Suriye ve Irak tezkeresi Genel Kurul'da

Suriye ve Irak tezkeresi Genel Kurul'da
 Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, "Günden güne şiddeti artan DEAŞ örgütü ve 30 yıldır mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünün son aylardaki...

 

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, "Günden güne şiddeti artan DEAŞ örgütü ve 30 yıldır mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünün son aylardaki eylemleri bugün burada görüşmek üzere toplandığımız tezkereyi zorunlu kıldı" dedi.

TBMM Genel Kurulu, TBMM Başkanvekili Koray Aydın'ın başkanlığı olağanüstü toplandı. Genel Kurul'da, Irak ve Suriye'deki terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek saldırıların bertaraf edilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi görüşmesine başlanıldı.

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve diğer güvenlik risklerine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerinin Türkiye'ye yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) gerektiğinde amacıyla hükümete 1 yıl yetki verilmesi tezkeresinin gerekçelerini açıkladı.

Türkiye'nin Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu'nun kesiştiği noktada, fevkalade önemli, bir o kadar da istikrarsız ve güvenlik ihtiyaçlarının sürekli, etkin ve güncel tutulması gereken bir bölgede yer aldığını belirten Gönül, "Dünya üzerinde halihazırda mevcut yaklaşık 20 çatışma alanının 10'dan fazlası, maalesef ülkemizi çevreleyen coğrafyada yer almaktadır. Bu şartlar muvacehesinde bölgemizde güçlü olmak, barış ve istikrar ülkesi olmak her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Birçok ülkeyle kara ve deniz sınırları olan vatanımızın çevresinde ateşten bir çember bulunmaktadır" dedi.

"BÖLGEDE BARIŞ VE İSTİKRAR BELİRSİZLEŞİYOR"

Gönül, sürekli değişen karmaşıklığı ve belirsizliği giderek artan güvenlik ortamında, Türkiye'nin kendi ulusal güvenliği açısından NATO'nun askeri ve siyasi etkinliğinin muhafazasına büyük önem verdiğini vurgulayarak, "Yakın coğrafyamızdaki Balkanlarda son yirmi yılda yaşanan krizlerde NATO ve Birleşmiş Milletlerin müdahalelerine rağmen gelinen durum ortadadır. Bölgede halen istikrar tam olarak sağlanabilmiş değildir. Dünyanın en büyük güvenlik gücü olan NATO dahi bölgede istikrarı sağlamakta zaman zaman yetersiz kalmıştır. Bu çemberde Avrasya güvenlik mimarisini derinden etkileyecek stratejik önemde gelişmeler yaşanmaktadır. Bu kapsamda, Rusya Federasyonu'nun Ukrayna'da istikrarsızlığı körükleyen tavırları, ülkemizin ve bölgedeki diğer ülkelerin derin güvenlik kaygısı duymasına sebep olmaktadır. Ayrıca Güney Kafkasya'da Gürcistan'ın hala bir bölümü Rusya Federasyonu'nun kontrolü altındadır. Diğer taraftan, Azerbaycan topraklarının ise beşte biri maalesef Ermenistan'ın işgali altındadır. Bu şartlar bölgede barış ve istikrar ortamı oluşturulmasına engel teşkil etmekte ve sınırları belirsizleştirmektedir" ifadelerini kullandı.

"FİLİSTİN'DE NESİLLER DEĞİŞİYOR, İNSANİ DRAM DEĞİŞMİYOR"

Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere dikkat çeken Gönül, Irak'taki otorite boşluğunun geçen yıl istikrarın sağlanmasına yönelik çabalara ve hükümetin kurulmasına rağmen halen giderilemediğini belirtti. Gönül, "Ülkedeki terör eylemleri günden güne etkisini artırmıştır. Suriye'de merkezi otorite kaybolmuş ve bölgede dünyanın en tehlikeli terör örgütü ortaya çıkmıştır. Her iki ülkedeki istikrarsızlık ve kaotik durum terör örgütlerinin beslenmesine sebebiyet vermekte ve ülkemizin güvenliğini tehdit etmektedir. Suriye ve Irak başta olmak üzere Orta Doğu'daki gelişmelerin ortaya koyduğu tehditler, ülkemizin süratle değişmekte olan yeni güvenlik ortamında her türlü risk ve tehditlerle mücadeleye hazırlıklı olmasını gerektirmektedir. Filistin'de nesiller değişmekte, ülkede yaşanan insani dram değişmemektedir. Fırsatlar ve tehditlerin iç içe geçtiği süreçte Türkiye'nin güçlü olması her zamankinden daha önemlidir" açıklamasında bulundu.

"SAVUNMA SANAYİİNDE DIŞA BAĞIMLILIĞI BÜYÜK ÖLÇÜDE AZALTTIK"

Türkiye'nin kararlı politikalar ve modernize edilmiş askeri gücüyle bu sürecin içerisinde yer aldığını vurgulayan Gönül, şunları kaydetti:
"Bu kapsamda, savunma sanayimizin son on beş yılda gerçekleşen teknolojik hamleleriyle dış alım ihtiyaçları yüzde 65'lerden yüzde 10'lara indirilerek ve yerli üretime hız kazandırılarak dışa bağımlılığımızı büyük ölçüde azaltmış bulunuyoruz. Buna paralel olarak, Silahlı Kuvvetler, Polis ve Jandarma teşkilatımız da ileri teknoloji yeteneklerle teçhiz edilerek ülke güvenliğinin teminatı olmaya devam etmektedirler. Uluslararası terörizm, etnik ve mezhepsel çatışmalar gibi risk ve tehditlerin bulunduğu bir coğrafyada yer alan Türkiye'nin, bölgesindeki istikrarsızlık ve belirsizlik ortamında, risk ve tehdit odakları üzerinde caydırıcı etki sağlayarak ülke güvenliğinin temini, aynı zamanda bölgemizdeki anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözümü, gerginliğin azaltılması, bunların silahlı çatışmaya dönüşmesinin önlenmesi veya mütecavizin sınırlanmasında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her zaman hazır olması güvenlik stratejimizin en önemli unsurlarını teşkil etmektedir. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin muharebe gücü ve beka kabiliyeti yüksek, azami ölçüde milli sanayiye dayanan ileri teknoloji silah sistemleriyle teçhiz edilmiş, bilgi ve eğitim üstünlüğüne sahip, modüler, esnek ve her zaman, her türlü ortamda, gece ve gündüz kesintisiz görev yapabilecek bir kuvvet yapısına sahip olması ve dünyanın herhangi bir yerinde uluslararası barışın tesis ve idamesine yönelik harekatlarda kendisine verilen görevleri en etkin şekilde yerine getirmesindeki başarıları bugün artık tartışılamaz."

"ÜLKEMİZDE VATAN SAVUNMASI KUTSAL BİR GÖREV"

17 dost ve müttefik ülkeye askeri yardım yapıldığını belirten Gönül, askeri yardım yapılarak dünyanın birçok bölgesinde istikrar ve güvene, dolayısıyla dünya barışına Silahlı Kuvvetlerin katkıda bulunduğunu söyledi. Gönül, "Dünyada ABD ve Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkede güvenlik paralı askerler sistemiyle yürütülürken ülkemizde vatan savunması kutsal bir görev olarak addedilmekte, analar bu uğurda evlatlarını genç yaşta askere göndermektedir. Ülkemiz askeriyle, polisiyle, korucusuyla bu ülkenin savunmasında kader birliği yapmaktadır" dedi.

Bölgede yaşanan gelişmeler ve istikrarsızlığın tüm bölgeyi olduğu kadar Türkiye'yi de yakından ve olumsuz etkilediğine dikkat çeken Gönül, "Gerek günden güne şiddeti artan DEAŞ örgütü gerekse 30 yıldır mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünün son aylardaki eylemleri bugün burada görüşmek üzere toplandığımız tezkereyi zorunlu kılmıştır. Türkiye, yıllardır halkının huzur ve güvenliğine, ülkesinin milli birliğine yönelik bir terör saldırısıyla mücadele etmektedir. Son 2 aydır ülkemizde yaşanmakta olan elim saldırılar da bunun açık bir göstergesidir. Bu açık tehdit, bölgede ahiren meydana gelen diğer gelişmelerin de etkisiyle devam etmektedir. Türkiye, Irak'ın kuzey bölgesine yuvalanmış bulunan PKK terör unsurlarından kaynaklanan ve halkımızın huzur ve güvenliği ile ülkesinin milli birliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelmiş ciddi bir terör ve açık bir tehditle maalesef 30 yılı aşkın süredir karşı karşıya bulunmaktadır. Örgüt, sadece canlara kastetmemekte, Türkiye'nin ekonomisine, dış politikasına ve ülkemizin geleceğine de ağır faturalar yüklemektedir."

"DEAŞ CİDDİ BİR TEHDİT"
Son yıllarda Irak ve Suriye'de yaşanan gelişmeler ve saldırılarını günden güne artıran DEAŞ terör örgütünün Türkiye'nin güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiği belirten Gönül, "Söz konusu terör örgütü yalnızca Orta Doğu bölgesinde değil, aynı zamanda küresel olarak tüm ülkelerin güvenlik ve istikrarına karşı ciddi bir tehlike arz etmektedir" dedi.

DEAŞ'la mücadelede çarpan etkisi yaratması için ABD'yle bir süredir alınan müşterek hareket tarzında bir uzlaşma sağlandığını söyleyen Gönül, "DEAŞ'la mücadeleye katılan koalisyon güçlerinin hava unsurlarına asker, üslerimiz açılmıştır. Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek elbette ülkemizin en tabii hakkıdır. Irak ve Suriye'de halihazırda devam eden istikrarsızlık, bölgede DEAŞ'ın günden güne zemin kazanmasına imkan sağlamaktadır. DEAŞ terörü, maalesef, bölge ülkelerdeki bazı rejimler tarafından desteklenmekte ve beslenmektedir. Bunun en iyi örneği ise Suriye'deki Esad rejimidir. Rejim, DEAŞ'ın yerleşmesinin ve etkinlik alanını genişletmesinin başlıca sorumlusudur" ifadelerini kullandı.

"ŞU ANA KADAR 569 OPERYONDA BİN 703 DEAŞ'LA İLİŞKİLİ BİN 702 KİŞİ YAKALANDI"

Gönül, yabancı terörist savaşçıların DEAŞ içerisindeki mevcudiyeti de bölge açısından ciddi riskler içerdiğini vurguladı. Bu kapsamda bugüne kadar Türkiye makamları tarafından bin 822 kişiye yurda giriş tahdidi konduğunu, 16 bin 147 kişiye ülkeye giriş yasağı getirildiğini açıkladı.

99 farklı uyruktan bin 826 kişinin sınır dışı edildiğini bildiren Gönül, ayrıca kolluk güçleri tarafından Ağustos ayı itibarıyla 569 operasyon icra edildiğini, bu kapsamda DEAŞ'la ilişkili bin 702 kişinin yakalandığını, 404 kişinin tutuklandığını, pek çok patlayıcı ve patlayıcı yapımında kullanılan malzeme ve tabanca, havan, roketatar mühimmatı ve mermi ele geçirildiğini vurguladı.

"BİN MİSLİYLE CEVAP VERİLECEK"

Suriye'den Türkiye'ye yönelen tehditlere karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkını sonuna kadar kullanacağını vurgulayan Gönül, "Sınırlarımızı, topraklarımızı, en önemlisi vatandaşımızın güvenliğini korumaya yönelik tedbir almamız tabiidir. Bu kapsamda, ülkemizin müteaddit uyarılarına rağmen Türk kara sahasında atışlarına devam eden Suriye ordusu ile DEAŞ'a Türk ordusu tarafından uluslararası hukuk ve mütekabiliyet prensibi çerçevesinde cevap verilmektedir. Bugün burada süresini bir yıl daha uzatmak istediğimiz tezkereyle yetki vermeniz halinde söz konusu cevaba bin misliyle devam edilecektir" dedi.  

DERYA YETİM - SİNAN USLU

İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.