Sezai Karakoç'un Eserlerinde Peygamber

Sezai Karakoç'un Eserlerinde Peygamber
Son Peygamber, önceki peygamberlerdeki özelliklerin mükemmel toplamı, cennetin yeniden bulunuşu hatta cennetin ta kendisi.

Sezai Karakoç'un Eserlerinde Peygamber

Sezai Karakoç’un eserlerinde Peygamber kavramı önemli bir yer tutar. Şiirlerinde, Kur’anda ismi geçen hemen hemen bütün peygamberleri görmek mümkündür. Düşünce kitaplarında ise sadece peygamberleri anlattığı "Yitik Cennet" kitabının yanı sıra bir çok yazısında peygamberlerden bahseder. Bu yazılarında yer yer metafizik,tasavvufi, tarihi-sosyolojik yorumlara yer verir. Bu kitaplar ve Peygamber konulu yazı başlıkları şöyle sıralanabilir:

*Yitik Cennet: Adem, Nuh, İbrahim, Yusuf, Musa, Süleyman, Yahya, İsa, Son Peygamber Hz.Muhammed (aleyhi’s selam).

*Kıyamet Aşısı: Peygamber ve İnsan

*Ruhun Dirilişi: Hazreti Yusuf’un Düşü

*İslam: Gerçek Haberciler

*İnsanlığın Dirilişi: Peygamber İzi

*Sütun: Kurtuluş Ümmetinin Önderi, Peygamber,Nesillere Örnek Seçmek

*Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi II: Peygamber 1-4

“Kentten ulu bir çölü

Çarmıh gibi yüklenen

Kutlu bir dertle gelen

Musa Yahya İsa'dan” 

( Sezai Karakoç,Sesler)

Bu yazıda "Yitik Cennet" üzerinde durmak istiyoruz. Yitik Cennet peygamber kıssalarının farklı bir değerlendirme ve bakış açısıyla ortaya konulduğu bir kitaptır. Çağdaş bir "Kısas-ı Enbiya”(Peygamberler Tarihi) denilse sanırım yanlış olmaz. Bu kitapta toplam dokuz peygamber, işaretler, mecazlar ve sembollerle çarpıcı bir şekilde anlatılır. Cennetin sekiz kapısına karşılık sekiz peygamber, son peygamber ise yeniden bulunmuş cennet ya da cennetin ta kendisi olarak belirtilir. İsmi geçen her peygamber, öne çıkan özellikleriyle ve  medeniyet düşüncesiyle ilişkilendirilerek anlatılır:

Adem; yaratılış,varoluş hikmeti,cennetin kaybedilişi,toprakla imtihan.
Nuh; yaratılışın devam etmesi, suyla imtihan.

İbrahim; inananlar milletinin kurucusu, ateşle imtihan.

Yusuf; devlet düşüncesinin gerçekleştirilmesi.

Musa; inananlar toplumunun oluşturulması.

Süleyman; mükemmel bir hükümranlığın verilmesi.

Yahya; şehid edilmesi, hakikat için ödenen bedel.

İsa; babasız dünyaya geliş, soy ve ırkla övünmenin yersizliği.

Son Peygamber, önceki peygamberlerdeki özelliklerin mükemmel toplamı, cennetin yeniden bulunuşu hatta cennetin ta kendisi.

Yitik Cennetin daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle Peygamber kıssalarının iyi bilinmesi gerekir. İşte bazı alıntılar: “Her şey son ucuna gitmek zorundaydı. Şeytan, şeytan olacaktı; yılan, yılan. Ademin Adem olması için şeytanın,yılanın ve insanın cennet varlığı olmaktan çıkmaları, cennetin şartlarından faydalanma kolaylığını yitirmeleri, cenneti yitirmeleri gerekiyordu. Cenneti bulmak için yitirmek gerekiyordu.”

“Uzaklaştırma yakınlaştırma içindir. Ayrılık buluşmaya doğrudur. Yitirme, bulma arzusunu uyandırır. Gurbette söylenir sıla şarkısı.”

“Ey inanmış kişi, korkma! Bütün insanlık inkâr ve sapıklık bataklığına gömülse de senin için nurlu bir iz vardır. Hazreti Nuh’un izi. Ve bu iz seni 'kurtarıcı gemiye'ye götürecektir.”

“En büyük sınav. Ateş imtihanı. Ateşle imtihan. Yanıp küle çevrileceğin, yok olacağın yerde var olacaksın. Ateşin bir tarafından girip öbür tarafından çıkacaksın sapasağlam olarak. Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende: İşte İbrahim olmak bu.”

“Sen bir çölde ilerliyorsun. Devrilen bir çöl müsün? Ay mısın ilerleyen bulutlar arasında? Gökler deviren ay mısın? Çöller içinde kentler kuracaksın. Çölleri kentlere çevireceksin. Çünkü sen İbrahim’sin.”

“Doğruluk ahlakı, Hazreti Yusuf’un ahlakı. İşte, Hakikat Uygarlığının Devletini kuracak ve yaşatacak devlet adamının ahlakı. 'Ben nefsimi aklamam; çünkü nefs, kötülüğü buyurucudur. Ancak koruyucu Allah’tır’ demenin ahlakı.”

“Kendi kudretine tapan hiçbir kişinin unutamayacağı ve narsisizmle dolu hiçbir kavramın hesaba katmaktan yakasını kurtaramayacağı kader ironisidir Hazreti Musa’nın Firavun’un sarayında büyümesi. Çölün sonsuzluğunda bile hurmalar sallanır. Kurak yaz sabahlarında çiğ yağar. Bir Musa doğmasın diye doğan binlerce çocuk öldürülür. Fakat ölen çocukların kanında Musa bilincinin çiçeği açar. Zulümde boğulan bir halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir: Suları yarıp geçme yolunu.”

“Hakikat Medeniyeti, 'Devlet' modeline, ideal devlet formuna Süleyman Peygamberle ulaşır. Kudret, adeta mitik sınırlara ve boyutlara erişir. Bütün dünyayı avucunda tutan bir karıncanın sözüne ve gönlüne muhataptır.

“İçimizde de aynı macera sürüp gider. Roma,nefsimizdir. Ama kalbimizdeki bir mihrab ışığı yandığı sürece, ruhumuzun Zekeriyaları, Yahyaları, Meryemleri ve İsaları gelecek ve ölmüş olan, öleyazan ruhumuz dirilecektir.”

Ashab-ı Kehf’in beklediği fecir, Meryem’in dayandığı hurma ağacının üzerine ağmıştı. Ve Hızır geçiyordu o bilinmez yeşilliğini kentlere serperek; yeni insanı yetiştirmek için.”

“Her peygamber, O’nun bir cephesiydi. Bütün cepheler O’nda bütünlendi. Bu yüzden, din O’nda tamam oldu."

 "Yitik Cennet,Yeniden Bulunmuş Cennet’e dönüştü O’nda.

O, dümdüz caddenin, dosdoğru yolun sahibiydi. Hakikat Asfaltı’nın. Bir yol ki “bütün dağların üstünden aşar,o dağlar ne kadar yüksek olsalar da.”

“Her peygamber ve veli, yanmış bir çıra idiyse, O yanmış çıraların ve meşalelerin ormanıydı.”
 

“Hızırla Kırk Saat”ten bir bölümle yazıyı sonlandırıyoruz.

Eyyüb, Zülküfül, Yuşa ve senin kanamadığımız

Şit ötesi yakalanmaz izler örtülerin

Yahya’ya tanıklık etmiş arı kayaların

Yeniden çalkanışı ben miyim dersin

  (Sezai Karakoç, Hızırla Kırk Saat)

 

Nizamettin Yıldız

Ulu Kanal

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.