmeniz için gensoru vermeniz lazım normal yollarla, yeterli oyu bulup hükümeti parlamentoda düşürmeniz lazım. Buna ihtiyaç yok. Mevcut cumhurbaşkanlığı yetkileri, cumhurbaşkanı isterse hükümeti görevden alma, azletme yetkisini veriyor. Türk Silahlı Kuvvetlerini yurtdışına göndermek için parlamentoda fezleke göndermeniz lazım, buna gerek yok. Mevcut cumhurbaşkanlığı yetkileri, TSK'yı yurtdışına göndermeye müsait yetkilerdir. Yüksek yargının tamamına yakını cumhurbaşkanlığı kontrolündedir, Yükseköğretim Kurumunun tamamı cumhurbaşkanlığı kontrolündedir. Hangi ülkede böyle bir yetki var, ABD'de Sayın Obama'nın böyle yetkisi var mı, adam kendi bütçesini geçirirken bile göbeği çatlıyor, parlamentoda, senatoda fevkalade şekilde ciddi bir denetim altında tutuluyor. Dolayısıyla Türkiye'de yönetim prensibinin, güçler ayrımı prensibine eyvallah ama en önemli şey, yönetimde birlik prensibidir. Yönetimi yapan yani yürütmeyi yapanlar ise yönetimde birlik prensibinin içinde hareket eder" diye konuştu.
-"Yönetimde çift başlılık olmaz"
"Yönetimde çift başlılık olmaz" diyen Kurtulmuş, "Anadolu'da çok güzel bir söz var, 'çatal çomak toprağa saplanmaz' diye bir laf var. Yönetimde çift başlılık olmaz, Yargı tabii ki yönetimden ayrı olacak, yasama tabii ki yönetimden ayrı olacak, onlar görevlerini yapacak ama yürütmeyi yapanın da ayaklarından birleri, milletten başka birileri ayaklarından çekmeyecek. Millet yürütmesini beğenmiyorsa sandıkta, seçimde indirecek ama bir taraftan yargıyla, bir taraftan devletin içinde birtakım yapılanmalarla yürütmenin ayağından kimse çekmeyecek" ifadelerini kullandı.
-"En kilit konularından birisi imtiyazların yerele devri"
Kurtulmuş, Türkiye siyasetinin önümüzdeki 10 yıldaki en kilit konularından birisinin imtiyazların yerele devri meselesi olduğunu vurguladı.
Türkiye'deki devlet yapılanmasında bütün imtiyazların, yerele ait kararların büyük oranda merkezde toplandığına işaret eden Kurtulmuş, "Bunların hepsinin yerele devredilmesi, Türkiye siyasetinin önemli reformlarından birisi olacaktır. Eğer imtiyazları merkezde toplarsanız o zaman devlet ele geçirilmesi gereken bir unsur haline geliyor" diye konuştu.
Kurtulmuş, "Paralel yapı niye var, hiç kimse bu tarafını konuşmuyor" diyerek sözlerine şöyle devam etti:
"Şu anda karşı karşıya kaldığımız paralel yapının hedefi neydi ? Devleti ele geçirmekti. Öyle bir şekilde devleti örgütlemek durumundayız ki Türkiye’de geçmiş dönemlerde de hep böyle oldu. Bir takım çevreler, bir takım siyasi odaklar, geçmişte bir takım elitler, seçkinler, askerler ya da siviller bunların hepsi devleti ele geçirmek üzerine odaklandılar. Artık devlet ele geçirilmesi gereken bir unsur olmaktan çıkartılacaktır. Devletin bir tane sahibi vardır, o da milletin bizzat kendisidir."
-"Bu millete artık bu anahtarı vermek, AK Parti’nin boynunun borcudur"
Diğer önemli bir konunun da sivil toplum kuruluşlarının güçlendirilmesi olduğunu anlatan Kurtulmuş, "Şimdiye kadar eski dönemde eski egemenlerin devri bitti. Anahtarı millete vermek dediğim bu. Anahtar şu anda AK Parti’nin elinde. Sanmayın ki anahtar AK Parti’nin elinde, o eski dönemin adamları rahat duracaklar. Onlar da bir kenarda bakıyorlar aman diyorlar 'Bu AK Parti millete bu gücü, yetkiyi devrederken nasıl olur da biz bir zıplar anahtarı ele alırız' diyorlar. Paralel çetenin operasyonu budur, bunlardan sadece birisidir. Dolayısıyla bu millete artık bu anahtarı vermek, milletin evlatları olan AK Parti’nin boynunun borcudur, siyasi sorumluluğumuz esas sorumluluğumuz burasıdır. Bu dört alan üzerinde siyasi ve hukuki reformlarımızı yapacağız" ifadesinde bulundu.
Konuşmasında ekonomik alandaki gelişmelere de işaret eden Kurtulmuş, "Türkiye 12 yılda büyük başarılar sağladı. Bu büyük başarılar makro dengeler bakımından önemli ama ben şöyle söylüyorum bunu da 2. ligden 1. lige çıktık. Önce 3. ligdeydi Türkiye, 2. Lige çıktı, 1. lige çıktı. Ama henüz Süper ligde değiliz. Süper ligde olmak için ha gayret biraz daha yukarıya çıkacağız. Süper ligde olduktan sonra Allah’ın izniyle dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olacağız. Bunun yolu ekonomide de imtiyazları millete devretmektir" ifadesini kullandı.
Yunanistan'daki seçimlere de değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Şimdi Yunanistan’da Syriza diye bir şey var. Aslında Avrupa tarihi için önemli olacak. Başarılı olacaklar, olmayacaklar onu bilmem. Ama Syriza, 1990'lardan sonra gelişen, küresel finans kapitalizmi dediğimiz paradan para kazanma, finans üzerinden, faiz lobileri üzerinden para kazanma ekonomisinin bittiğinin ilanıdır, işaretidir. 10 yıl, 12 yıl boyunca bunu söylemeye devam etmiş bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Türkiye’de de oynandı bir oyun. 2001 şartlarını hatırlayın, önce 28 Şubat, bir büyük darbe dönemi, aslında esas darbe ekonomide yapıldı, bu milletten gizlendi, 192 milyar dolar Türkiye’nin 28 Şubat’ta kaybı oldu."
Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın 2008’de 20. IMF protokolünü imzalanmasına müsaade etmesi halinde, Türkiye’de bugün AK Parti yerine Syriza benzeri bir partinin iktidarda olacağını savunan Kurtulmuş, "Bunu söylediğim zaman birileri yanlış anlamış, inşallah duyarlar, bu söylediklerimi böyle anlarlar. Eğer AK Parti bir takım sosyal politikaları uygulamasaydı, okula çocuğunu gönderen aileye yardım, fakir ailelere yardım, insanlara işleri için yardım, küçük esnaflara yardım, sosyal yardımlar yapmasaydı bugün bu toplantıyı yapıyor olmayacaktık. Çünkü Türkiye’de Syriza’sı olan bir parti varsa o parti gelecekti, iktidar olacaktı" diye konuştu.
AK Parti’nin anayasayı değiştirecek çoğunlukla iktidara getirilmesini isteyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Biz bunlardan seviniyoruz ama birileri de kahrediyor, onun için Somali’de bomba patlıyor biz gitmeden iki gün evvel. Birileri kahrediyor. Onun için New York Times’ta yazılar yazıyor. Birileri kahrediyor, içeride operasyonlarla 17 Aralık, 25 Aralık, 7 Şubat, Gezi olaylarıyla Türkiye’nin ayaklarına yeniden prangaları vurmaya çalışıyor. Birileri 6 - 7 Ekim olaylarında Kobani’yi bahane ederek Türkiye’nin ayaklarına prangalar vurmak istiyor. Bütün bunların hepsinin artık kıyamete kadar temizlenebilmesi için Türkiye’nin bu siyasi ve ekonomik reformlarını yapması, bunun yanında bu topraklardaki kadim kardeşliğimizi yeniden kurarak kıyamete kadar bu kardeşliği devam ettirmesi lazım. Onun için kim istesin kim istemesin hiç ilgilenmeyiz, milletimiz istiyor. Türkiye’de iktidarın siyasi kararlığı var. Çözüm sürecini de inşallah başarıyla sona erdireceğiz ve Türkiye’nin dağlarında, ovalarında da halayları hep beraber çekmeye devam edeceğiz."
-Çözüm süreci
Kurtulmuş, çözüm süreciyle ilgili değerlendirmede de bulunarak, "Türkiye, 30 yılı silahlı çatışmalarla geçmiş, yaklaşık 50 bin insanı ölmüş, 1.2 trilyon parasını kaybetmiş olduğu bu 90 senelik sorununu çözerse sadece kendi içinde birlik ve dirliği sağlamış olmayacak. Türkiye bölge ülkeleri başta olmak üzere bütün kardeşlerimize, bütün İslam coğrafyasına ve bütün insanlığa yeni bir barış mesajını çok net şekilde ortaya koyacak" ifadesini kullandı.
Türkiye’nin bu kadim sorununu çözüp, Türklerin ve Kürtlerin yeniden kol kola girerek var olan kardeşliği kıyamete kadar yaşatacağını vurgulayan Kurtulmuş, "O zaman, bu sadece Türkiye’nin sorununu çözmek değil, dünyaya büyük bir örnek teşkil etmek olacaktır. Bu anlamda önümüzde tarihi bir süreç duruyor. Seçim öncesinde bu çözüm sürecinin bitmesine ilişkin işaretler ortaya konacak. Türkiye’de bu süreç artık nihayete erdirilecektir" şeklinde konuştu.
Kurtulmuş, dertlerinin millete hizmet etmek olduğunu ifade ederek, "Yeni Türkiye laf olarak söylediğimiz bir şey değildir. Yeni Türkiye ekonomik, siyasi olarak güçlü Türkiye’dir eyvallah. Ama çağdaşımız olan tarihçi Braudel’in çok güzel bir lafı var. Diyor ki, 'Büyük İslam medeniyeti iki büyük yürüyüş gerçekleştirdi, bunlardan biri Hulafa-i Raşidin’in dönemindeki o parlak dönemdir. İkincisi Selçuklu’nun Osmanlı’nın büyük yürüyüşüdür'. Ben de diyorum ki yeni Türkiye dediğimiz şey, büyük medeniyetimizin üçüncü büyük yürüyüşünün başlangıcıdır ve inşallah bunda sonra böyle devam edecek" görüşünü paylaştı.
Toplantıya, milletvekilleri, kamu yöneticileri, belediye başkanları, teşkilat mensupları ve partililer katıldı.
Toplantının ardından Kurtulmuş ve beraberindekiler Ünye Kaymakamlığını ziyaret etti. Burada Ordu Valisi İrfan Balkanlıoğlu ve Ünye Kaymakamı Mustafa Demir ile bir süre görüşen Kurtulmuş, ilçedeki çalışma ofisinde Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz’ı da ziyaret etti.
Ziyaretlerin ardından Kurtulmuş, Cumhuriyet Meydanı’nda vatandaşlarla sohbet edip Ünye’den ayrıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.