Sait Özdemir: ‘Kütüphaneler haftası ne zaman…’

Sait Özdemir: ‘Kütüphaneler haftası ne zaman…’
Her yıl Mart ayının son haftası kütüphaneler haftası olarak kutlanır. Bundan kaç kişi haberdar acaba? Kütüphane deyince birinci sırada aklıma kitap gelir.

Son zamanlarda kitap okuma oranlarında meydana gelen güzel gelişmeler beni ve kitaba değer veren tüm dostlarımı mutlu ediyor.Özellikle yazar arkadaşlarımızın ve dostlarımızın sahaya inip bu konuda halkla kaynaşmaları seminer ve konferans vermeleri  okuma alışkanlığının gelişmesine  çok önemli katkı sağlıyor.Bazı İnsanlarımız hala fi tarihinden kalmış istatistiklerle konuşunca Türkiye de son zamanlarda artan okuma alışkanlıklarından haberleri olmadığını anlıyorum.Tüm bunlara inat Türkiye okuyor.Eğitimci yazar  dostum Ali Erkan Kavaklı hocamızın da makalesinde ifade ettiği gibi Türkiye de basılan kitap sayısı artıyor.2016 yılında kişi başına düşen kitap sayısı 8.7 ulaşmış. İkinci sırada insanlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için köy köy dolaşan ve heykeli dikilen eşekli kütüphaneci gelir.İsterseniz gelin bu güzel insanın öyküsüne beraber bakalım. Yıl 1943. Genç Mustafa Güzelgöz’ün tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok. Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır: “Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir. Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyor musun, almıyor musun?
– Alıyorum.
– Eee, o zaman ne karıştırıyorsun ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten..23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir. O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, bin bir güçlükle üstesinden gelir.

 Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da“ zihniyeti aynen var. O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır. İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İare Sandığı” yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar. Kütüphaneye de bir yazı asar: “Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.” Köydeki çocuklar şaşırır. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. “Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der.

 

Kütüphaneler haftasının ne zaman olduğundan haberiniz var mı? - Sait Özdemir

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.