Prof. Dr. Recep Bozdoğan: 'Başkan' oldu, ama 'Şehremini' olamadı

Prof. Dr. Recep Bozdoğan: 'Başkan' oldu, ama 'Şehremini' olamadı
İstanbul’da Şehremaneti (Büyükşehir Belediyesi) kurulduktan sonra birkaç tanesi hariç, bütün şehreminleri (büyükşehir belediye başkanları), tıpkı İstanbul kadıları gibi Ayasofya’ya karşı saygıda kusur etmedi.

Henüz 21 yaşında büyük müjdeye mazhar olan genç Sultan, vakit kaybetmeden Ayasofya’ya gitti.

Atından inerek hâlis duygularla secdeye kapandı.

Secdede Allah’a hamdetti, fethi mübîn için şükretti.

“Ya ben Bizans’ı alırım ya da Bizans beni alır” dediği İstanbul’u fethetmişti.

Ama vakarı ve tevazuu asla elden bırakmadı.

Sahabelere bile nasip olmayan bu büyük zafer karşısında asla kibirlenmedi.

Besmele çekti, çokça istiğfar etti, sonsuz bir şükür duygusuyla girdi ihtişamlı mabede.

Yürüyerek girmeyi tercih etti.

Çünkü İslâm inancında mabede saygı esastı.

Oysa Bizans imparatorlarından atıyla Ayasofya’ya girenler olmuştu.

Allah’ın “rahman” ismi kalbini tamamen kapladı genç Sultanın.

Ayasofya’da akıbetini korku ve endişe içinde bekleyen halka merhametle davrandı.

Fethin nişanesi olarak Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini emretti.

Tam bir ihlâsla şükür namazı kıldı.

Devrin en parlak âlimlerinden birini İstanbul’a kadı yaptı.

Kadı sadece hâkim değil, aynı zamanda hem mülkî amir hem de belediye başkanı idi.

Sultanların sultanı, şehirlerin sultanına âlimlerin sultanını atadı.

Hızır Bey, yoğun mesaisine hacet namazı kılmadan başlamaz, vakit namazlarını her fırsatta Ayasofya’da eda ederdi.

Halk ve devlet ricali Ayasofya’yı çok sevmişti.

Divan (bakanlar kurulu) toplantıları, Ayasofya’da kılınan sabah namazından sonra yapılırdı.

Ayasofya’ya ülkenin en iyi hatibi vaiz olarak atanırdı.

Ayasofya vaizi Cuma ve bayram hutbelerinde minbere kılıç kuşanarak çıkar ve zafer alâmeti olarak gümüş tel takardı.

İstanbul kadıları her fırsatta Cuma ve bayram namazlarını Ayasofya’da kılar, Ayasofya vaizini can kulağı ile dinlerdi.

Ayasofya vaizi, seferlere de katılarak ordunun yüksek moralle savaşması için mühim görevler icra ederdi.

Ayasofya, millî heyecanın en coşkulu kutlandığı mekânlardan biri oldu.

Nitekim Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması Ayasofya’da okutulan mevlid ile kutlandı.

Ramazan ayında ve kandil gecelerinde Ayasofya’da ibadet etmek hem devlet ricali hem de halk arasında pek rağbet görürdü.

İstanbul kadısı da bu ibadetlere aşkla katılırdı.

Ayasofya’da Cuma namazı kılmayan veya bir kandil gecesini geçirmeyen devlet büyüğü veya kamu görevlisi neredeyse hiç yoktu.

Kadir Gecesi ise İstanbul’daki hiçbir camide görülmeyen bir ihtişamla eda edilir, cami yaklaşık 6000 kandille aydınlatılırdı.

İstanbul kadıları Ayasofya’nın üzerine âdeta titrerdi.

Çünkü onlar bilirdi ki İstanbul vatanımızın gözbebeği ise Ayasofya da fethin sembolü idi.

İstanbul bir taç ise Ayasofya da tacın incisi idi.

Müslüman bir ordunun fethettiği şehirde bir hak olarak camiye dönüştürüldü Ayasofya…

Her yerinde namaz kılınan kutlu bir mabede dönüştürüldü Ayasofya…

İstanbul’da Şehremaneti (Büyükşehir Belediyesi) kurulduktan sonra birkaç tanesi hariç, bütün şehreminleri (büyükşehir belediye başkanları), tıpkı İstanbul kadıları gibi Ayasofya’ya karşı saygıda kusur etmedi.

Her fırsatta Ayasofya Camii’ni ziyaret etti, ibadetlere katıldı, halkın coşkusunu paylaştı, heyecanına ortak oldu.

Birkaç tanesi hariç, bütün belediye başkanları Ayasofya’nın tekrar camiye dönüştürüleceği günü sabırsızlıkla bekledi.

Bir yanlışın düzeltilmesi için.

Fatih’in emanetine sahip çıkmak için.

Çünkü emanete sahip çıkabilmek için “emin” olmak gerekir.

Bunun içindir ki Osmanlı’da belediye başkanına “şehremini” dendi.

Şehre sahip çıkan, halkın teveccühüne hıyanet etmeyen, güvenilir, özü sözü doğru kişi.

Düşünebiliyor musunuz, Ayasofya tekrar camiye dönüştürüleli neredeyse iki ay oldu.

Aradan tam 60 (altmış) gün geçti.

Pekiyi, kendisine her fırsatta “şehremini” diyen Ekrem İmamoğlu bu sürede Ayasofya Camii’ni kaç defa ziyaret etti?

Ayasofya’da halkla aynı safta kaç defa durdu?

Onu da geçtik, Ayasofya’yı en son ne zaman ziyaret etti?

Seçim öncesinde elinde Yasin-i Şerif mihraba geçip Kur’an okuyan İmamoğlu, Ayasofya camiye dönüştürüldükten sonra böylesi bir şeyi hiç akıl etti mi?

Yoksa yine bir seçim arifesinde elinde Yasin’i Şerif, Ayasofya’nın mihrabında arz-ı endam etmeyi mi planlamakta?

Ekrem İmamoğlu %54 oyla İstanbul’a “belediye başkanı” oldu.

Ama “şehremini” olabildi mi?

Fatih’in türbesini, olabilecek en lakayt tavırla gezen biri Fatih’in emanetine sahip çıkabilir mi?

Ayasofya’yı “cami” olarak görmeye tahammül edemeyen biri İstanbul’a “şehremini” olabilir mi?

Fethin nişanesini içine sindiremeyen biri “şehremini” olabilir mi?

Fatih’i bir “portre”ye sığdırmaya çalışan biri “şehremini” olabilir mi?

İstanbul’u bir sıçrama tahtası olarak gören biri “şehremini” olabilir mi?

Sıçramak istediği makam için her renge giren biri “şehremini” olabilir mi?

2023 hesapları için her ipte dans eden biri “şehremini” olabilir mi?

Makyavelizm’in dibine düşerek herkesle iş tutan biri “şehremini” olabilir mi?

Elinizi vicdanınıza koyun.

Kalın sağlıcakla.

haber7.com / yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.