Sait Özdemir: İnsan ne zaman ölür?

Sait Özdemir: İnsan ne zaman ölür?
İnsanı yaşatan manevi ve maddi amaçları, istekleri, ümitleri, hedefleri ve projeleridir.

İnsanların çoğu 25 yaşında ölür ama 75 yaşında gömülürler der, Benjamin Franklin.

Benjamin Franklin‘in de dediği gibi bazıları başarıdan, hayattan çok erken vazgeçerler biz onları yaşıyor zannederiz, ancak aslında onlar çoktan kaybetmişlerdir.

İngiliz düşünür Bernard Shaw: “İnsan ne zaman ölür, bilir misiniz? diye, soruyor ve şu cevabı veriyor: “Tembellikten, inançsızlıktan ve hayatı yaşamaya değer kılmayı becerememekten…”der.

Martin Luther King şöyle der: “Uğrunda ölebilecek bir hedefiniz yoksa bu, sizin hayat mücadelesine atılamayacağınızı gösterir.” Uğruna hayatını vereceği değerleri olanlar, o değerler için her zorluğa, acıya, güçlüğe katlanır, mücadele eder, yorulurlar; üstelik bunları severek ve isteyerek yaparlar.

İnsanı yaşatan manevi ve maddi amaçları, istekleri, ümitleri, hedefleri ve projeleridir.

Dünya teknolojik ve bilimsel tüm ilerlemeleri ve modernitesine rağmen, insanı mutlu edemiyorNeden? Çünkü insan ne kadar doyumsuzca nesnelere bağlı olsa da, özünde içgüdüleriyle hareket eden bir varlık. Yani dünyevi hiçbir imkân, sonsuz mutluluğu getirmediğinden, çılgınlar gibi serveti olan iş adamları veya herkes tarafından sevilen ünlülerin intiharla sonlanan hayatlarını görüyoruz

Herkesin zaman zaman hayatında anlamsızlık ve büyük bir boşluk hissettiği anlar olmaktadır. Genellikle bir travma sonrasında yaşanan bu anlarda kişiler sıkı sıkıya tutunduğu bağları sorgulamaya başlamaktadır. Bunun çeşitli sebepleri vardır, fakat varoluşçu psikoterapiye göre bunun sebepleri kişinin hayatında olan derin anlamsızlık duygusudur. Bunun için hayata anlam katacak işler yapmak gerekir. İnsanların varoluşsal bir boşluk içinde yaşadıkları ve bunun sonucun da “can sıkıntısı” denilen amaçsızlık ve anlam boşluğu içerisinde oldukları için günümüzde pek çok insan anlam ve amaç yokluğunda içerisindedir. Bu boşluğu insanlar alkol¸ uyuşturucu¸ cinsel sapkınlık veya cinsel ilgisizlik¸ intiharla sonuçlanan depresyonlarla doldurmaktalar. Günümüzde birçok intiharın arkasında bu anlam boşluğunun yattığını söylersek zannedersek yanılmış olmayız.

Bu durum göz önüne alındığında¸  henüz çok küçük yaşlarda yüz yüze geldiğimiz "hayata bir anlam katma” nın ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Yaşamak bir sanattır ve bu sanat bir insanın yapabileceği en önemli, en zor bir sanat türüdür. Onun tek aracı, insanın kendisi ve potansiyel güçleridir.

Varoluşçu psikoterapistlere göre insanın psikolojik rahatsızlıkların temelinde varoluşçu bir takım etmenler bulunmaktadır. İnsan elinde olmadan bu dünyada var olan ve varlığını fark edebilen tek varlıktır. Varlığını fark etmekle beraber varlığının neden ve niçinlerini sorgulamaya başlamaktadır. 

İnsan anlamak ve anlaşılmak isteyen bir varlık. Ona göre hayatın, kendi varoluşunun ve diğer tüm varlıkların bir anlamı olmalı. Hayatın bir anlamı olmalı.

Platon, bilginin insanı erdeme ulaştıran en önemli araç olduğuna inanıyordu. O yüzden Platon’a göre, hayatın anlamının “Daha çok öğrenmekti” Aristo’da insan’ın hayatının nihai amacının “İyi olmak.” olduğunu söyler. Hedonizm’e göre de hayatın anlamını: “Hemen, şimdi, zevk.”olarak açıklanır. Akıllı insanlar hayatın da bir anlamı olduğunu¸ mutluluğun¸ ancak onunla birlikte elde edilebileceğini bilirler.

Hayatın kendi başına bir anlamı yoktur. Hayata anlam katan, bizim ona kattıklarımızdır.

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.