Sevgi Ve Nefrette Dikkat Edilmesi Gereken İlke Ne Olmalıdır?

Sevgi Ve Nefrette Dikkat Edilmesi Gereken İlke Ne Olmalıdır?
İnsanları sevmeyi öğrenmek gerek. Kusurları bağışlamayı, affetmeyi ve çirkinlikler arasında güzellikler görmeyi de.. Biz toptancı davranıyoruz sevgimizde de, nefretimizde de…

Sevgi Ve Nefrette Dikkat Edilmesi Gereken İlke Ne Olmalıdır?

İnsanları sevmeyi öğrenmek gerek. Kusurları bağışlamayı, affetmeyi ve çirkinlikler arasında güzellikler görmeyi de…
Biz toptancı davranıyoruz sevgimizde de, nefretimizde de…
Sevdikçe ölümüne seviyoruz, nefret ettikçe ölümüne…
Halbuki ikisi de yanlış. Sevginin ölçülüsü de ayıp, eksiklik veya kusur değildir, nefretin ölçülüsü de korkaklık ve çekingenlik değil…
Hz. Ali’nin bir sözü şöyledir: “Düşmanlıkta da ölçülü olunuz, dostlukta da… Çünkü düşmanınızla barışabilir(hatta belki dost olabilir) dostunuzla da darılabilirsiniz.”
Ne güzel söz… Ve basit gibi de olsa aslında çok derin, açık gibi olsa da aslında çok gizli, kolay gibi olsa da aslında çok zor bir söz…
Çünkü hayat bir fırtına gibidir. Ve duygularımız da hayat fırtınasına uymaya, onunla sürüklenmeye çok meyyaldir, aklımız da… Onların savrulmalarına engel olabilmek de çok zordur. Çünkü onun için kendimizle mücadele etmeliyiz. Bu ise en çetrefil, çeşitli sebeplerden, ve en zor mücadele şekillerindendir.

 

İki güzel haslet

İki güzel haslet vardır, iki beğenilen, sahibine süs ve ziynet olan haslet. Onlar da “teenni” ve “itidal”dir.
Teenni, yani aceleci olmamak, hemen hükmü vurmamak, akla, gönüle biraz zaman tanımak…

Ecevit karar vermek için üç gün beklermiş ve “bunu İsmet İnönü’den öğrendim” dermiş.
Dikkate şayan güzel bir ilke. Çünkü aceleyle genellikle, savrulmuş akıl ve gönüle uyularak karar verildiğinden, yanlış yapılıyor. Ama iş zamana bırakılsa, ortam netleşir, sular durulur, fluluklar kalmaz, dolayısıyla vaka, hadise daha iyi görülüp daha uygun adımlar atılabiliyor.
Bir iş adamı da, eski günlerde, birine mektup yazdı mı, sekreterine emri varmış, o mektubu bir gün beklettikten sonra postaya ver diye… Çünkü ola ki kızgınlıkla yazmıştır, sakinleşince pişman olup düzeltmek isteyeceği bazı cümleleleri olacaktır.
Bir insanı her zaman kırabiliriz. Ama kırdığımız bir insanın gönlünü her an alamayız.

 

İslam tarihinden iki örnek

Meşhur hadisedir,"Hz. Peygamber, sahabelerine, yanından geçtikleri bir köpek leşi için "ne güzel dişleri var"demiş.
Yine bir cenaze geçmiş. Efendimiz ayağa kalkmış, sahabeleri “o bir yahudi cenazesi Ya Resulallah” demişler. Yani “kalkmamanız gerek” imasında bulunmuşlar. Hz. Peygamber bunun üzerine “bir insan değil mi o da” buyurmuş.
Umumi nefretten sakınmalı, umumi mahkum etmekten korumalıyız kendimizi. Bu konuda Hz. Peygamber’in tavrı bize çok güzel bir metot sunuyor. Çirkinlikte dahi güzelliğin olabileceğini ve onun görülmesi gerektiğini… Bir de toptancılığı reddedip değer verilebilinecek noktaları gözetmemiz gerektiğini…

 

Önemli bir kıstas daha

Hz. Peygamber “nefsi için değil, Allah için sever veya nefret edermiş.”
Bu ne güzel bir ilkedir. Yani nefsi ortadan kaldırmak, enaniyeti yok etmek. Duyguların işi olan sevgi ve nefreti de “lillah” umumi ve temiz ilkesine bağlamak…
Bu aynı zamanda bize bir rehberdir de… Kimi sevmemiz gerektiğini onun mihengine vurabilir, kimden nefret etmemizin doğru olacağını da, ondan yapacağımız doğru çıkarımlarla, ilkeselleştirebiliriz.
Allah bizi de kendisi için sevip kendisi için nefret eden kullarından eylesin.

Resul Davutoğlu

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.