Songül Kundakçı Cansız: Bu da geçer ya hu!
Bu da geçer ya hu!
21. yüzyıldayız; “bilgi çağı”nda, “teknoloji çağı”nda, “dijital çağ”da.
Yıl 2020…
Çok gelişti her şey, hem de çook!
İnsanız, en şerefli mahlûkuz ya! Dolayısıyla 21. yüzyılın sunduğu teknoloji fırsatlarından biz insanlar olarak azami derecede faydalanmalıydık, faydalandık da. Maalesef eşref-i mahlûkat olmayı yanlış anladık.
Kimler faydalandı teknoloji fırsatlarından? Herkes, gücü yettiği kadar… Adanalı milyarder Nuri Has’ın “Paran kadar konuş” sözündeki gibi parasına göre kimi ucundan kıyısından kimi en üst seviyeden teknolojiden faydalandı.
Çok geliştik, hem de çook! Ulaşımda da iletişimde de, insan zekâsının yettiği her şeyde… Son yıllardaki gelişmeleri yazmaya kalksak sayfalar dolar.
Jules Verne, 1872’de yazdığı Seksen Günde Devriâlem romanında bir olmazı oldurmuş ve roman kahramanına dünyanın çevresini 80 günde dolaştırmıştır. Günümüzde dünya turunu, karayolu ve demiryolu ile bir ayda, hava yolu ile iki günde tamamlamak mümkün.
Çok gezenin rağbet gördüğü, aşırı sosyalleşmenin marifet sayıldığı bir dönemde yaşıyoruz. İnsanın gitmediği, girmediği, göz dikmediği, yayılmadığı yer kalmadı. Başka canlılara yaşayacak yer kalmadı. Yemediği tat, tadına bakmadığı canlı kalmadı. Yedik yedik doymadık, fırsat buldukça da birbirimizi yedik, adeta canavarlaştık.
Çizgi filmdeki “Güüüç bende artııık!” diye bağıran He-man gibi hissettik kendimizi. Kendinin Tanrı olduğunu iddia eden, gücün zehirlediği Nemrut gibiydik.
Ama her hikâyenin her masalın bir sonu vardır. Her sonun da yeni bir başlangıcı.
Günümüzde bilim ve teknoloji dünyasında yapay zekâ çalışmaları konuşulurken; insansı robotlar dünyayı gezip dolaşırken, hava araçları insansız uçarken; sağlık teknolojileri gelişip çip organlar geliştirilirken bir de baktık ki dünyanın kucağına bir canavar doğuverdi babası yarasa, anası pangolin (karıncayiyen) olan.
Bu, Koronavirüsgiller’in üçüncü canavarı. Öncekinin adı sars’tı. Her şeyi yiyen Çinlilerin misk kedilerini de yemesiyle çıktı ortaya. Sonraki mers’ti, develerden insanlara bulaşan. Şimdi bu yenisi, adı covid-19 olan dünyayı dehşete düşürdü.
Gelecekte salgınla mücadele etsin diye robot doktorlar yapmak isterken elimizdeki doktorlardan da oluyoruz ne yazık ki.
Artık dillerde korona, ellerde korona, her yerde, her şeyde korona. Aylardan korona, haftalardan korona, günlerden korona. Ne zaman bitecek, meçhul.
Sosyal bilimlerde kullanılan milattan önce, milattan sonra ifadesi gibi artık insanlık için yeni bir milat var: Koronadan önce, koronadan sonra…
Çin virüsü korona(covid-19)dan sonra insanlar dünyanın hiçbir yerinde artık eskisi kadar kendini güvende hissetmeyecek, rahat olamayacak.
Adı batasıca; evde, yolda yolakta, televizyonda, sosyal medyada, köyde, şehirde, aklımda, hayalimde, korkulu rüyamda…
Koronanın sizin tadınıza bakmaması için en iyi yol, suya sabuna dokunmakmış, bilim insanlarımız öyle söylüyor.
Şairler iyi ki var. Ne güzel şiirler yazmışlar. Rahmetli şair Celâl Vardar bakın ne yazmış:
“Suya dokunmazmış
Sabuna dokunmazmış
Pise bak.”
Baktık ve utandık. Çünkü cansız bir virüsü pisliğimizle büyüttük. Kendimizi bilim insanlarından el yıkamayı, temizliği öğrenirken bulduk.
Meğer bütün dünya suya sabuna dokunmazmış, hem maddi hem manevi anlamda pislikten kokmuş, kurtlanmış. Yollar, parklar foşur foşur yıkanırken insanları kaynar sularla mı, sirkeli sularla mı yoksa zemzemle mi kırklasak da paklasak? Arınır mı acaba bu kirlilik, kokuşmuşluk?
Hâlbuki son yıllardaki bilimsel gelişmeleri yazmaya kalksak sayfalar dolardı. Gelişmek güzeldi ama gelişmeyi maddi- manevi kültür varlıklarını unutmak olarak algıladık. Gelenek-görenek-örf-adet bu çağda demode oldu. Kolonya dökmek alaturka oldu. Binlerce yıllık davranış kurallarımızı, mütevazı hayatımızı bıraktık. Her şeyi abarttık.
Büyük sözü dinlemedik. Atalarımız çok gezen pabucun ne getirdiğini söylemişlerdi, dinlemedik. “Dağda gezen ayıya da rastlar, dayıya da” demişlerdi, dinlemedik, virüse rastladık.
Anaları göbek bağlarını sokağa da atmamıştır kimsenin ama dışardan eve girmedik.
Koronanın sizin tadınıza bakmaması için en iyi yollardan biri de evlerimizden çıkmamakmış. Bilim insanlarımız öyle söylüyor ama dinlemedik.
Nemrut’a haddini bildiren bir sinekti, günümüz insanına haddini bildiren bir virüs oldu. Korona günlerinden çıkmak için korona virüse karşı tedbir almayı ihmal etmeyelim. Aklın ve bilimin ışığında evde kalalım. Koronadan sonrasını bizim için hayırlı bir milat yapalım.
Suya sabuna dokunalım, birbirimize dokunmayalım. Sevdiklerimize ölüm bizden geçmesin!
Evden çıkma, çıkarsan sıra sana da gelir. Sızlanma, endişe etme, ümitsiz olma; bu kâbus da bitecek, çözüm sende Türkiye’m. Ariflerin sözüne kulak ver: “BU DA GEÇER YAHU”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.