Referanduma karşı çıkanlar bugün seviniyor
Başbakan Yardımcısı Arınç, "12 Eylül referandumuna karşı çıkanlar bugün tahliyelere seviniyor. Başbakanımızı suçlayanlar AYM'nin kararıyla ne kadar mahçup olsalar yeridir" dedi.
BURSA (AA) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "(12 Eylül 2010 referandumu) Tarihin garip bir tecellisine bakın ki o gün 'Hayır' diyenler 'Ah ne iyiymiş, Allah senden razı olsun Anayasa Mahkemesi, sen olmasan halimiz ne olacaktı?' diye sevinç çığlıkları atıyorlar. Demek ki özgürlük, demokratikleşme böyle bir şey. O yüzden diktatörlüktü, demokraside geriye gidişti filan deyip, Başbakanımızı veya hükümeti suçlamaya kalkanlar Anayasa Mahkemesi'nin bu kararıyla ne kadar mahcup olsalar yeridir" dedi.
Arınç, Çekirge Polisevi'nde düzenlediği basın toplantısında, ?12 Eylül 2010 referandumuyla anayasada önemli bir değişiklik yapıldığını ve herkese bireysel başvuru hakkının tanındığını hatırlattı.
Türkiye'de yargı süreci tükendiği zaman insanların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) gidip haklarını orada arayabildiklerini, ancak bunun çok uzun ve masraflı bir yol olduğunu anlatan Arınç, AK Parti hükümeti olarak bu hakkın Türkiye yargısı içerisinde vatandaşlara tanınması imkanını getirdiklerini ifade etti.
Arınç, bireysel başvuru yoluyla hiçbir zahmete, masrafa katlanmadan insanların haklarını Anayasa Mahkemesinde arayabildiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Hemen hemen iki yıla yaklaştı uygulaması. Bu uygulama içerisinde de özellikle son yıllarda veya son aylarda insanların hak ve özgürlüklerini tehdit eden birtakım gelişmeler karşısında başvurucuların taleplerini Anayasa Mahkemesi kabul etti. Bunların içerisinde gayrimenkul hukukuna dayananlarla, kendi şahsi hürriyetini bağlayıcı cezalarla ilgili olanlarla ve onlarla birlikte de dün veya birkaç gün evveli Balyoz davası diye bilinen ve 300'e yakın insanın yargılanmasıyla cezaları verilen, sonra bu cezalarda Yargıtay tarafından tasdik edilen insanlar Anayasa Mahkemesine başvurdular. 'Benim haklarım ihlal edildi' dediler. Anayasa Mahkemesi de birkaç önce bir kararıyla 'Doğrudur, inceledik. Bu işte bir hak ihlali var' denildi. Tabii Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 311'inci maddesine göre özellikle iki sebep üzerinde durdular. Bir tanesi bazı şahitlerin ki karara veya davaya etkili olabileceği düşünülen Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman gibi sanıkların talebine rağmen mahkemede dinlenmemiş olmasını bir savunma eksikliği olarak gördü. Bir hak ihlali olarak gördü. İkincisi de mahkumiyet kararına önemli etkisi bulunan bir dijital kaydın üzerinde bazı bilirkişi raporları olmasına rağmen gerçekliği konusunda yeterince araştırma yapılmamış olmasını öngördü. Bu iki hak ihlalini yeniden yargılama konusunda yeterli buldu ve sanıkların yeniden yargılanması gerektiğine hükmetti."
- "Başbakanımızı veya hükümeti suçlamaya kalkanlar"
Anayasa Mahkemesi'nin adete bir temyiz mahkemesi gibi hareket ettiğini belirten Arınç, Balyoz davasında bu iki konu üzerinde yargılamanın yenilenmesi kararı verdiğine dikkati çekti. Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dün de bildiğiniz gibi mahkemeler tüm sanıklar için tahliye kararı verdiler. Kimisi 5, kimisi 3 yıl sonra kimisi 2 yıl sonra kaldı ki her biri 20 yıl veya 18 yıla mahkum edilmişken, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararıyla ve ilgili mahkemelerin de tahliye kararı vermesiyle davada tutuklu sanık kalmadı. Bu son yıllarda yaşanan önemli olaylardan, belki de çok önemli sonuçlar doğurabilecek olaylardan bir tanesidir. Kim karar verdi? Anayasa Mahkemesi. Ona bu yetkiyi kim vermiştir? 12 Eylül 2010'da referandumu yapılan anayasa değişikliği. Kim karşı çıkmıştı buna? CHP, MHP ve diğerleri. Bunu kim savunmuştu? AK Parti. Tarihin garip bir tecellisine bakın ki o gün 'Hayır' diyenler 'Ah ne iyiymiş, Allah senden razı olsun Anayasa Mahkemesi, sen olmasan halimiz ne olacaktı?' diye sevinç çığlıkları atıyorlar. Demek ki özgürlük, demokratikleşme böyle bir şey. O yüzden diktatörlüktü, demokraside geriye gidişti filan deyip, Başbakanımızı veya hükümeti suçlamaya kalkanlar Anayasa Mahkemesinin bu kararıyla ne kadar mahcup olsalar yeridir. İyi bir şey yapmışız. Vatandaşımızın haklarını korumaya yönelik, önemli bir anayasa değişikliği yapmışız. Millet bunu tasdik etmiş. Milletimize ve AK Parti'ye kim ne kadar teşekkür etse azdır."
- "Kararlar Türk yargısı, siyaseti ve TSK için önemlidir"
Arınç, tutukluluk halinin istisna olması gerektiğini yıllardır söylediklerini, bu kapsamda da 6-7 ay öncesine kadar uzun tutukluluk sebebiyle de hak ihlali yapıldığını dile getirdiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Anayasa Mahkemesi, bildiğiniz gibi İlker Başbuğ başta olmak üzere bazı sanıkların da tahliyesine karar vermişti. Bunların içerisinde de 6 veya 7 tane milletvekili bulunmaktaydı. CHP'den 2 milletvekili ve BDP'den de 5 milletvekili olmak üzere MHP'den seçilen bir milletvekili de bu kapsamda dün tahliye edilmiş bulunuyor. Şüphesiz 12 Eylül Davası ve Balyoz davası diye bilinen davalarda verilen kararlar Türk yargısı, siyaseti ve TSK için önemlidir. Türkiye'de yargılamanın hangi koşullarda yapılması gerektiğini tekrar göz önüne almamız gerekiyor ve yargıda eğer devlete paralel bir yapılanma belli maksatlarla hareket etmiş ve bu kararları önümüze getirmişse o yapıyla da mücadele etmenin ne kadar doğru ne kadar haklı olduğunu gösteren bence önemli bir göstergedir."
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa Polisevi'nde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin iç ve dış gündeminin yoğun olduğunu, iç gündeme bakıldığında birkaç gün önce 12 Eylül 1980 darbesini yapanlarla ilgili yargının önemli bir karar verdiğini söyledi.
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında verdiği cezalarla ilgili açıklamalarda bulunan Arınç, "12 Eylül 1980 darbesini yapanlarla ilgili yargımız önemli bir karar verdi ve hayatta bulunan Milli Güvenlik Konseyi üyelerinden Kenan Evren ve Şahinkaya'nın müebbet ağır hapsine hükmetti. Türk Ceza Kanunu'nun 146. maddesi gereğince anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs, hükümeti darbe ile sonlandırmak gibi suçlamalarla. Bu Türk siyasi tarihinde ilk defa oluyor" dedi.
Türkiye'de 1960'ta ve 12 Eylül'de askeri darbe olduğunu hatırlatan Arınç, bu dönemlerde ordunun fiilen yönetime el koyduğunu ve meclis ile siyasi partilerin kapatıldığını aktardı. Bu zaman aralıklarında muhtıraların da yaşandığını dile getiren Arınç, şunları kaydetti:
"Ama darbecilerden hiç hesap sorulmamıştı. 12 Eylül 2010 referandumuyla darbecileri koruyan hükümler anayasadan çıkarıldı. Bu anayasa referandumuna ve anayasa değişikliğinin meclisten geçmesine sadece AK Parti grubu vesile oldu. CHP reddetti, oylamalara bile girmedi. MHP reddetti, oylamalara girmedi. O zaman BDP'liler ve DTP'liler vardı. Onlar da oylamaya katılmadılar. AK Parti tek başına meclisten çıkardı, milletimizin önüne götürdü. Milletimiz de yüzde 58 oyla bu anayasa değişikliğine 'evet' dedi. Dolayısıyla geçici 15. maddenin koruması kalkınca darbecileri koruyacak bir yasal zırh kalmamış oldu. O zaman bütün muhalifler 'Siz bunu yapamazsınız. Maksadınız başkadır. Siz ülkeyi bölüyorsunuz, parçalıyorsunuz' gibi saçma sapan laflar etmişlerdi. Oysa bugün her olayda görüyoruz ki 12 Eylül 2010 referandumuyla anayasa değişikliğini önümüze getiren her şey Türkiye'nin demokratikleşmesine, özgürleşmesine, sivil asker ilişkilerinin normalleşmesine, cuntalar ve darbeler döneminin kapanmasına yol açtı. Hiç kimse bugüne kadar ne Kenan Evren'in ne de arkadaşlarının yargılanacağını ve bu mahkeme sonucunda da idam olsaydı idam, idam olmadığı için ağırlaştırılmış müebbet, yaşlarına hürmeten de müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırılacağını düşünemezdi. Bunu gerçekleştiren Türk yargısıdır. Ona bu izin ve imkanı veren AK Parti'nin meclisteki mücadelesi ve milletimizin de yüzde 58'le 'evet ben artık Türkiye'de darbe istemiyorum. Kim aklından darbe geçiriyorsa yargılanmalıdır ve sonucuna katlanmalıdır' hükmünü veren milletimize teşekkür etmemiz lazım."
-"Türkiye'yi hedef alan bir noktaya rastlamadık"
Irak'taki gelişmelere de değinen Arınç, "Tabii yurt dışındaki göstergelerde halen takibi süren bildiğiniz gibi Musul'daki konsolosluk görevlilerimizin ve önceden bir şekilde alıkonulan kamyon şoförlerimizin, tır şoförlerimizin durumudur" dedi.
Arınç, "Bu konuda gelişmeler olumlu istikamette var ama henüz bu yurttaşlarımızla kucaklaşabilmiş değiliz. Sonradan 60'a yakın şoför veya işçi diyelim, onların içinden bir şekilde alıkonulan 15 arkadaşımızın bir şekilde kurtulduğunu biliyoruz. Ama önceden yani bir hafta öncesinden beri takip ettiğimiz olaylarla ilgili, yerlerinin muhkem olduğunu, sağlıklarının yerinde olduğunu ama henüz serbest bırakılmadıklarını vaya bizim tarafımızdan teslim alınmadıklarını söyleyebilirim" ifadesini kullandı.
Arınç, şöyle devam etti: "Bölgeyle ilgili gelişmeler var, Başkan Obama'nın açıklamaları var, Avrupa Birliği'nden gelen açıklamalar var. Türkiye'nin aldığı tedbirler var. Irak'ın içerisinde sonunda bir mezhep savaşına gidilmemesi ve Irak'ın bölünmemesi açısından hem Türkiye'nin hem de bölge ülkelerinin müdahil olduğu birtakım çalışmalar var. Dolayısıyla dış politikamızda veya bölgemizde yaşanan olaylar konusunda da Türkiye'nin çok dikkatli çok titiz bir takip içinde olduğunu hepimiz söyleyebiliriz. Umarım ki arkadaşlarımıza kısa bir zamanda kavuşmamız da mümkün olabilecek."
-"Türkiye'yi hedef alan bin noktaya rastlamadık"
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Arınç, bir gazetecinin, "IŞİD terör örgütünün son olarak 'İstanbul'u da alacağız' şeklinde bazı duyumlar var. Bu haberler de dün yansıdı, böyle bir şey var mıdır?" şeklindeki sorusunu, şöyle yanıtladı:
"Böyle bir soruya şu kadar cevap vereyim; herkes her şeyi söyleyebilir, ancak bir örgütün gerçekten böyle bir fikir doğrultusunda Türkiye'ye yöneltecek hiçbir gelişmenin olmadığını söylemeliyim. Yoksa bir örgüttür o örgütten birisi veya birkaç tanesi, şu veya bu amaçla böyle bir söz söylemiş olabilir, böyle bir söz söylendiği de kesin, net ve açık değildir. Gazetelerimizde bu tür haberler çıkabilir ama kim nerede ne amaçla söylemiştir, bu belli değil. Ancak biliyorsunuz bu tür örgütler hem propagandayı çok severler hem tehdidi ve panik havası meydana getirmeyi çok arzu ederler. Ama biz örgütün, buna benzer örgütlerin hem yapılarını hem hedeflerini çok iyi tahlil ediyoruz. Bunların içinde Türkiye'yi hedef alan bir noktaya rastlamadık."
-"Türkiye her zaman hazır"
Arınç, Türkiye'nin bu tür tehditlere karşı her zaman hazırlıklı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Böyle bir şeyin olması, olabilmesi ihtimaline karşı da bugün için değil, geçmişten bu yana Türkiye'nin çok önemli bir jeopolitik noktada olduğunu belki bazı devletlerin bile bazı örgütlerin bile zaman içinde hedeflerinde olabileceğini düşünürüz. Buna mukabil senaryolar hazırlanır, bu senaryolar üzerinde çalışmalar yapılır ve devlet bütün imkanlarıyla bu dış tehditlere karşı tedbirini alır. O yüzden 'IŞİD'den birisi şöyle demiş, ona karşı tedbiriniz nedir?' denilmez, 'Türkiye'ye yönelen dış tehditlere karşı Türkiye'nin bir hazırlığı var mıdır?' derseniz, evet belki yıllar öncesinden bu yana her zaman güncellenen bir çalışmamız mutlaka vardır. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde de bunun dışındaki bütün planlarda da bu tür tehditlere karşı Türkiye'nin her zaman hazır olduğunu söyleyebilirim."
-Vergi reformu
Vergi reformuna ilişkin bir soru üzerine Arınç, Plan Bütçe Komisyonu'nda alt komisyon raporunun bitmediğini, yeniden görüşülmeye başlandığını belirtti. Arınç, şunları kaydetti:
"Biteceğini tahmin ediyorum, günde 8 saat çalışıyorlar, mümkün olursa salı gününden itibaren de bu paket görüşülecek ve paylaşılacak. Detaylarına girmem mümkün değil. Ama bu zaman zaman önce de çalışanlarımızı, biriken borçların yeniden yapılandırılmasını ekonomik bir rahatlama sağlanmasını temin ediyor. Büyük kesimleri ilgilendiriyor, tabii bunun içinde büyük bir kısmı, yani gelecek paketin büyük bir kısmı iş hayatımızla ilgilidir, çalışma hayatımızla ilgilidir, geriye kalan da hem bazı kurumların alacaklarını hem de vatandaşımızın maliyeyle olan ilişkilerini yeniden tanzim etme amacına yöneliktir, detaylarını da salı gününden itibaren herkes işitecek ve üzerinde çalışacaktır."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.