Prof. Dr. Tarhan: Karne çocuğun karakter belgesi değil!
Pandeminin etkisi ile uzaktan devam eden eğitim ve öğretim yılı bugün sona eriyor. Tedbirler kapsamında karneler elektronik ortamda öğrencilere ulaştırılacak. Karnenin öğrenci ve ebeveynleri için büyük bir anlam taşıdığını belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Karne çocuğun karakter belgesi değil. İyi ya da kötü notlar karşısında çocuğa karşı gösterilen davranışın aşırıya kaçmaması gerekiyor. İyi notlar için takdir, kötü notları düzeltmesi için teşvik edin. Yaz tatilinde çocuklara 2 haftalık serbest zaman tanıyın, tatil planlamalarını birlikte yapın” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, karne heyecanı yaşayan öğrencilerin psikolojisine ve ebeveynlerin sergilemesi gereken davranışlara ilişkin açıklamalarda bulundu.
Küçük düşürerek özgüvenini zedelemeyin
Karnenin sadece bir kağıttan ibaret olmadığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Karnenin hem çocuğun hem de anne ve babanın dünyasında çok büyük bir anlamı var. Çocuklar belirli bir süre verdikleri çabanın sonuçlarıyla karne sayesinde yüzleşiyor. Bir açıdan hesap verme duygusu yaşıyor. Çocuk karne sayesinde eleştirilebildiğini, davranışlarının gözden geçirildiğini görüyor. Belli bir dönemin sonucuyla ilgili yorum yapılacağı için başarılı bile olsa karne zamanında herkes kaygılanır. Aynı zamanda insanın biriciklik duygusunu da kaybetmemesi gerekiyor. İnsanların içerisinde küçük düşürüp, karneye yanlış anlamlar yüklendiğinde çocuğun özgüveni zedeleniyor. Karneye ilgisiz kalan anne ve babalar da oluyor. Bu tarz davranışlar karşısında çocuk sevilmediğini ve değer görmediğini düşünüyor. Çocuk aileden takdir ve övgü bekler. Çok iyi karne getiren bir çocuk ebeveynlerinden övgü ve takdir almayınca motivasyonu düşer. Bu da çocuğun kişilik gelişimini etkiler. Karne çocuğun kişilik ve davranış gelişimini de etkiliyor” dedi.
Karne çocuğun karakter belgesi değil
Tarhan, çocuğun açısından karnenin anlamı hayatı öğrenmenin bir aracıdır dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Karne çocuğun hayatının bir dönemindeki durumunun belgesidir. Çocuğun iyi veya dürüst olup olmamasının, sevilip sevilmemesinin bir belgesi değildir. Karnen kötü gelirse seni sevmem diyen ebeveynler sevgiyi çocuğa karşı silah gibi kullanıyor. Bu tarz davranışlar çocukta karın ağrısı sebebi oluyor. Bu süreçte anne ve babaların çocukları ile iletişimi çok önemli. Kötü karne gelse bile çocuğun bu duruma üzülmesi ders aldığını gösterir. 10 dersi olan bir çocuğun 3 dersi kötüyse, anne ve baba iyi olan 7 derse değil kötü olan 3 derse odaklanıyor. İyi olan dersleri için çocuğu tebrik etmek, kötü olan dersler için de telafi etmesi için çocuğu teşvik etmek gerekiyor. Kötü karne bile olsa özgüvenini zedelemeden sonucu düzeltmek mümkün. Çocuğun çaba ve gayretini övmek, yanlış davranışlarını onaylamamak gerek. Kişiliğe değil, davranışlara yorum yapmak gerekiyor.”
Evdeki huzursuzluk okula yansıyor
Karne kötü olduğu zaman öğrencilerin ilkel yöntemlere başvurduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Karne çizme, eve geç gelme gibi davranışlar sergiliyorlar. Çocuklar aynı zamanda kıyaslanmaktan da korkuyor. Doğruları öğrenme, yanlışları konuşma usulünü öğrenmeleri gerek. Bu noktada anne ve babanın tutumu çok önemli. Bütün dersleri pekiyi olan çocuğu hediyelere boğmak da çok yanlış. Maddi bir hediye alma gerekliliği yok. Takdir, onay, övgü, sözcükleri kullanılan çocukların aileye olan aidiyetleri daha yüksek olur. Çocukların başarısında anne ve babanın da çok büyük sorumluluğu var. Evde sürekli kavga oluyorsa belki çocuk bu durum yüzünden okula gidiyordur ama aklı evde kaldığı için odaklanamıyordur. Karne zaten bir tek çocuğun değil, anne ve babanın hatta öğretmenin de karnesidir. Notlar iyi değilse ebeveyn yeterince ilgi göstermemiş, öğretmen yeterince iyi öğretememiş demektir. Biz bu sorumluluğu sadece çocuğa yüklüyoruz. Karneye de olduğundan fazla anlam yüklememek çok önemli. Karnesinde zayıf olanları da analitik bir şekilde ele almak gerekiyor” dedi.
Tatil planlamaları birlikte yapılmalı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklara 2 haftalık serbest zaman oluşturulması gerektiğini ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:
“Sonrasında oturup ailece planlama yapılmalı. Buna ailedeki herkesin fikrinin alındığı demokratik işleyiş deniyor. Böyle yapılırsa çocuğun aileye aidiyeti ve sorumluluk bilinci gelişir. Taşın bir ucundan da o tutmuş gibi hisseder. Çocuklarımıza insanı insan yapan değerlerimizi öğretmemiz lazım. Çocukların yalan söylememeyi, dürüst olmayı, iyi olmayı da öğrenmesi lazım. Eğitim doktrinlerinin tüm dünyada öğretilmesi şart oldu. Ama bunlar konferansla olmuyor. Deneyimleyerek öğrenilmesi gerekiyor. Yaz tatili bir fırsat olarak görülmeli, planlama yaparken çocuklara özgür alan bırakmak da çok önemli.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.