Sezai Karakoç’u neden severiz?
Sezai Karakoç’u neden severiz?
Elbette onlarca neden var. Şahin Torun, bunlardan 16 tanesini yazdı..
1- Çok büyük, en azından medeniyet kadar büyük bir kaygısı olduğu için severiz Sezai Karakoç’u. Belki sanatsal bir benzetme olduğu için ‘girişik bezeme’ de diyebileceğimiz ‘Arabesk’ i tam olarak anlayamadığımız kadar tam anlayamadığımız, belki tam anlamıyla anlamak bile istemediğimiz, anlamış olsak bile, o medeniyet kadar büyük kaygısını paylaşamadığımız, yalnızlığından ve sessizliğinden bile ne büyük bilgiler öğrendiğimiz, kır saçlı bir büyük dev olduğu için.
2- Bizden biri, Ergani’de doğmuş, Diyarbakırlı, Doğulu bir bilge olduğu için severiz Sezai Karakoç’u. Doğunun da, batının da, kuzeyin de, güneyin de her şeyden önce ve kesinlikle Allah’ın olduğunu bilerek ve söyleyerek kendi yerini belirlediği için, kendi şiirini kendi sedasından çok aksisedasından kurup çıkardığı için severiz onu.
3- Ben bir kere gördüm, görenlerin hemen hepsinin de çok iyi bildiği gibi; derin derin susarak onca şey söylediği için severiz Sezai Karakoç’u. Hepimizi esir alan bir zaman içinde, hem zamanın içinde hem de bizden farklı olarak ötesinde durabildiği için, hiç birimizin beceremediği biçimde sustuğu, susabildiği için severiz. Aşkı hep sözden önde, sözden ileri bildiği için severiz.
4- Yüzüne baktıkça çok güzel yaşlandığını gördüğümüz için, hepimizin Allah’tan onun gibi yaşlanmayı dileyebileceğimiz bir güzelliği hep koruduğu için severiz Sezai Karakoç’u. Benzemekle kâr üstüne kâr devşireceğimiz belki son bilge olduğu için severiz.
5- ‘Abdullah’ olduğu için severiz Sezai Karakoç’u. ‘Ümmet-i Muhammed’den olduğu için severiz. Hep bir kıyam halinde olduğu için, hep bir uyarı üzere durduğu için, bizi ahiret ile uyardığı için, hayatı bir güzel hediye olarak gördüğü için severiz.
6- Akan su kir tutmaz biliriz. Temiz, duru, pırıl pırıl bir su gibi aktığı için severiz Sezai Karakoç’u. Belki bir güzel çeşme, bir özge nehir olduğu için. Bütün durgunluğumuz, tembelliğimiz, akışımızı bozuşumuza rağmen, onun akışını severiz. Dimağımız saf ve temiz bir şeye bakmak istediğinde dönüp onun yüzüne, ellerine, ellerinin işlerine bakarız da öyle severiz.
7- Bize hep bir tevekkülü hatırlattığı için severiz Sezai Karakoç’u. İşimize gelmese de türlü oyunlarla berelediğimizi bildiğimiz bir can havliyle tutunduğumuz onca bağlılığımızdan, güne ve günün büyüttüğü güçlere kapılışımızdan sessizce haber verip bizi uyardığı için severiz.
8- Söylediği sözün budaksız ve eğri büğrüsüz doğruluğundan içten içe korktuğumuz için severiz. Hem bizi, hem de bu zamanın çarşılarında pazarlarında gezip dolaşan bizden güçlülere bile kavi bir öte dünya idrakini iyice anlatabildiği için severiz.
9- Hep körü körüne okuduğumuz halde, içimizde onu anlayabilecek yerlerimizin bütün kırık döküklüğüne ve bütün kir pas içindeliğimize rağmen, belki bir gün içimize bakabiliriz diye gönül kulağımızın duymak istediği saf ve temiz sözler söylediği için severiz Sezai Karakoç’u. Kim ne derse desin, kim nasıl överse övsün yerini yurdunu asla belirleyemeyeceğimiz bir meteor gibi yanıp tutuşarak can evimize düşmek istediği için severiz.
10- Minnet etmediği için severiz Sezai Karakoç’u. Şu yaşadığımız zamanda, şu 80 yıl boyunca onu tanıyıp yanında yöresinde duran, değip geçen, kalıp göçen tek bir Allah kulunun bile bir zerre tozdan bir zerre pastan söz etmediği, tertemiz bir dinginliğin sembolü olduğu için severiz.
11- Onun yüzünden kimse zarar etmemiştir diye biliriz. Kimse onu tanıdığına pişman olmamıştır. Hiç kimse ona bir şey vermemiş midir, kimsenin onda bir şeyi kalmamış mıdır, kimseyi bir şeye zorlamamış mıdır, nasıl olup da bir gün karşısına çıkacak tek bir büyük söz etmemiştir. Hâlâ bu su aklığındaki temizliğine bakıp hayret edebildiğimiz için severiz Sezai Karakoç’u.
12- Hızırla Kırk Saat (1967), Taha’nın Kitabı (1968), Gül Muştusu (1969) gibi bizi göç ettiğimiz halsizlik yurdundan alıp diri iklimlere çağırdığı o güzelim şiirleri yazdığı için severiz Sezai Karakoç’u. Diyarbakır-Ergani’den bütün yurdumuza, buradan Müslüman âleme ve tüm insanlığa doğru esen nazenin bir rüzgâr gibi geldiği için severiz.
13- Tıpkı ilk şiirleri Körfez (1959), Şahdamar (1962)’da olduğu gibi ilk anda duyduğu insanca ve Müslümanca kaygıya hep sadık kaldığı için severiz Sezai Karakoç’u. Sesini ve sözünü hiçbir zaman öğüt veren bir huysuzlukla yaralayıp berelemediği için, daha 1960’da Diriliş’te yer alan “Yeni-Gerçekçi Şiir: İkinci Yeni” başlıklı yazısında söylediği gibi; dünyanın nakşedilen yüzüne, çizilen koordinatların tümüne itiraz edebildiği, bize Hızırla Kırk Saat boyunca netleşen bir hudut bilgisi kazandırdığı için severiz.
14- Ellerinin işiyle ortaya koyduğu güzel tavırdan, bütün realist, pragmatik ve plüralist yaklaşımlardan kendini arındırabildiği için severiz Sezai Karakoç’u. İnancına katılan ve katılmayan bütün dönemdaşlarının teslim ettiği gibi; tam anlamıyla bir Müslüman olduğu için, sünnet ve şeriat dairesinden hiç taviz vermeden doğruyu söylediği için, Doğu dışındaki referanslarını seçerken bile sesinde ve sözünde hep Allah’a dair bir derdi olan büyük şairlerden haber verdiği için severiz…
15- Hiç çığırmadan, hepimizi bir hürriyete çağırdığı için severiz Sezai Karakoç’u. Bir hürriyet âşığı olduğu için, hep yeniden bir Diriliş’e çağırdığı için, istesek de istemesek de bir gün muhakkak dirileceğimizi ve ancak o gün hür olabileceğimizi söyleyen bir sese sahip olduğu için severiz.
16- Her zaman yaşadığını yazan, hep yaptığını söyleyen ve kendine dair bir hakkın arayışını seslendirmekten çok hakkı ve doğruyu dile getiren, söylenmesi gerekenleri söyleyen şiirler yazdığı için severiz Sezai Karakoç’u. Böylece kendinden ve insandan yola çıkıp en yakın çevreyi, sonra ülkeyi ve dünyayı İslamla, imanla, aşkla onarmaya yönelmiş sözler söylediği için severiz.
Şahin Torun
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.