Sait Özdemir: 'Nerede o eski dostlar..'

Sait Özdemir: 'Nerede o eski dostlar..'
Sait Özdemir: 'Dostluk; çıkar gözetmeden, güvene, dürüstlüğe, düşünce birliğine, karşılıklı sevgiye - saygıya - beğeniye - özveriye ve hoş görüye dayalı önemli bir haslet..'

Geçenlerde bir dostum ile sohbet ederken söz arasından eski dostluklardan eser kalmadığını, dost dediği insanlara karşı güveninin azaldığından bahsedince bu hafta dostluk üzerene bir yazı yazmak geçti aklımdan. Hani bazen deriz ya nerede o eski dostluklar. Dostu için canını malını vermeye hazır dostlar. Peki, dostluk nedir acaba;

Dostluk; çıkar gözetmeden, güvene, dürüstlüğe, düşünce birliğine, karşılıklı sevgiye - saygıya - beğeniye - özveriye ve hoş görüye dayalı önemli bir haslet.

Yaşadığımız yüzyılda sahip olduğumuz en büyük lükstür dostluk. Çağımızın bir bunalım, yalnızlık çağı olduğu düşünülürse; dostluğun ne kadar önemi bir duygu olduğunu bir kez daha anlıyor insan. Hele hele kalabalıklar içinde kendini yalnız hissettiğinde, sosyal medyada binlerce takipçisi ve hayranı olduğunda şöyle oturup baş başa bir çay veya kahve için derdini anlatacak bir dost bulamadığında bunu yüreğinin derinliklerinde daha çok hissetmeye başlıyor insan.

Üç çeşit dost vardır der büyüklerimiz. Birincisi gıda gibidir her gün onu ararsın; İkincisi ilaç gibidir, bazen ihtiyaç duyduğunda arasın; Üçüncüsü hastalık gibidir sen onu aramasan bile o gelir seni bulur.

Mevlana bakın ne diyor! Ben dostlarımı ne kalbimle, Ne de aklımla severim. Olur ya kalp durur. Akıl unutur .Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne durur ne de unutur.

Anne ve babalar olarak çocuklarımıza küçük yaşlarda dostluğun önemini anlatalım. Atalarımız “bana dostunu arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” derken çocuklarımızın yanlış yollara sapmaması, öz değerlerini yitirmemesi başıboş hedefsiz kişileri arkadaş ve dost edinmelerindendir diyebiliriz.

Gerçek iki dost mutluğu da mutsuzluğu da birlikte yaşar. Birinde meydana gelen keder ve hüzün diğerini de müteessir eder. Birinin mutluluğundan, duyduğu hazdan öbürü de hissedar olur.

Hz. Peygamber (a.s.), bir hadisinde : “ Dost, insanın ayıbını görünce gizlice ihtar eder; ifşa etmez. Böyle olan dostun da on ayıbını Allah örter”buyurmaktadır.

Abdullah İbni Mes’ûd arkadaşlarının yanına gittiği zaman söyle derdi; Sizler benim hüznümün cilâsısınız, benim üzüntümü gideriyorsunuz!

Süfyân-ı Sevrî‘ye, “Hayat suyu nedir?” diye sorulduğunda şu yanıtı verdi; Dostlarla karşılaşmak!

Dostluk üzerine anlatılmış güzel bir öykü ile konumuzu sonlandıralım. Babanın biri, evladının arkadaşlık yaptığı kişilerin gerçek dost olmadığını oğluna söyler ama oğlu bunu asla kabul etmezmiş. Baba evladına nasihatler verir, gerçek dostluğun kişisel çıkarlarla kurulan bir ilişki olmadığını, ne zaman başı sıkışsa koşabileceği, kapısını çaldığında gözlerindeki ihtiyacı anlayabileceği kişinin dost olduğunu söylermiş. Çocuk arkadaşlarına toz kondurmaz, onlara laf ettirmezmiş.

Babası ısrarla dostum dediğin kişi veya kişiler  “iyi günde, kötü günde sana senden çok güvenen bir sırdaş olmalı, en gizli sırlarını bile verebilmelisin, dostluklar hiçbir menfaate dayanmadan, sadece sevgi üzerine kurulmalı” dermiş.

Babasının nasihatleri bir kulağından girer diğerinden çıkarmış. Babası bir gün ona arkadaşlarını daha yakından tanıması için, “oğlum git horozlardan birini kes, kanlar içinde büyük bir torbaya koy, torbayı al arkadaşlarına götür, birisini öldürdüm de yardım iste bakalım”  sana ne diyecekler demiş.

Çocuk babasının dediğini yapmış arkadaşlarını sıra ile yoklamış, yalvarmış ama hiç biri ona yardım etmemiş hatta hepsi kapıdan çevirmişler. Çocuk eve dönüp babasına ” haklıymışsın baba hiç biri yardım etmek istemedi” demiş. Babası “sana söylemiştim” deyip bir adres vermiş. Bu adrese git benim selamımı söyle aynı şeyi bir de ondan iste demiş. Oğlu o adrese gidip kapıyı çalmış, babasının selamını söylemiş, kanlı çuvalı gösterip “birini öldürdüm bana yardım eder misin ” demiş. Adam “içeri gel bakalım” deyip çocuğu içeri almış, bir bardak su vermiş, sonra bahçeye çıkıp bir çukur kazmış, bu kanlı çuvalı o çukura gömmüş. Sonra da üzerine çiçekler ekmiş. Oğlu gelip babasına olup biteni anlatmış, babası “git ona bir tokat at bakalım ne diyecek” demiş. Oğlu çok şaşırmış bu işe ama ne yapsın bu kez gidip aynı adresteki kapıyı açan adama bir tokat atmış.

Adam delikanlıya şöyle bir bakmış ve “oğlum babana selam söyle ben bir tokat’a çiçek bahçesini bozacak adam değilim” demiş.

Mevlana der ki, “Senin anlayışın kıt olduktan sonra, benim bildiklerimin ne ehemmiyeti var”? Benim kıt olan anlayışımı hoş görecek bir dost arıyorum.

Namertten bir şey isteme demişti sevdiğim bir kişi. Peygamber efendimiz, Rabbimizden kendisine iyi dostlar ihsan eylemesi için dua etmemizi istiyor.

yazının devamı..

 

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.