Prof. Dr. Sadettin Ökten: Bizler dini hayatın içinde öğrendik
Saadettin Ökten, “Bizler dini, hayatın içinde öğrendik. Hayat ve din birbirinden ayrı iki olgu değildi. En azından aile muhitimizde” yorumunu yapıyor.
İLBER DURAL
Küçük yaşta ilim elde etmek, taşa yazı yazmak, yaşlılıkta ilim öğrenmek ise suya yazı yazmak gibidir" diyor Peygamberimiz. Bu sözü ile gerekli olan her türlü bilginin küçük yaşta verilmesini istiyor. Her anlamda ne anlattığımız kadar nasıl anlattığımız da önemli bu hususta. Küçük yaştaki çocuklara din ile ilgili bilgileri de güzel metotlarla anlatmalı ve öğretmeliyiz dolayısıyla. Prof. Dr. Sadettin Ökten de, “Çocuğuna eğitim vermekte sıkıntıya düşen ebeveynin, önce kendisine bakması gerektiğini söylüyor. Ökten, “Kendisindeki çelişkileri yine kendisi fark etmeyebilir. Çocuk ebeveynine bir ayna tutuyor ve onun çelişkilerini ona ifade ediyor” şeklinde açıklıyor bu durumu. Ökten, ebeveynin yapabildiği kadarıyla bu çelişkileri giderip evladına muhabbetle yaklaştığında, arada sağlam bir manevi köprü kurulabileceğini dile getiriyor.
- Peygamber Efendimiz (SAV)'in çocuk terbiyesine ilişkin sünnetlerine baktığımızda, çocukların fıtratına uygun yumuşak bir üslupla terbiye verdiğini görmekteyiz. Ama günümüz anne babaları da çoğunlukla korumacı bir güdüyle, çocuğuyla sağlıklı bir iletişim kuramıyor. Sizce temel problem nedir?
İslam Medeniyet Tasavvuru açısından baktığımızda çocuğu, Allah’ın bir lütfu olarak görüyoruz. O, anneye ve babaya bahşedilen ulvi bir nasip ve ilahi bir hediyedir. Ebeveyn, çocuğu kendilerinin devamı gibi görürler ve çocuk üzerinden hem maddi hem manevi bir terbiye alırlar. Çağımızda maalesef çocuğun aileye verdiği maddi terbiye çok önemseniyor. İslam Medeniyet Tasavvuru’na göre bu ilahi hediyenin aileye verdiği manevi terbiye çok daha ehemmiyetlidir. Feragat, fedakarlık, hizmet, muhabbet, hayır dua hep bu çocuk vesilesi ile öğrenilir ve içselleştirilir. Bir büyükbaba ve dede olarak söylemeliyim ki, torunlarım üzerinde halen duygu ve düşünce dünyamda çok şey tecrübe ediyor ve öğreniyorum. Çocuk aynı zamanda aileye verilmiş ilahi bir emanettir. Onu usulünce muhafaza etmek, korumak ve kollamak da gerekir. Ebeveynin hayattaki tutumu neyse, çocuk aynen onu alıyor. Çünkü o, iyiliğe meyyal olarak yaratılmıştır. İslam Tasavvuru buna “Fıtrat-ı İslam” üzere yaratılmıştır diyor. Beşer olmak hasebiyle içinde kötülüğe eğilimler de vardır. Ebeveyn, kendi hayatındaki çelişkileri çocuğa aynen aksettirir. Çocuk çok küçük yaşlardan itibaren adını koyamasa da bu akisleri hissediyor. Çünkü, onun varlığı ezelden ebeveyni ile birlikte elest bezminde evet demiştir. Ebeveyn zaman itibariyle çocuktan önce dünyaya geliyor, evlat ise daha sonra.
Ebeveyn Evladının Mizacını Fark Etmeli
Aileniz size dini eğitimi nasıl verdi?
Bizler dini, hayatın içinde öğrendik. Hayat ve din birbirinden ayrı iki olgu değildi. En azından aile muhitimizde. Büyüklerimiz, başta ebeveynimiz olmak üzere, zaman ve zemin müsaade ettiği kadarıyla hayatı, dinin çizdiği çerçeve içinde yaşama gayretindeydiler. Bu genel prensip, her dönem her mekan ve herkes için geçerlidir. Çünkü zaman ve zemin şartları ne olursa olsun “Ol” emriyle gerçekleşmiştir. Ve siz o şartlar içinde var edilmişsinizdir. Yukarıda da söylediğimiz gibi, dini ve hayatı birbirinden ayırdığınız zaman, farkında olmasanız da zımmen sekülerleşmeyi kabul etmiş olursunuz.
Çocuklara dini eğitim verirken neye dikkat etmek gerekiyor?
Bütün insanların olduğu gibi çocukların da her şeyden önce muhabbete ihtiyacı vardır. Dilimizdeki sevgi kelimesi, muhabbet kavramını karşılamaktan uzaktır. Muhabbet, kaynak itibariyle ilahidir. Ve kalbin en yoğun ve en saf duygusallığıdır. Muhabbet öyle bir yüce haslettir ki, hayatın sebebi ve gayesidir. Çocuğa muhabbet dolu bir kalple yaklaşıldığı zaman, onun her şeyden önce aradığı ve istediği bu muhabbet olduğu için, iki kalbin birleşmesi adeta ilahi bir lütuf olarak ortaya çıkar. Ebeveyn ile çocuk arasında yaradılışın temelini oluşturan muhabbet köprüsü kurulduktan sonra, o küçük varlığın kalbi sizinle birlikte atacaktır. İslam Medeniyet Tasavvuru’na göre beşerin kalbi Allah’a aittir. Çünkü Allah o kalbe tecelli etmektedir. Çocuk bu büyük tecelliye iştiyak duyar. Ebeveyn bunu ona verebildiği anda zahiri her türlü engel ortadan kalkmıştır. Çünkü bütün kalpler layık oldukları yere yönlendirilmişlerdir. Bundan sonrası bir ciddiyet, vekar, sebat işidir. Kalbin ister genç, ister çocuk, ister yaşlı olsun muhabbete ihtiyacı vardır ve muhabbetle beslenir. Kalbi diri tutmak için ise Hak’tan gelene razı olmak, Hak’ka karşı vazifeleri muhabbetle icra etmek ve bütün mahlukata karşı da merhametli olmak icab ediyor.
- Çocuklara dini eğitim verirken çoğu aile farkında olmadan dinin temellerini Allah korkusu üzerine kuruyor. Çocuklara ibadetleri, Allah’ı anlatırken nelere dikkat etmek gerekiyor? Çocuklara dini sevdirmek, daha iyi anlatabilmek adına neler yapılabilir?
Her yaradılışın kendine göre vasıfları var. İnsan yaradılışında buna mizac diyoruz. Ebeveyn kendisine ilahi bir hediye olarak gönderilen evladın mizacını fark etmek ve o mizaca göre davranmak mecburiyetindedir. Mizac hususundaki bu fark, bir sezgi olarak fıtraten anneye verilmiştir. Baba, evladın mizacına ait husussiyetleri, anne-evlad birlikteliğinden öğrenmek mecburiyetindedir. Bu farkındalıkla beraber evladın kalbine muhabbetle hitap edildiğinde aşılmayacak hiçbir engel söz konusu değildir. Bütün ebeveynler ve büyükbabalar, büyük anneler İslam Medeniyet Tasavvuru’na göre daima hayır dua üzre bulunurlar. Bu hayır dua çerçevesinde evlad ve torunlar da yer alıyor. Muhabbetle kurulan gönül köprüsü, hayır dua ile desteklenir ve salih amellerle her an yeniden diri tutulursa, bu büyük gayret ilahi kapıdan asla geri çevrilmiyor.
İnsan Varlığı Daimi Bir Arayış İçindedir
- Ağaç yaşken eğilir. Peki çocuklara dini eğitimi kaç yaşında vermeliyiz? Zamanında verilmeyen dini eğitimin telafisi büyüdüğünde çok güç mü olur?
Hayatta her yaşın kendi çerçevesi ve şartları içinde alacağı ve vereceği şeyler vardır. Bu hususa çocuklar da dahildir. Dolayısıyla bahsimiz, hayatın içinde ve onun ayrılmaz ve tanımlayıcı bir unsuru olarak din olduğu için, çocuğun da belli yaşlarda belli şeyleri öğrenmesi ve tatbik etmesi icab ediyor. Ancak olması gerekenle olan her zaman uyuşmuyor. Bu da hayatımızın bir gerçeğidir. İslam Medeniyet Tasavvuru daima dua üzre olmayı, bununla beraber nasibi ve kaderi de kabullenmeyi öngörmektedir. Belli yaşlarda belli şeyleri öğrenmeyen bir çocuk, mutlaka o dönemde başka belli şeyleri öğrenmiştir. Çünkü insan varlığı daimi bir arayış içindedir ve boşluk kabul etmez. Daha sonraki bir dönemde o başka belli şeylerin yerine İslam Medeniyet Tasavvuru’nun değerlerini ikame etmek epeyce zor oluyor. Ama yine de dua nasip ve kader kavramlarını İslam Medeniyet Tasavvuru’nun çizdiği çerçeve içinde düşünürsek asla ümitsiz ve bedbin olmamalıyız.
Çocuk ebeveynine bir ayna tutuyor
- Aileler yetişkin çocuklarıyla dini eğitim konusunda nasıl iletişim kurması gerekiyor peki?
Çocuk, büyüyüp bir genç olduğu zaman, İslam açısından artık mesul mertebesine yükselmiştir. Ancak masum olduğu dönemde aldığı biçim, artık onunla beraberdir. Muhabbeti, kulluk vazifelerini, yaradılmışların bütününe karşı davranış tarzını, duayı, nasibi ve kaderi öğrenmiştir.
Hayata bu birikimle çıkıyor. Sonrası onun mesuliyetindedir. Ancak hayatta olan büyükleri dua, hüsn-ü nazar ve hulus-i kalp ile onunla birliktedirler. Hayatta olmayan büyüklerinin ise güzel hatıraları, o büyümüş çocuğun hafızasında ve kalbindedir. Onların hepsi, Allah’ın emir ve nehiylerini bir muhabbet çerçevesi içerisinde o gence hatırlatıyor. Ve onu her türlü tehlikeden olabildiğince muhafaza ediyor.
- Çocukların sorduğu sorulara nasıl yaklaşmalıyız?
Sevdirerek din eğitimi nasıl olur? En ideal eğitim-öğretim yöntemi nasıldır? Çocuğuna eğitim vermekte sıkıntıya düşen ebeveyn, önce kendisine bakmalıdır. Kendisindeki çelişkileri yine kendisi fark etmeyebilir. Çocuk ebeveynine bir ayna tutuyor ve onun çelişkilerini ona ifade ediyor. Ebeveyn yapabildiği kadarıyla bu çelişkileri giderip evladına muhabbetle yaklaştığında ise, umulur ki arada sağlam bir manevi köprü kurulabilir. Böylece çocukla ebeveyn arasında yol evladı manası teessüs eder.
Kaynak: Yeni Şafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.