Şiir Üstadı, Düşünür ve Yazar Merhum Sezai Karakoç

Şiir Üstadı, Düşünür ve Yazar Merhum Sezai Karakoç
Karakoç’un deyimiyle “Anadolu’yu dinleyelim, Bu ses materyalistlerin sandığı ve çizdiği gibi, küfürlü, utanmaz, kaba cırtlak değildir. Bu ses senfonidir.”

Şair-Yazar Durdu Şahin

Şair-yazar ve düşünür merhum Sezai Karakoç üstadımız; dinimizin, ahlak anlayışımızın, örf, adet ve göreneklerimizin gereği bütün güzellikleriyle uygulanan, dostluğun, muhabbetin, Muhammed sevgisinin en güzel bir şekilde yaşandığı bir Anadolu kasabasında 1933 yılında dünyaya merhaba dedi.

Babası, Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas cephesinde, dedesi Plevne Savaşında bulunmuş, mertlik ve yiğitlikleriyle tanınmış vatansever kişilerdir. Annesi dinine, yuvasına, milli ve manevi değerlerimize saygıda kusur işlemeyen, Anadolu kadının cümle fedakârlıklarını, çalışkanlığını, Allah’a kulluğunu gördüğümüz, evladını inançlarımızın öğütlediği gibi yetiştiren bir ev hanımıydı.

Düşünür, şair ve yazar üstadımız; daha ilkokul öğrenciliği yıllarında Battal Gazi kitaplarını, Muhammediyeleri okuyup peygamber kıssaları dinleyen, okul ve eğitimle ilgi kuran, ilk şirini lise üçte yazan, Büyük Doğu dergisinde müstear isimle yazdığı Sabır isimli şiiriyle ilk defa okurlara ulaşan (1), liseden sonra “mutsuzluğun şantiyesi” dediği büyük şehirde üniversite tahsiline yönelen, dersleriyle, şiirle, sanat ve edebiyat ile uğraşan, yazdığı şiir, deneme ve araştırmalarla Türk edebiyatına eskimez, pörsümez güzellikler armağan eyleyen, adı binlerce kişi tarafından bilinen, şiirleri, yazıları, eserleri hayranlık derecesinde beğenilerek okunan bir ustadır. Hakiki mânada usta bilinen birçok ustanın üstadıdır.

Düşünür, şair ve yazar kimliği ile birbirinden güzel şiirler, denemeler yazdı, birbirinden kıymetli araştırma çalışmalarını okurlarının ilgi ve alakasına sundu. En önemli konularda en etkili ve bilgilendirici konuşmalarıyla en temiz yüreklerde en samimi bir şekilde sevildi, benimsendi. Sadece ülkemizde değil İslam ülkelerinde de haklı bir şöhrete ulaştı.

İnsanlığın Yaşadığı Buhran, Ahlak Buhranıdır

Tüm hayatını “diriliş nesli”nin yetişmesine adadığını, okurlara ulaştırdığı Diriliş dergisiyle necip milletimize ve ümmete hayati öneme sahip bilgiler sunduğunu bildiğimiz üstadımız, birbirinden değerli tespitlerde bulundu. “İnsanlığın yaşadığı buhran, ahlak buhranıdır. Ahlaktan, manevi değerlerden, cümle faziletlerden uzaklaşan insanlık, dünyayı adeta cehenneme çevirmiş, yılanların, akreplerin, tilkilerin, domuzların görüntüsü halindeki davranışlarıyla yaşadığı coğrafyayı yaşanılmaz eylemiştir.” dedi özetle.

Yaşanılan coğrafyayı yaşanılmaz eyleyen insanların aksine, Sezai Karakoç üstadımız, “Ne doğulu, ne batılıdır. Onların dışında ve üstüde kendi başına var, suigeneris, aklın iki prensibini de yapıları ve şiddetleri ölçüsünde çalıştıran, temelinde özdeşlik prensibi bulundururken çelişmezliği bir yapı prensibi olarak koruyan, mutlakçılık ve rölativizmin altın sulh noktasını yakalamış, geçmişle gelecek arasına soylu çelik köprüyü kumuş bir din ve dünya görüşüdür” (2) dediği İslam ile insanlığı tanıştırmaya çok uğraşmıştır.

Üstada göre, “Doğu sadece anatomi ve Batı sadece fizyoloji iken, İslam canlı bir vücuttur. Diğer bir deyişle doğu natürmort, batı non-figüratif, İslam portredir.” (3)

Bizler sürekli batılılaştırmayı düşünmemiz sebebiyle bir türlü sağlıklı kültür ve medeniyet hamlelerine ulaşamadık.

Hâlbuki bizim görevimiz, kendimizi, kendi kültür ve medeniyetimizi hakkıyla tanımak, Anadolu’yu, Anadolu insanını doğru anlamak, Anadolu insanın iman, gayret ve fedakârlığını doğru değerlendirmekti. Karakoç’un deyimiyle “Anadolu’yu dinleyelim, Bu ses materyalistlerin sandığı ve çizdiği gibi, küfürlü, utanmaz, kaba cırtlak değildir. Bu ses senfonidir.” (4)

Özetle bu senfonide güven, Allah’a bağlılık ve ideal mânada kulluk, merhamet, saygı, sevgi ve zafer sesleri vardır.

Bu senfonide, kılıcın kahramanları, daha çok ruhun, sanat, fikir ve ekonominin, şiirin, ahlakın ve dinin kahramanları vardır.

Bakış Açısı ve Kelimelerin Seçimi Çok Önemlidir

“Sermayeyi, eşyayı, malı, parayı, ünü putlaştıran kişi, özgür değil” diyen ve ruhun kapalı pancurlarını aralamayı önemseyen, “ Alınteri insan huzurunun temel taşıdır.” görüşüne inanan, “Kendini gören kendini aşamaz” (5) sözünü dillendiren şiir ve yazı üstadına göre edebiyatta bakış açısı ve kelimelerin seçimi çok önemlidir.

Üstadın deyimiyle, “İnsanoğlunun dünyadaki yerini, işini ve eserini, tavrını ve tesirini belirleyen belli başlı ruh odaklarından biri de, bakış açısıdır.” Edebiyatçı, yazar önce sağlam bir bakış açısı kazanmalı ve sonra bu bakış açısı doğrultusunda dillendireceği konuları ışıklı, sıcak, temiz ve etkili kelimelerle okurların ilgisine sunmalıdır. “Güzel eserler güzel kelimelerle yazılır. “

Merhum yazarımızın tespitiyle, bu konuda üniversitelerin ve dil öğreticilerinin görevi fevkalade önemlidir.

Üniversiteler, gazeteler, dergiler, radyo ve televizyon yetkilileri özellikle bilmelidirler ki, milletleri kendi varlıklarının bilincine erdiren en etkili kültür planı, edebiyat sayesinde hedefine ulaşır. Edebiyatı uzun süre ihmal eyleyen halklar zamanla unutulurlar (6)

Cehaletin karanlığından kültür ve medeniyetin aydınlığına ulaşabilmek için, edebiyatçı her türlü engeli aşmasını bilmeli, zorluklar karşısında ürkmeden, yılmadan okumalı, yazmalı, çalışmalıdır. Hiçbir zaman taklitçiliğe sapmamalı, doğruların takipçisi özelliğini her şartta korumalıdır.

Sezai Karakoç, Ortadoğu Konusuna Bir Hayli Değinmiştir

Sezai Karakoç üstadım, eserlerinde ve yazılarında Ortadoğu konusuna da bir hayli değinmiştir. Ortadoğu coğrafyası “ Bir medeniyet ocağıdır.” (7), kendine özgü bir şekilde kemikleşmiş ve bütünleşmiş bir yapıdadır. “Büyük peygamberlerin yurdudur.” (“O, türlü medeniyetleri kendi ruhunda demleyen, dinlendiren sabırlı bir ruha sahiptir.”(9) demiştir.

Ortadoğu İnsanı Şunları İyi Bilmelidir

“İslam devletlerinin, hele Ortadoğu ülkelerinin bir pakt ve blok etrafında toplanması kadar gerekli, realist, kazançlı, ikinci bir dış politika projesi bulmak” (10) zordur.

“Ortadoğuluların Kur’an nefesiyle, peygamberlerin nefesiyle dirilmeleri” (11), “aşırı tutkuların lekeleri, putlaştırma lekeleri ve kötü ahlak nakışlarından” (12) arınıp kurtulmaları gerekir.

Kaliteli aydınların çoğaltılması fevkalade önemlidir.

İslam ülkelerinin birbirine ilgi duyması, karşılıklı ziyaretler, haberleşmeler, ticaret, siyasi, ekonomik ve kültürel kuruluşların artırılması (13), her ülkede İslam için çalışanların eserleri ve görüşlerini öbür ülkelerde tanıtmak (14) şarttır.

Batı Konusundaki Görüşleriyle Binlerce Kişi Bilgilendirmiştir

Tanınmış yazar, şair ve düşünürlerimizin hiç şüphesiz en önemlilerinden birisi de Sezai Karakoç üstadımızdır. Sezai Karakoç üstadım yazdıklarıyla binlerce kişiyi Batı konusunda bilgilendirmiş, okurlarını Batıyı daha doğru bir şekilde tanıma şansına eriştirmiştir. Eğer bugün Batı ile ilgili bir şeyler biliyorsak, bu bilgilenmede Sezai Karakoç üstadın da bir hayli payı vardır.

Üstadın yazdıklarından hareketle söylersek “Batı medeniyeti öncelikle bir tehlike medeniyetidir… Tehlike, her medeniyet için bir korku iken, Batı medeniyeti için bir yaşayış sebebi”dir. (15)

Batı medeniyetinde “hürriyet, eşitlik, sevgi gibi kelimeler”( 16), sadece birer fantezidirler.

Batılılar, henüz kendilerinden başkasını insan sayma, sayabilme anlayışına ulaşamamışlardır. “Batı, insan derken “Batılı”yı kasteder.” (17)

Batılılar, Kızılderilileri, Doğuluları, Asya ve Afrikalıları, zencileri insan kimliğiyle düşünmek erdeminden yoksundur. (18)

Batı, başka insanlar ve ülkeleri dost ve insan olarak değil, sadece zengin hammadde kaynakları soyulup talan eylenebilir topluluklar gibi görmektedir.

Avrupa ne zaman dirilmişse, insanlık o vakit bunalmış, zulme uğramış, türlü türlü haksızlıklarla karşılaşmıştır. ( 19)

Batının Teknikteki Üstünlüğü Bir Örümcek Ağıdır

Batının teknikteki gelişmesini, ahlakı, şahsiyeti yok eyleyen bir silah şeklinde değerlendirdiğini özellikle belirten yazarımız, Batının bir-iki yüzyıllık bu teknik üstünlüklerini Müslümanların üzerlerine ördükleri örümcek ağına benzetmektedir. (20)

Müslümanların ve geri kalmış ülke insanlarının üzerine ördükleri bu örümcek ağı ile insanlar ve toplumlar batılılaştırılmak istenmektedir.

Üstadın bu konudaki tespiti özetle şöyledir:

Batı, batılılaştırmayı düşündüğü toplumlara önce sembollerin unutturuyor. (21)

Bu özelliğini, sadece bizde değil, iki yüz yıldır batılılaştırmaya çalıştığı doğulu ülkelerde de uyguladı, Batı. (22)

Batılılaşmış Aydınlar, Batılılaşmanın Dışında Bir Çözüm Tanımıyorlar

Batının, batılıların dışındaki aydınlara yönelik sinsi ve insafsız çalışmaları neticesinde, batılılar dışındaki toplumlarda, batılılaşma dışında bir çözüm bilmeyen, öğrenmeyen aydınlar kuvvetlendi. Bu aydınlar problemlerden kurtulma noktasında batılılaşmanın dışında bir çözüm tanımıyorlar. Kendi değerlerinden çözüm yollarına ulaşma çabalarını “irtica”, “gericilik” şeklinde isimlendiriyorlar. (23)

Batıda her Gazete Mutlaka Bir Devletin Hedefleri Doğrultusunda Okurlarına Ulaşır

Batılılar, kendi değerlerine karşı düşünüş ve çabaları “irtica” ve “gericilik” şeklinde isimlendirme çalışmalarında gazete, dergi ve diğer cümle kitle iletişim vasıtalarından faydalanmayı çok iyi bilmekte ve özellikle gazeteleri bu hedeflerine ulaşmada ustaca değerlendirmektedirler.

Üstada Göre Batı ve Batılılara Karşı Öncelikli Görevlerimiz

Üstadın özellikle ve öncelikle tembihi, Batının bizlerle ve diğer ülkelerle ilgili sinsi ve planlı çalışma ve gayretlerini görüp en kısa bir zamanda uyanmak, kendimize ve kendi değerlerimize bütün ciddiyetimizle kararlı ve şuurlu bir şekilde yönelmek, Batının hiçbir zaman bizlere dostça davranmayacağını bilmektir.

İkinci iş de, İslam ülkeleriyle birleşmeyi gerçekleştirmektir. Şimdi İslam ülkeleri, ufak ufak lokmalar halindedir, batı kargası için. O ise kendine bir kuşbaşı ziyafeti düşünmekte ve buna göre hazırlanmaktadır. İslam ülkelerinin birliği, samimi dostluğu, gayret ve çabaları, Batı ve batılıları mutlaka en azından bir süreliğine menfi emellerinden caydırır.

Üçüncü iş, uzun vadede hazırlıktır. Hem kültürel hem de manevi sahalarda, hem teknik hem de kuvvet gerektiren sahalarda İslam ülkeleri kimliğimizle kendimi koruyabileceğimiz bir seviyeye ulaşmak ve “Kurtuluş ve ilerlemenin temel şartı birliktir” gerçeğini her zaman aklımızda tutmak ve bu gayeye uygun bir şekilde yılmadan, yorulmadan çalışmaktır. (24), İslam ve İslam medeniyetini layıkıyla bilmek bildiklerimize uygun davranmak ve yaşamaktır.

İslam Medeniyeti, İnsanlık Medeniyetinin En Üstün Hâlidir

Öncelikle İslam, her şeyden önce peygamberleri tanrılaştırmadan tanıtan, peygamberlik özelliklerini ve yaşantılarını mucizeleri ve çileleriyle tam bir gerçeklikle tespit eyleyen, insanlığa en kıymetli bir örnektir.

İslam ve İslam medeniyeti ilgili yazdıkları her daim saygıyla okunan üstadın görüşlerinden anladığımız: “İslam medeniyeti… İnsanlık medeniyetinin en mükemmel ve en üstün halidir.” (25)

O’na göre bu medeniyet, o güne kadar ki nice görüşleri inceleyip kendi özüyle yoğurmak suretiyle gerçeğin ve tüm insanlığın medeniyeti özelliğini kazanmış ve bu özelliğini bir daha elden bırakmamış (26), İslam aydınlarının gayretli çalışmalarıyla insanlığa birçok faydalı eser, güzellik armağan eylemiştir.

İslam Aydınları Her şeyden Önce Allah’a İnanır…

İslam milletinin şerefli mensubu Müslümanlar ve Müslüman aydınlar “Her şeyden önce Allah’a inanır, öteki dünyaya inanır, yeniden dirileceğine, hesap gününe inanır… İnandıkları Allah’ın huzurunda secdeye yönelirler, insanlara kulluğu kabul eylemezler, malı, faydayı, parayı tanrılaştırmazlar… Cümle ibadetlerinin gereğini en samimi bir şekilde uygularlar.

Ahlakları da batılı ahlakından farklıdır. Yerinde konuşmaktan, doğruları mertçe dillendirmekten korkmazlar, korkuları sadece Allah karşısındadır. Sabırlıdırlar, tevekkül eylerler, Hak ve Müslümanlar uğruna fedakârlıkları sonsuzdur. (27)

İslam Bir Aydınlar Dinidir, Bilmek Müslümanın Birinci Ödevidir

“İslam bir aydınlar dinidir. Onun için bilmek Müslümanın birinci ödevidir.” (28)

Üstadımızdan özetleyerek söylersek; bilmekten korkmamak, tembelliğin telkin eyleyeceği cehaletten kurtulmak, Kur’an’ı ve bütün en önemli İslâmî eserleri okumak, karanlıkta kalmış insanların dünyalarını aydınlığa kavuşturmak, En değerli İslam âlimleriyle en değerli eserlerinin sayfalarında buluşup bu eserleri okumak niyetiyle sabahlamak; İslam aydınlarının ihmal eylemekten sakınmaları gereken hususlardır. (29)

Ruhumuzu Kilitleyen Batıdır

Ruhumuzu kilitleyen Batıdır. Batının ruhumuza engel teşkil eyleyen bu kilidinden en kısa bir zamanda kurtulmak, daha başka kilitlerle bizleri engellemeye çalışanlara kararlı ve inançlı bir mukavemet göstermek, ruhumuzun ferahlaması yönünde azimle, gayretle çalışmak, İslam aydınlarının vazgeçilmez görevlerindendir. (30)

Tarihi Yürüten Tek Din İslamdır

Elbette, “İslamiyete “vakit dini” dense yeridir. Öbür dinler tarihi sürüklemişlerdir, tarihi yürütememişlerdir. Tarihi yürüten tek din İslamdır” (31) gerçeğini de duymalı ve tam hakkıyla benimsemelidirler, İslam aydınları.

Görevlerimiz Fevkalade Önemli ve Lüzumludur

Üstadın önemle duyurmaya çalıştığı, kavramamız için uğraştığı, birçok yazılısında dillendirdiği görevlerimiz vardır ve bu görevlerimiz fevkalade önemli ve lüzumludur.

Bu konuda şiir ve yazının üstadı Sezai Karakoç üstadımdan özetle şunları söyleyebiliriz:

İçten ve dıştan tepkiler bizleri bunaltsa bile kendi doğrultumuzda ilerlemekten hiçbir zaman vazgeçmemeliyiz. Kutlu meşaleyi her daim elimizde ve yüksekte tutmayı bilmeliyiz (32.

Zayıf omuzlarımızdaki Kafdağı heybetindeki emanetin gereğine uygun bir şekilde inançla, ilimle, bilgiyle, kültürle, mesuliyet hisleriyle, sabır ve gayretle donanmalıyız.(33

Bu dünyayı öteki dünya ile tanıştırmalı (34, ötelerin ötesine hazırlıklı ve yeterli bir üslup geliştirmeliyiz. Zamanı bereketlendiren, tarihi ve uygarlığı sağlamlaştıran sabır ahlakını ziyadesiyle kuvvetlendirmeliyiz. (35

Her şey Allah için, her şey Allah’a doğru prensibini bütün samimiyetiyle benimseyip kabul eyleyenlerin (36, kendi ruhunu o yüce ve ebedî ilkelerin ışığında tazelemeye ve diriltmeye niyet eylemiş fedakâr, korku nedir bilmeyen, adanmış insanların her daim kazanacağını bütün insanlara duyurabilmeliyiz.

Netice

Sezai Karakoç üstadımız, öncelikle hakiki mânada bir düşünür ve yazar kimliğinin sahibidir.

Yazdığı birbirinden kaliteli eserlerinde insanlığın problemleri ve çözüm yollarını göstermiş, özellikle Batı, Batı karşısında İslam aydınlarının görevleri, Batı medeniyetinin özellikleri, Batılıların özellikleri, batılılaşma olayı, Ortadoğu ve özellikleri, Ortadoğu’nun bugünkü durumu, İslam, İslam medeniyeti, İslam aydınlarının özellikleri, İslam ülkelerinin birliği, diriliş ve diriliş erlerinin özellikleri, ahlak, ahlak buhranı gibi konuları doğru ve anlaşılır bir şekilde, aydınlık cümlelerle, kendine özgü bir üslupla yazmış, ismi sıralanan konuları meraklılarının ilgi ve istifadesine sunmuştur.

Yazar Mehmet Erdoğan’ın “Modern Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biridir.” dediği Sezai Karakoç üstadım; her daim millî ve manevi değerlerimizden beslenen, okurlarına yürekten ve yüreklice seslenen, sürekli kendini aşma çabasıyla çalışan, yazan, dinine, dününe, “diriliş ülküsü”ne sadık, imanlı, ahlaklı, bilgili, kararlı bir şiir ve yazı üstadıdır. Şiir ve yazılarıyla temiz gönüllere taht kurmuş üstadımızdır.

Allah, Ahret yurdunu cennet eylesin.

Allah, merhum üstadı cennette Peygamber (s.a.v) Efendimize komşu eylesin.

Amin.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.