'Suriye bölgede yalnızlığa mahkum'

'Suriye bölgede yalnızlığa mahkum'
 Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin halkına karşı yürüttüğü mücadelede başarılı olmasının mümkün olamayacağını söyleyerek,...

 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin halkına karşı yürüttüğü mücadelede başarılı olmasının mümkün olamayacağını söyleyerek, Suriye'nin bölgede yalnızlığa mahkum olduğunu kaydetti.

Türk-Arap İşbirliği Forumu Dışişleri Bakanları 4. toplantısının açılışında konuşan Davutoğlu, Suriye'deki gelişmelere değinerek, özgürlük talipleri ile sokağa dökülen halkının iradesi önünde kimsenin duramayacağını, hiçbir yönetimin halkına karşı yürüttüğü mücadelede başarılı olamayacağını bildirdi.

Davutoğlu, bölgenin hoşgörü ve istikrar havzası olmasını arzuladıklarını da söyleyerek, Suriye'nin Arap Birliğinin önerilerini kabul etmemiş olması sonunda bölgede yalnızlığa mahkum olduğunu kaydetti. Davutoğlu, Türkiye için esas olanın kardeş Suriye halkı olduğunu söyleyerek, onların yanında olmaya devam edeceklerini kaydetti.

Forum toplantısına Suriye katılmıyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,Arap Birliği'nin 12 Kasım tarihli kararına destek olarak Türkiye'nin de Suriye ile ilgili ulusal düzeyde bazı önlemler almayı değerlendirdiğini söyleyerek, "Suriye yönetiminin Arap Birliği'ne verdiği taahhütleri yerine getirmemesinin maliyeti, Arap Dünyası içinde de yalnızlığa mahkûm edilmiş olmasıdır" dedi.

Türk-Arap İşbirliği Forumu Dışişleri Bakanları 4. toplantısının açılışında konuşan Davutoğlu, Suriye'deki gelişmelere değinerek, "Tunus, Mısır ve Libya'daki umut verici gelişmelere karşın, Arap Baharı ile gelen ve geri dönüşü olmayan değişim rüzgarlarına karşı direncin bazı bölge ülkelerinde hala kuvvetli olduğunu görüyoruz" dedi.

Bu yanılgının uzun sürmeyeceğine inandığını belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Halkın iradesine karşı durmaya çalışmanın nafile olduğunu ve kimsenin tarihin akışını tersine çevirmeye muktedir bulunmadığını biliyoruz. Türkiye'nin bu süreçte durduğu yer bellidir. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bölge halklarının meşru taleplerinin destekçisi olacağız."

Davutoğlu, halkların taleplerini dile getirirken ve bunların takipçisi olurken barışçı yolların asla terk edilmemesi gerektiğini söyleyerek, "Ancak Türkiye'nin kendi halkına silah doğrultan yönetimlerin yanında asla yer almayacağını da bir kez daha vurgulamakta yarar görüyoruz" dedi.

Türkiye olarak bölge halklarına yaklaşımlarının, kapsayıcı ve kucaklayıcı olduğunu, bunun onlara tarihin ve bölgedeki deneyimlerinin öğrettiği bir düstur olduğunu belirten Davutoğlu, bu ilkeden ayrılmalarının söz konusu olamayacağını kaydetti. Davutoğlu şunları kaydetti:

"Müslüman veya Hristiyan, Şii veya Sünni, Maruni veya Kıpti, Arap veya Kürt, tüm bölge halklarını kardeşlerimiz olarak görüyor, bağrımıza basıyoruz. Dost elimizi, din, mezhep, etnik köken ayrımı yapmadan tüm topluluklara uzatıyoruz. Din, mezhep ve etnik köken farklılıklarını istismar etmeye çalışanları, cemaatler arasında nefret tohumları ekmek isteyenleri de şiddetle kınıyoruz.

Farklı dinlere ve mezheplere yüzyıllar boyunca beşiklik yapmış bu toprakların, bu bölgenin bize kazandırdığı gelenek, farklı olana saygı duymaktır. Bölgemizin, farklı din, mezhep ve etnik kökenleri temsil eden toplulukların barış ve huzur içinde bir arada yaşayabildikleri, hoşgörünün hâkim olduğu bir istikrar havzası olmasını arzu ediyoruz."

Bakan Davutoğlu, Türkiye'nin bölgesel sorunlara öncelikle bölge içinde çözümler aranması gerektiğine, bölge içinden gelen çözüm inisiyatiflerinin daha etkili, başarılı ve kalıcı olacağına inandığını söyleyerek, bu inançtan hareketle, Arap Birliği'nin bölgesel bir örgüt olarak bölgede yaşanan sorunlara çözüm arayışlarında daha aktif rol oynamakta olduğunu memnuniyetle müşahede ettiklerini ve bu rolü desteklediklerini kaydetti.

Özellikle, geçtiğimiz Mart ayından bu yana devam eden halk hareketlerinde can kayıplarının endişe verici boyutlara ulaştığı Suriye'deki gelişmeler karşısında Arap Birliği'nin kararlılıkla harekete geçmiş olmasının memnuniyet verici olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ancak, Arap Birliği'nin tüm iyi niyetiyle 2 Kasım günü Suriye Yönetimi ile vardığı mutabakata karşın Suriye Yönetimi'nin bu mutabakat uyarınca üstlendiği taahhütleri yerine getirmemesi ve bu ülkedeki can kayıplarının sürmesi, bizi çok ciddi şekilde kaygılandırmaktadır. Esasen Suriye Yönetimi, bize de Ağustos ayında benzer taahhütlerde bulunmuş, ancak bu taahhütleri yerine getirmemiştir ve can kayıpları devam etmiştir. Gerek kutsal Ramazan ayında, gerek kutsal Kurban Bayramı'nda can kayıplarının sürmüş ve sürüyor olması, sahip olduğumuz ortak kültüre ciddi darbe vurmaktadır."

Davutoğlu, Arap Birliği'nin 12 Kasım günü Suriye hakkında almış olduğu kararın, bu ülkedeki durumun vahametini ortaya koyan, zamanlı ve sağduyulu bir adım olduğunu söyleyerek, "Suriye Yönetimi'nin Arap Birliği'ne verdiği taahhütleri yerine getirmemesinin maliyeti, Arap Dünyası içinde de yalnızlığa mahkûm edilmiş olmasıdır" dedi.

Davutoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Suriye Yönetimi, Arap Birliği'nin verdiği mesajı doğru okumalı ve kendi halkına karşı uyguladığı şiddete derhal son vererek, ülkede artık kaçınılmaz olan demokratik dönüşüm sürecinin önünü açmalıdır. Hiçbir yönetimin kendi halkına karşı girdiği mücadeleden galip çıkması mümkün değildir. Kollektif cezalandırma, her gün sokaklarda onlarca insanı öldürmeye dayalı yöntemlerin başarılı olması mümkün değildir.

Suriye Yönetimi, gerek Arap, gerek uluslararası kamuoyunun, insanlık vicdanını sızlatan görüntülere sonsuza kadar tahammül edemeyeceğini artık bilmelidir. Zaman, Suriye rejiminin aleyhine işlemektedir. Bugüne kadar açılan bütün krediler, uzatılan bütün eller Suriye Yönetimi tarafından heba edilmiştir.

Suriye Yönetimi'nin, Arap Birliği'nin bu kararı almaya mecbur bırakan tutumu karşısında, uluslararası toplumun tüm aktörleri, sorumlu bir şekilde hareket etmeli ve Suriye'de akan kanı durdurmak için birlikte çalışmalıdır."

Davutoğlu, Türkiye'nin dost ve kardeş Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğini söyleyerek, Suriye'de yaşanan krizin sona erdirilmesi için uluslararası toplum ile eşgüdüm içinde çalışmalarını sürdüreceklerini bildirdi. 

Bakan Davutoğlu, "Bu bağlamda, Arap Birliği'nin 12 Kasım tarihli kararında öngördüğü adımların atılmasına paralel olarak ve bu adımları destekleyecek mahiyette Türkiye'nin de ulusal düzeyde bazı önlemler almayı değerlendirdiğini dikkatinize getirmek istiyorum.

Hepimize üzerine düşen insani bir görev vardır. Bu da, Suriye'de akan kanın durması ve Suriye halkının biran evvel hak ettiği barış ve istikrara kavuşmasıdır." dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukaya son vermesi çağrısında bulunarak, "Gazze'de adeta bir hapishane hayatı yaşayan Filistinli kardeşlerimizin çektikleri cefayı da ne kabul etmemiz, ne içimize sindirebilmemiz, ne de buna tahammül etmemiz mümkündür" diye konuştu.

Türk-Arap İşbirliği Forumu Dışişleri Bakanları 4. toplantısının açılışında konuşan Davutoğlu, son toplantıdan bu yana Ortadoğu ve Afrika bölgesinde meydana gelen ve herkesi yakından ilgilendiren tarihi gelişmeleri de gözden geçirmeye imkan tanıması itibariyle, bu toplantının çok zamanlı olduğunu söyledi.

"Türk-Arap İşbirliği Forumu, bizim için ayrı bir anlam taşımaktadır" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Türk ve Arap halkları arasındaki, derinliği orta çağın başlarına kadar giden tarihi, kültürel ve sosyal bağların oluşturduğu temel üzerine kurduğumuz bu Forum, esasen günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermeye yöneliktir. Paylaştığımız coğrafya ve çözüm aradığımız meseleler ortaktır. El birliği içinde hareket etmeden karşı karşıya bulunduğumuz sınamaların üstesinden gelebilmemiz mümkün değildir. Geçmişte nasıl kader birliği içinde olduysak, geleceğe de birlikte hazırlanmamız lazımdır."

Forumun bölgesel sorunlar karşısında ortak bölgesel yaklaşımlar geliştirilmesi ve bölge içinden çözüm arayışının sürdürülmesi bakımından da etkili bir işbirliği zemini oluşturduğunu belirten Davutoğlu, bölgenin içinden geçmekte olduğu süreçler ve sınamalar çerçevesinde bu imkanın değerli olduğunu bildirdi.

Bakan Davutoğlu, geçen yılki İstanbul toplantısından bu yana Türk-Arap İşbirliği Forumu çerçevesinde kayda değer sayıda ortak faaliyet icra edildiğini söyleyerek, bir sonraki toplantının da İstanbul'da düzenleneceğini duyurdu.

Toplantı sonunda kabul edilecek olan Ortak Bildiri ile birlikte 2012-2015 dönemi için onaylanacak "Kapsamlı ve Sürdürülebilir Arap-Türk Ortaklığı için Rabat Girişimi"nin hazırlanmasının önemine dikkati çeken Davutoğlu, ev sahibi Fas'a teşekkür etti.

Davutoğlu, Türkiye olarak, "Rabat Girişimi" kapsamındaki ortak proje ve faaliyetlerin öngörülen takvim doğrultusunda hayata geçirilmesi için ellerindeki tüm kaynakları seferber etmeye hazır olduklarını belirterek, "Rabat Girişimi"nin hayata geçirilmesinde, gerek diğer Arap ortakları, gerek Arap Birliği Sekretaryasının desteğinin önemine işaret etti.

Bakan Davutoğlu daha sonra Arap baharı konusuna değinerek, "Arap baharı, özgürlük, reform ve sosyal adalet talepleriyle sokaklara dökülen halkların iradesinin önünde hiçbir gücün duramayacağını en açık biçimde gözler önüne sermiştir" dedi.

Davutoğlu, bu dönemde ortak anlayış ve işbirliği içinde beraberce hareket edilmesi, mesajların uyum içinde tek sesle verilmesinin, bu sürecin başarıyla ve istikrar içinde tamamlanması bakımından kilit önem taşıdığını, bunun bilinci içinde hareket edilmesinin önemli olduğunu vurguladı.

 

Filistin sorunu

 

Bakan Davutoğlu, Filistin sorununa da değinerek, "İsrailliler, 181 sayılı BM Genel Kurulu kararı çerçevesinde 63 yıldır kendi devletlerine sahipken, aynı hakkın kardeş Filistinlilere çok görülmesini, ne anlayabilmek ne de açıklayabilmek mümkündür. Bu adaletsizliğe son verilmesi zamanı çoktan gelmiştir" dedi.

Kalıcı barışa yönelik anlamlı müzakerelerin ancak eşit bir zeminde yapılabileceğini söyleyen Davutoğlu, Filistin'in devlet olarak resmen tanınmasıyla İsrail ile mevcut müzakere zemininin eşitlenmesinin de mümkün olabileceğini belirtti. Davutoğlu, "Bundan sonra iki devlet temelinde müzakerelerin yürütülmesi daha gerçekçi bir yaklaşım oluşturacaktır" diye konuştu.

Davutoğlu, Gazze'ye uygulanan ablukanın bir an önce kaldırılması çağrısında da bulunarak, "Gazze'de adeta bir hapishane hayatı yaşayan Filistinli kardeşlerimizin çektikleri cefayı da ne kabul etmemiz, ne içimize sindirebilmemiz, ne de buna tahammül etmemiz mümkündür. Bu insanlık ayıbının sona erdirilmesi amacıyla el birliğiyle gerekli adımları atmayı sürdüreceğiz. Burada Türk-Arap İşbirliği Forumu olarak İsrail'e çok güçlü bir mesaj veriyoruz: Bu zulüm sona ermeli ve Gazze'ye abluka derhal ve koşulsuz olarak kaldırılmalıdır" dedi.

 

Diğer konuşmacılar

 

Toplantının açılışında Davutoğlu'nun yanı sıra ev sahibi Fas'ın Dışişleri Bakanı Taib Fihri, Arap Birliği Dönem Başkanı Katar Dışişleri Bakanı Hamid bin Casim ve Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi de birer konuşma yaptı.

Fihri, Fas Kralı 6. Muhammed'in mesajını okuyarak, bu forum ile aradaki kardeşliğin pekiştirilmesini amaçladıklarını kaydetti. Osmanlı dönemini hatırlayarak yeni kardeşlik bağları oluşturulmasının önemli olduğunu belirten Fihri, bu forumun stratejik kalkınma ve güvenlik alanlarındaki istekleri dillendirmek için iyi bir olanak olduğunu kaydetti.

Arap Birliği Dönem Başkanı Katar Dışişleri Bakanı Hamid bin Casim de Türkiye'nin Arap dünyası ile köklü ilişkileri ve çok sayıda bağları bulunduğunu belirterek, Türkiye'nin bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması için önemli bir rol oynadığını bildirdi. Casim, Türkiye'nin Filistin için gösterdiği cesur çabayı da takdirle karşıladıklarını söyleyerek, bu çerçevede Türkiye ile ortaklığı daha da güçlendirmek istediklerini kaydetti. Casim, Suriye'deki şiddet olaylarını ve insanların öldürülmesini kabul edemeyeceklerini de söyleyerek, Suriye ve ayrıca Yemen yönetimine itidal tavsiyesinde bulundu.

Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi de konuşmasında, bu forumda Türkiye-Arap ülkeleri ilişkilerinin güçlendirilmesinin amaçlandığını söyleyerek, Türkiye ile gerçek bir ortaklık içinde olmak istediklerini kaydetti. Arabi, ilişkilerin gerçek potansiyeli yansıtmadığını belirterek, ilişkilerde bir sıçrama istediklerini kaydetti. Arap baharı konusuna da değinen Arabi, bilinçli Arap gençliğinin bu olaylara liderlik ettiğini söyledi ve gençlerin demokrasi, sosyal adalet ve özgürlük istediğini, çağa ayak uydurmayı arzuladığını bildirdi.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.