Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam karaciğer yağlanmasını artırıyor
İstanbul
İç Hastalıkları Uzmanı ve Fitoterapist Prof. Dr. Murat Hakan Terekeci, yaptığı yazılı açıklamada Türkiye Karaciğer Araştırmaları Derneği öncülüğünde ilk kez 12 Haziran 2018'de başlatılan "Dünya NASH Günü" farkındalık çalışmalarının bu yıl da devam ettiğini bildirdi.
Türkiye'deki 19 milyon yağlı karaciğer hastasından 4 milyonun siroz riski taşıyan "NASH" hastası olduğuna dikkati çeken Terekeci, şu bilgileri verdi:
"Türkiye'de her 5 kişiden birinde görülen karaciğer yağlanması sorunu, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam nedeniyle her geçen gün artıyor. Bu hastalık vücutta karaciğere özgü sinyal vermediği için hastalık sinsi ilerliyor. Sinyal verecek noktaya geldiğinde ise artık hastalığın geri dönüşü maalesef olmuyor. Bu sebeple karaciğer yağlanmasında erken müdahale ve önlemler hayat kurtarır."
"NASH hastalığı bel çevresindeki kalınlaşma ile direkt ilgili"
Karaciğerin; protein, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında hücresel düzeyde hayati fonksiyonlarını yerine getiren önemli bir organ olduğunu belirten Terekeci, bu fonksiyonlarda meydana gelen bir aksamanın, diyabet ve kolesterol gibi metabolik rahatsızlıklara zemin hazırladığını ifade etti.
Türkçe açılımı ile "alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması" olarak tanımlanan NASH hastalığının özellikle bel çevresindeki kalınlaşma ile direkt ilgili olduğuna işaret eden Terekeci, "Bunun yanı sıra gün içerişinde çok sayıda ilaç almak zorunda kalan bireylerin de karaciğerini koruması gerekiyor. Çünkü kimyasalların detoksifikasyonu karaciğer üzerinde gerçekleşiyor." dedi.
"Risk grubundaki standardize edilmiş kişiler bitkisel özütler kullanmalı"
Diyabet ve kolesterol gibi kronik metabolik hastalığı bulunanların, kilolu olanların, hareketsiz kalanların, düzenli ya da düzensiz alkol tüketenlerin ve çoklu ilaç kullanmak zorunda olan kişilerin tamamının karaciğer yağlanması yönünden risk grubunda olduklarına dikkati çeken Terekeci, şunları kaydetti:
"Bu bireyler sadece beslenme ve hayat şekillerini değiştirmekle kalmamalı, aynı zamanda fitoterapide öne çıkan bitkisel özütleri de kullanmalıdır. Devedikeni, zerdeçal, enginar, karahindiba gibi bitkilerin içerisindeki aktif özütlerin karaciğer yağlanması üzerinde olumlu sonuçlar verdiğini klinik olarak biliyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken temel önemli nokta, bitkilerin besleyici özelliği ve tedavi edici özelliği arasındaki farkı doğru anlamak. Bitkileri besin olarak tüketmek yerine, bu bitkisel özütlerin standardize edilmiş aktif içeriklerini içeren ürünleri almak gerekir. Doğru ürünlerin doğru dozlarda alınması ve tetkiklerin tamamlanması için başlangıçta doktor gözetimi gerekmektedir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.